Güncelleme Tarihi:
Dünyanın önde gelen tıp tarihi uzmanlarından Doç. Dr. Jeremy Greene, Bezmiâlem Üniversitesi ile Johns Hopkins School of Medicine (Johns Hopkins Tıp Fakültesi) arasında gerçekleştirilen tıp eğitimi projesi için İstanbul’daydı. Hürriyet’in sorularını yanıtlayan Johns Hopkins School of Medicine öğretim üyesi Greene, Türkiye’deki öğrencilerle karşılaşmaktan keyif aldığını söyledi: “Çünkü hem idealist hem de çok istekli görünüyorlar. Çok uluslu tıp eğitimi açısından da çok açıklar.”
- Türkiye’de verilen tıp eğitimini nasıl buldunuz?
Türkiye’deki programı öğrenmek benim için oldukça ilginç. Çünkü ABD’deki eğitimden daha farklı. 6 yıllık bir eğitim programınız var. Burada özellikle sizin öğrencilerinizle karşılaşmaktan çok büyük bir keyif aldım. Çünkü hem idealist hem istekli görünüyorlar. Hem de çok uluslu tıp eğitimi açısından da çok açıklar. Gelişmeleri yakından takip ediyorlar.
- ABD’de tıp eğitimi nasıl veriliyor?
Son 30 yılda ABD’deki tıp eğitiminde ciddi anlamda değişiklik oldu. Eskiden büyük amfilerde sadece ders dinleyen öğrenci gruplarımız varken artık daha küçük gruplarla ve probleme dayalı eğitim yapmaya çalışıyoruz. Diğer değişiklik de daha önceleri klasik sistem dediğimiz her ana bilim dalının derslerini kendi başına verdiği sistemden, entegre sistem dediğimiz aynı konuyla ilgili tüm bilim dallarının eş zamanlı ders verdiği bir sisteme döndük. Son olarak Johns Hopkins’te 5 yıldır uyguladığımız yeni bir müfredat başlığı var:
‘Genden topluma kadar’. Bu değişiklik öğrencilerin amfide oturup ders dinlemesinden bilim üretici, bilgi bulucu pozisyonuna geçmelerini hedefliyor.
- Tıp fakültesi öğrencileri diğer bölümlere göre daha çok mu çalışmalı?
Yaptığımız sınavlarla aslında sınıfta bulundurmak istediğimiz öğrencilerin niteliklerini belirleyebiliyor muyuz? Sadece çalışarak buraya gelenleri mi istiyoruz? Bazen orada kafa karışıklığı yaşıyoruz. Bu nedenle ABD’de ilk defa yeni bir test uygulanacak. MCAT’de (ABD’de uygulanan tıp fakültesine giriş sınavı) iki değişiklik var. Biri sosyal bilimlerle ilgili soru sayısının arttırılması. Diğeri de kritik düşünme becerileriyle ilgili bir test. Burada zor durumda kaldıklarında ne yapabileceklerini görmelerini istiyoruz. ABD’de tıp fakültesine gitmek istiyorsanız MCAT sınavından çok iyi bir not almanız gerekiyor. Ancak bazı tıp fakülteleri sadece en yüksek notu alanları değil aynı zamanda yaptıkları bireysel görüşmeler veya beceri sınavlarında başarılı olanları alıyorlar.Çok yüksek bir not alsanız bile tıp fakültesi öğrencisi olamayabilirsiniz. Eğer sınavları geçerlerse 4 yıllık bir tıp eğitimi alıyorlar.
SINAVDA İYİ NOT YETMEZ
- Tıp fakültesi sınavına isteyen her öğrenci girebiliyor mu?
ABD’de liseden sonraki ara kolejden mezun olan biri bu sınava girebiliyor. Ancak diyelim ki sosyoloji ya da tarih okudu. Oradan mezun olduğunda bir tıp fakültesine girebilmek için yeterli fen derslerini, kredilerini tamamlaması gerekiyor. Onun haricinde herkes bu sınava girebiliyor. Yeterli fen dersi krediniz varsa edebiyattan mezun olup bu sınava da girebilirsiniz.
- Tıp okumak isteyen gençlere neler önerirsiniz?
İlk hedef, sınavda başarılı bir not alması gerekiyor. Aksi takdirde tıp fakültesine giremez Türkiye’de. Sınav sadece bir araç. Bir insanın hayatını anlamak istiyorsanız çok daha fazlasına ihtiyaç duyacaksınız. Sınav geçmeniz gereken bir kapı. Bunu geçerek doktor olabilirsiniz ama doktorluktan zevk almak için belirsizlikle başa çıkabilmeniz gerekecek. Her bir hastanın kendine özgüdavranışı var. 6 senelik eğitim sonucunda da her şeyi bilemeyebilirsiniz.
- Bir tıp öğrencisi hangi özelliklere sahip olmalı?
