Güncelleme Tarihi:
Kiran Bir Sethi, Hindistan Ahmedabad’ta kurduğu Riverside Okulu’nda öğretmenlik yapıyor. Lisansını tasarım üzerine tamamlayan Sethi, kendi alanını eğitime taşıyor. Geliştirdiği ‘Değişim için Tasarım’ modeli aralarında Türkiye’nin de yer aldığı birçok ülkede okullarda kullanılıyor. Sethi çocuklara “Ben yapabilirim” anlayışını kazandıran bu programdaki dört adımı kısaca “Hisset, hayal et, uygula ve paylaş” olarak özetliyor ve ekliyor: “Öğrenciler çevrelerindeki problemleri önce hissediyor. Ardından çözüm yollarını hayal ediyor. İşe koyuluyor ve bunu paylaşıyor. Bu sayede değişimin mümkün olduğunu ve ‘Yapabilirim’ anlayışını kazanıyorlar.” Tecrübeli eğitimci, 2015’te İngiliz Varkey Vakfı’nın Küresel Öğretmen Ödülü’nde finale kalmasının yanı sıra birçok önemli ödüle layık görüldü. Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) ‘Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’na konuşmacı olarak katılan Sethi ile ‘Değişim için Tasarım’ programını konuştuk:
KENDİ GÜÇLERİNİN FARKINA VARIYORLAR
Hindistan’da Ulusal Tasarım Enstitüsü’nden mezun oldum. Ardından eğitimin ne kadar önemli olduğunu görerek bu alana yöneldim. Riverside’ı kurdum. Yaklaşık 16 yıldır okulda görev yapıyorum. Hindistan’da özel bir şirketin gerçekleştirdiği beceri değerlendirmesinde matematik, fen bilimleri ve İngilizce’de en iyilerden biri olduk. Bugün örnek gösterilen okullardan biriyiz.
Geliştirdiğim ‘Değişim için Tasarım’ programı 50 ülkedeki okullarda kullanılıyor. Dört adımdan oluşuyor: Hisset, hayal et, uygula ve paylaş. Dünyanın neresinde olduğu fark etmez her çocuk bu adımları takip ettiğinde kendini süper kahraman gibi hissediyor. “Ben yapabilirim” anlayışı da tam bu noktada devreye giriyor. Bu adımları izleyen çocuklar, tasarımlarıyla problemler için çözüm yolları bularak değişim yaratmayı başarıyor. Gençler bu konseptle kendi güçlerinin farkına varıyor ve ben de yapabilirim diyor. Öğrencilerin empati yetenekleri, yaratıcılıkları ve işbirliği becerileri gelişiyor. Bu yaklaşımda öğretmenler sınıfta yardımcı bir görev üsteleniyor.
ÇOCUKLARA ‘YAPAMAZSIN’ DEMEYİN
Çocuklarımıza ‘yapabilirsin’ demek, Hindistan’da olduğu gibi her yerde mümkün. Gelişmekte olan ülkelerde de bunu söylemek kolay değil. Zorluklar gerçekten zor, mücadeleler gerçekten mücadele. Yapamazsın diyen çok insan olacak. Tutkuya ihtiyacımız var ve bu tutkuyu dünyadaki tüm çocuklara yaymalıyız. Onlara asla “Yapamazsın” demeyin.
Aslında dünyanın her yerinde tüm aileler için öneriler aynı. Türk ya da Hintli fark etmez. Bir çocuğunuz olduğunda, ona doğuştan bazı sözler veriyoruz. Onlara dünyayı anlamaları için destek olmalıyız. Kendilerini yardıma muhtaç hissettiklerinde değişimin mümkün olduğunu göstermeliyiz. Aileler çocuklarının dünyayı bugünden daha iyi bir yer olarak tasarlarken yanında olmalı. Eğitim işte bunun desteklenmesinde rol oynuyor. Çocuklar okullardan sadece puanla mezun olmuyor. Göze çarpan bireyler olarak okullarını bitirmeliler.
Müfredatlar genel olarak ne ve nasıl öğretileceğine odaklanıyor. Öğretim programları hakkında konferanslar düzenleniyor, tartışmalar yapılıyor. Oysa çocuklarımıza ne öğreteceğimizden çok, onları nereye ulaştıracağımızı dikkate almalıyız. Buna odaklanmalıyız.
DEĞİŞİM İÇİN ÜÇ ADIM
Değişim için formülü kısaca niyet, hareket ve etki olarak özetleyebiliriz. Farkındalığa ihtiyacınız var. Bu, bir konuda adım atmak için niyetin oluşmasını sağlar. Ancak ‘niyet‘ tek başına dünyayı değiştirmek için yeterli değil. Gandhi’nin Hindistan’ı bağımsız bir devlet yapması sadece niyette kalsa, şu an özgür olamazdık, değil mi? Bir değişim yaratmak istiyorsanız, bunun için harekete geçmelisiniz. Niyetle hareket, iletişim gibi becerilerle bir araya geldiğinde son adıma ulaşırsınız. Bir etki oluşturursunuz. Bu sayede tüm dünyaya yayılan bir enfeksiyon yaratabilirsiniz. Bunun bir örneğini Hindistan Ahmedabad’ta yaptık. Öğrencilerimize bir atölyede uzun saatler, yoruluncaya kadar tütsü sardırdık. Bu onlarda çocuk işciliğinin doğru olmadığı konusunda bir farkındalık yarattı. Böylelikle çocuk işçiliğinin değiştirilmesi için bir niyete sahip oldular. Sonra caddelere çıkıp yolda gördükleri herkesi bu konuda şevkle bilgilendirdiler. Sonuçta ikna ettikleri insanlarla birlikte etki oluşturdular.