Güncelleme Tarihi:
Maya Vakfı’nın, 2017 yılından itibaren MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü işbirliğiyle yürüttüğü ‘Travmaya Duyarlı Okul Programı’nın detaylarının ve araştırma raporu düzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Toplantıda konuşan MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül, ülke olarak çok büyük kargaşa ortamının olduğu bir coğrafyada yaşadıklarını söyledi. Bu alanların özellikle İslam coğrafyası olmasının düşündürücü olduğunu belirten Gül, şöyle konuştu:
“Biz ırkı, cinsiyeti, rengi, dini, inancı ne olursa olsun bütün insanlar barış, kardeşlik, huzur içerisinde yaşasın. Ben bir Müslüman olarak barış ve kardeşlik ortamı ne kadar benim hakkımsa bir Yahudi'nin, bir Hristiyan'ın da hakkı. Türkiye'ye savaştan kaçarak gelen insanlara imkânlar sunduk. Başlangıçta insani yardım çerçevesinde başlayan bu süreç daha sonra gıda, sağlık, güvenlik alanında ve en önemlisi eğitim alanında pek çok faaliyeti bu insanlara sunmakla birlikte büyük, hummalı bir çalışmanın içerisine girdik. Bizler hamdolsun bununla iftihar ediyoruz, gurur duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletiyle resmi sıralamada Amerika ve İngiltere'den sonra insani yardım anlamında dünyada üçüncü sırada. Ama nüfus oranı ve milli geliri göz önünde bulundurulduğu zaman dünyada bir numarayız. İnsanlara insani yardım elini uzatma anlamında Türkiye sahip olduğu mali imkânlara göre dünyada en çok yardım yapan, ilgi gösteren bir devlet, bir millet. Bu sürecinde sağlıklı bir şekilde devam etmesi, aynı zamanda sıkıntıların kaynağının da kurutulmasına yönelik meseleyi kökünden halletmek için çabalarında devam ettiğimi hep görüyoruz. İnşallah o günü de o birlikte görürüz.
EĞİTİM HAKKININ HERKES İÇİN TEMEL BİR HAK OLDUĞUNU İNANIYORUZ
Türkiye'ye gelen Suriyeliler turistlik gezi için gelmedi. Gelen her bir insan travma ve sıkıntılar yaşadı. Biz Türkiye Cumhuriyeti devleti ve MEB olarak ilk günden itibaren çadır kentlerde başlayan eğitim-öğretim sürecini okullarımızda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan yavrularımızın, çocuklarımızın sahip olduğu tüm haklara sahip olacak şekilde çocuklara eğitim hakkını vermek için bakanlık, devlete olarak irademizi ortaya koyduk. Bu sürece destek veren, çabaları esirgemeyen, gayret gösterenlere teşekkür ediyorum. Biz eğitim hakkının herkes için temel bir hak olduğuna inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun veya olmasın, nereli olursa olsun bu topraklarda bulunuyorsa eğer bizim bu çocuğa eğitimi vermemiz ve bu anlamda gayret göstermemiz gerekiyor.”
Maya Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Esra Özsüer ise vakıflarının amacının doğal afet, terör, savaş, göç gibi psikolojik travmalara maruz kalmış çocukların eğitim sisteminden en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak olduğunu belirtti. Hiçbir etnik, din ayrımı yapmadıklarını anlatan Özsüer, şunları söyledi:
“Travmaya maruz kalan çocuk ve gençleri yerleştiren Vakfımız, onların etkileşim içinde olduğu kişi-anne-baba, aile bireyleri ve kurumlarında bu konudaki duyarlılığını arttırmak ve kapasitesini geliştirmek üzere çalışıyor. Evrensel bir kavram içinde bütüncül yaklaşımla bir eko-sistemin odağı olan çocuk en değerli varlığımız. Bu Eko-sistemde çocuğun en verimli, en önemli zamanını geçirmesinin gerektiği yer eğitim alacağı mekandır.”
İstanbul Gedik Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Dilek Çelik de yaptıkları çalışmada katılımcıların çoğunun eğitimden önce travmanın hakkında genel bir fikirleri olduğunu söyledi. Çalışmanın ardından travma konusunda katılımcıların farkındalıkları ve duyarlılıklarının arttığını ifade eden Çelik, “Katılımcılar travmanın çocuklar üzerindeki etkisiyle bilgileri gözden geçirme ve düzeltme şansı yakaladılar. Öğretmen eğitimi sonrası, öğretmenlerin yüzde 96'sı eğitimin travma konusunda bilgilerini ve becerileri arttı. Eğitimden sonra her 10 öğretmenden 9'unda göçmen çocuklara daha besleyici bir eğitim ortamı sağmala konusunda güçlendi” dedi.