Güncelleme Tarihi:
Evrende henüz çözüm bulmamış problemler alanında yetkin insanlar tarafından üretilen hipotezler ile aydınlatılır. Hipotezler her ne kadar çoğu zaman kabul görse de olayı tam anlamı ile açıklayabilecek niteliğe sahip değildir. Nitekim hipotez üretmedeki asıl amaç henüz fikir sahibi olunmayan konular hakkında mantık çerçevesi içerisinde çözümler geliştirmektir.
Hipotez Nedir ve Nasıl Oluşturulur?
Kelime anlamı itibariyle hipotez ön sav anlamına gelir. Bilimsel yöntemler kullanarak herhangi bir olayı açıklığa kavuşturma ve yaşanan şeyleri bir nedene bağlama amacıyla kullanılır. Hipotez üretmede temel amaç bilimsel yöntemler kullanarak olayı mantık çerçevesinde ve matematiğe oturtarak açıklamak olduğu için sınanması gerekir. Buradan da anlayabileceğiniz üzere üretilen her hipotezi sınanabilir olması gerekir. Üretilen bu hipotezler tekrar eden deneyler sonucunda sürekli aynı sonuçları veriyor ve olayı çözüme kavuşturulabiliyorsa teori sıfatını alır.
Hipotez oluşturabilmek için yapılması gereken ilk şey güncel bilimi kullanarak çözülmemiş ya da yanlış tanımlanmış bir olayı ele almak olacaktır. Hipotez üretebilmek için tercih edilebilecek alanlar herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmayıp istenilen alanda uygulanabilir. Sonraki aşamada yapılması gereken şey halihazırda var olan hipotezin ya da uygulamada olan teorinin neden yanlış olduğunu açıklamak olacaktır.
Bilimsel makale ve yöntemi ile üretilen hipotez dünyaya açıklandıktan sonra alanında uzman kişiler tarafından testlere tabi tutulup olayın aslı kısa süre içerisinde keşfedilir. Eğer bilimsel bir karşılık taşıyorsa veya uygulamada yanlış olan bir şeyler söz konusuysa hipotez kısa süre içerisinde çeşitli camialar tarafından geçerli görülür.
Hipotez Kurma ve Örnekleri Hakkında Bilgi
Hipotez kurmada temel amaç evreni daha iyi anlayabilmek, var olan problemlere çözüm geliştirebilmek ve olayları bilimsel çerçevesi içerisinde açıklamaktır. Buradan da anlaşılabileceği üzere hipotez oluşturmak herhangi bir kimsenin çalışmasını hiçe saymak ya da çürütmek ifadesini taşımaz. Geçmiş bilimsel çalışmalar ya da yöntemler kullanılarak elde edilen bu hipotezler genel olarak daha iyi ve yaşanılabilir bir dünya oluşturabilmek için temel oluşturur.
Hipotez konusunda verilebilecek en iyi örnek şüphesiz evrenin işleyişidir. Eski çağlarda insanlar dünyanın düz olduğuna ve boğanın boynuzları üzerinde durduğuna inanırdı. Isaac Newton ise bu kanının yanlış olduğunu ispatlayıp geliştirmiş olduğu kalkülüs temeline oturtarak olaya açıklık getirmiştir. Ancak her ne kadar uğraşırsa uğraşsın yapmış olduğu çalışmalar bir türlü güneş sistemi içerisinde bulunan Neptün gezegeninin hareketlerini açıklayamamıştır.
20. Yüzyılın başlarında ise evrenin daha farklı bir işleyişe sahip olduğunu keşfeden Albert Einstein Isaac Newton’un yanılmış olduğunu keşfetmiştir. Nitekim Newton’un geliştirmiş olduğu fizik kanunları her ne kadar gündelik yaşamda geçerli olsa da çok küçük maddeler ve çok yüksek hızlarda geçerli olmamaktaydı.
Yukarıdaki örnekte de görebileceğiniz gibi evreni anlayabilmek adına halihazırda var olan bilimsel yasaları kullanmak çoğu zaman çözüm vermemektedir. Kuantum Fiziği de bunun en iyi örneği olup günümüzde evreni anlamak, problemleri çözüme kavuşturmak ve çözüm bekleyen konular hakkında daha hızlı sonuç almak için mükemmel bir araç haline gelmiştir. Bilimsel makale olarak yayınlandığı ilk yıllarda hipotez olarak kabul edilen Kuantum mekaniği yaklaşık 10 yılı içerisinde teori olarak kabul görmeye başlamıştır.