Bir tıp öğrencisi en iyi biyoloji, kimya, matematik ve fizik bilen değildir. Biz bilen zannediyoruz ama en büyük hata bu. İyi bir tıp fakültesi öğrencisi olabilmek için iki özellik gerekiyor.
Birincisi, kişinin doğasını bilmeli aynı zamanda insancıl, sosyal yaklaşımı da olmalı. Mezun olduğunda karşısına gelen hasta kitapta yazan bulguların yansıyan bir resmi değil. Onun duyguları var. Ortamında değerlendirmesi gerekiyor. Tıp fakültesi öğrencisinin empati yapabilme kabiliyeti olması gerekiyor.
İkincisi, öğrencinin belirsizliği tolere edebilme yeteneği. Bir röntgenin sonucunu aldığınızda sizden bir karar vermeniz ve ona göre hareket etmeniz beklenir. Ama elde ettiğiniz sonuçlar her zaman siyah ya da beyaz değildir. Tıpta gri alanda kalan noktalarımız hâlâ var. Bunu kabullenerek tedavileri yönlendirmeleri gerekiyor. Her şeyi çözecek cevaplarımız halen elimizde yok. Çok iyi bir araştırmacı olabilir ama klinikte hastalarla birebir karşılaştığında yaşayabileceği belirsizlikler konusunda da sağlam olması gerekiyor. Eğer sadece çok ciddi kurallar içinde hareket eden bir kişiyse klinisyenliği yaparken sorun yaşayabilir. Bilginin her daim değişebileceği bazen de belirsiz olduğu bir dünyada karar verici olmaya hazır olması gerekiyor. Tıp öğrencisi tıbbın biyoloji ile sosyal bölümünü dengeleyebilmeli.
Üç yıldır en sevilen hoca
Okulunuzda 3 yıl üst üste en sevilen hoca seçilmişsiniz. Öğrenciler sizi neden seviyor?
Ben de bilmiyorum bunu nasıl yaptım. Özel bir çabam yok ama tıp tarihi bölümünde öğrencilerimin kendilerini iyi hissetmesi, sorular sorması ve eleştirel düşüncelerini desteklememle ilgili olduğunu düşünüyorum. Tüm öğrencilerin hepsi merak etmiyor ama edenler de bunu severek yapıyor. Bu dersi seçenler keyif alıyorlar, o yüzden de benden keyif alıyorlar diye düşünüyorum.
BEYİN GÖÇÜNÜ TERSİNE ÇEVİRECEĞİZ
Bezmiâlem Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rümeysa Kazancıoğlu, Johns Hopkins Üniversitesi ile tıp eğitimi alanındaki işbirliğini şöyle anlatıyor:
“Johns Hopkins Üniversitesi ile ‘Müfredatı geliştirmek için tıp eğitiminde nasıl bir değişiklik yapabiliriz? Üniversitemizin öğrencilerini nasıl araştırmacı hekim olarak yetiştirebiliriz’ diyerek bir araya geldik. Çocukların araştırmacı olarak yer alacağı ortak müfredat oluşturduk. Johns Hopkins’deki akademisyenler buradaki derslere geliyor. Bizim akademisyenlerimiz de Johns Hopkins’e gidecek. Son olarak öğrencilerimiz oraya gidip 1 ay staj yapacak. Şu an imzalanan sürecimiz 3 yıllık. Johns Hopkins, ABD’de de bu araştırma modelini geliştiren ilk tıp fakültesi. Özellikle müfredatı geliştirmek, öğrencilerimizi test sisteminden biraz daha farklı yetiştirmek amacımız. Beyin göçünü tersine çevireceğiz.”
1) Türkçenin doğru kullanımı neden önemli?
Anadili doğru öğrenmek demek, temel dil becerileri olarak adlandırılan dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerini doğru ve etkili kullanabilmek anlamına geliyor. Okula başlayıncaya kadar çocuklar ağırlıklı olarak dinleme ve konuşma becerilerini kullanıyor. Okulla birlikte okuma ve yazma öğreniliyor. Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanmak okul ve iş hayatındaki başarı ile kişiler arası iletişimin kalitesini doğrudan etkiliyor. Bu nedenle Türkçenin öğretilmesi ve öğrenilmesi her çocuk için çok önemli.
2) Hangi yaşlar daha kritik?
Dil gelişiminde okul öncesi dönem çok önemli. Çünkü ilk 5-6 yıllık dönem, dil gelişiminin en hızlı olduğu zaman dilimi. Ama bu, okul döneminin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Özellikle okul öncesi dönemde anne-babaların çocuklarıyla ilgilenmeleri onların dil gelişimini, sonraki yıllarda da okul başarılarını etkileyen en önemli unsurların başında yer alıyor.
3) Okul başarısıyla da ilgisi var mı?
İster çocuk olsun ister ergen, günlük hayatta sabah uyanılan andan gece yatılan zamana kadar evde, dışarıda ve okulda dilimiz konuşuluyor. Matematikten beden eğitimine kadar tüm derslerde öğretmen ve öğrenciler bir araç olarak Türkçeden yararlanıyor. Bu nedenle çocukların Türkçe dil başarıları tüm derslerdeki notlarını doğrudan etkiliyor.
4) Dil öğreniminde hangi etkinlikler yararlı?
Doğru ve güzel konuşmak için zengin bir söz varlığına, geniş bir genel kültüre sahip olmak gerekiyor. Bu anlamda bebeklikten itibaren kavram gelişimi üzerinde durmak önemli. Okul öncesi dönemde çocuklarla zaman geçirmek, onlara resimli kitaplar okumak, masallar anlatmak, ninniler söylemek gibi etkinlikler yapılabilir. Bu tür etkinlikler sırasında çocuklar hep pasif durumda olmamalı. Bunlar konuşma becerilerini geliştiriyor.
5) Çocuklar düzgün konuşmaya nasıl teşvik edilebilir?
Anne-babalar doğumdan itibaren bebekleriyle konuşmayı ihmal etmemeli. Bazen birden fazla kavramı bir tek kelimeyle karşılıyorlar. Örneğin yiyeceklerin genel adı “mama”, giyeceklerin genel adı ise “cici” olabiliyor. “O daha bebek, çocuk. Söylesek de anlamaz” diye düşünülmemeli. Yiyeceğin, giyeceğin adı ne ise onu söylemeliler. Böyle olursa doğumdan itibaren beyinleri farklı farklı seslerle uyarılmış oluyor.
Ayrıca çocuğu bir birey olarak görmek ve konuşmaya başladığı andan itibaren de onu dinlemek gerekiyor. Böylece özgüven oluşuyor. Onları elektronik araçlarla mümkün olduğunca geç buluşturmak da önemli. Bu araçlar onları pasifliğe itiyor ve içe kapanık hale getiriyor. Bu durum sosyalleşmelerini kısıtlayarak dil gelişimini olumsuz etkiliyor.
Minik mucitler buluşacak
4-6 ve 7-12 yaş grubu için hazırlanan Mucitler Atölyesi bahar dönemi, 28 Şubat’ta başlıyor. Programda, çocuklara hayal güçlerini kullanarak kendilerini geliştirme olanağı sunuluyor. ‘Eğlenceli deneyler, matematik ve zekâ oyunları, robotik, elektrik-elektronik’ başlıklarında hazırlanan program 30 Mayıs’a kadar devam edecek. İstanbul Üsküdar’daki atölyeler cumartesi ve pazar günleri. Detaylı bilgi: mucitleratolyesi.com
Eğitim teknolojileri konuşulacak
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği IT komisyonu tarafından bu yıl ikincisi düzenlenecek ‘Eğitim Ternolojileri Konferansı’ 21 Mart’ta yapılacak. Beykent Üniversitesi Ayazağa Kampusu’ndaki etkinlikte, eğitimde teknoloji kullanımına yönelik iyi örnekler paylaşılacak. Konferansla, öğretmenler için farklı projeleri görebilecekleri bir platform oluşturulması hedefleniyor.
- Diploma sahtekârlıklarına karşı önlem alınıyor mu?
Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK), sahte diplomaların önüne geçmek için ‘Diploma Sorgulama Sistemi’ oluşturacak. Tüm diplomalar YÖK’ün oluşturacağı bu sistemde toplanacak.
- Tıp ve hukuk fakültelerine öğrenciler nasıl alınacak?
Bu yıl üniversiteye girişte, ilk kez tıp ve hukuk programlarına, ‘başarı sırası sınırlamasına’ göre öğrenci alınacak. 2015’te tıp fakültesi tercih etmek için ilk 40 bin, hukuk tercihi için de 150 bin sıralamasına girmek gerekecek. Düzenlemenin amacı, tıp ve hukuk eğitiminde kaliteyi yükseltmek.
- İleri düzey bilgisayar becerisi alanında hangi ülkelerin öğrencileri daha başarılı?
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) hazırladığı rapora göre Türkiye’de öğrencilerin sadece yüzde 1’i ileri düzeyde bilgisayar becerilerine sahip. Çek Cumhuriyeti’nde bu oran yüzde 37, Kore’de yüzde 35, Avustralya’da yüzde 34 ve Polonya’da yüzde 33.
- Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı ‘Yapısal Dönüşüm 10. Kalkınma Planı’na göre meslek liseleri, üniversiteler, istihdam ve iş dünyası ile ilgili projeler geliştirilecek. Mesleki eğitimde özel sektörün rolü güçlendirilecek.
- İngiliz üniversite derecelendirme kuruluşu Times Higher Education Dünya Üniversite Sıralaması’nın ‘Uluslararası Görünüm’ listesine Türkiye’den üniversite giremedi. Birinciliği İsviçre’den Ecole Polytechnique Federale de Lausanne aldı.
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından öğretmenliğe ilk kez atanacaklar için 40 yaş sınırı kaldırıldı. 40 yaşın üzerindeki adaylar da öğretmenlik için atama başvurusunda bulundu ve 129’u göreve başladı.