Güncelleme Tarihi:
Bir insanın kulaktan dolma bilgilere inanmak yerine gözlem yaparak ve araştırarak doğruya ulaşabilmesi için, temel fen eğitimini uygun yöntemlerle alması gerekir. Küçük yaşta bilimsel düşünme sistematiğini kazanan bir çocuk, geleceğin araştıran, sorgulayan ve üreten yetişkinine dönüşecektir. Fen bilgisi alanında sağlam eğitimi ve vizyonu olan bireyler, sadece bilimsel alanlarda değil, insan ilişkilerinde ve yaratıcı ürün verme sürecinde de doğru ve başarılı bir düşünme sürecini yönetebilirler. Ülkemizde eğitim sisteminin ağırlıklı olarak sınav başarısına odaklanması, öğrencilerin öğrenme süreçlerinde kazandıkları becerilerden çok sınavda aldıkları puanların daha önemli görülmesine yol açtı. Bu yüzden, fen bilgisi alanında da yanlış uygulamalar görülebilir. Bu yanlışların başında, okul programlarında yer alan fen bilgisi konularının öğrencilerin gelişim ve öğrenme ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olması, konu içeriklerinin öğrencilerin yaş ve kapasitesine göre çok ağır ve karmaşık olması ve okulda öğretilen bilgilerin günlük yaşama uyarlanamayacak kadar teorik öğretilmesi gelir. Fen bilgisi derslerinin işlenmesinde uygulama, deney, gezi-gözlem gibi yöntemler neredeyse yok denecek kadar az kullanılır, öğrenciler gözlem ya da deney yapma şansı bulamadan pek çok kavramı ezberlemek zorunda kalır. Oysa fen bilgisi, yaşamın her alanında karşımızda. Doğada gezintiler yaparken, bilim müzelerini gezerken, mutfakta yemek hazırlarken, temizlik yaparken, boyama yaparken, bir diyet uygularken, bitki yetiştirirken, ya da spor yaparken, aslında fen konularının uygulamasını yaparız. Fizik, kimya ve biyoloji alanları zaten yaşadığımız hayatın farklı açılardan incelenmesini kapsadığından, fen bilgisi öğretiminin de teori yerine deney, gezi-gözlem, tartışma gibi uygulamaya yönelik yöntemlerle verilmesi, çocuklar ve gençler için, yaratıcı düşünme, problem çözme ve sistematik bakış açısı geliştirmeleri için bulunmaz fırsat olur.
DOĞRUDAN GÖZLEMLENEBİLEN BİR ALAN
Fen bilgisi, fizik, kimya ve biyoloji alanlarının temel bilgilerini aktaran içeriklerden oluşur. Biyoloji, her canlı türünün kaynağını, çeşitlilik, anatomik yapı ya da davranışlarındaki farklılıkları inceler. Bu nedenle, kendi vücudumuz ve davranışlarımız başta olmak üzere, tüm canlılar biyoloji için bir laboratuvar. Fizik, madde ve enerjinin yapısı ve ilişkilerini inceleyen bilim dalı. Yerçekimi, makine dinamikleri, bilgisayar yazılımları, basınç, ısı, elektrik gibi yaşamımızda kullandığımız her şey fiziğin çalışma alanına girer. Kimya, maddelerin yapısını ve birbirleriyle olan etkileşimlerini inceler. Yeni maddeleri oluşturmak, maddelerin farklı ortamlara nasıl tepki verdiğini görmek kimyanın alanı. Doğanın verdiği hammaddeleri kullanarak ürünlere dönüştürmek, kimyasal süreçleri gerektirir. Fen bilgisi, içerdiği bu üç ana alanla, aslında içinde bulunduğumuz doğayı anlamamızı, daha güzel bir çevre yaratmamızı ve kendimizi daha iyi tanıyarak yaşama uyum sağlamamızı mümkün kılar. Bu yüzden, fen bilgisi dersleri, aslında oldukça renkli ve doğrudan gözlemlenebilen bir alan. Ancak okul programlarında bu alanın renkleri örtülü kalmakta, öğretim süreci bilgi ve ezberle geçirilir. Bu da öğrencilerin dersten ve hatta okul sisteminden soğumasına ve motivasyonlarının kaybolmasına yol açar.
AİLELER VE ÖĞRETMENLER NE YAPABİLİR?
Bu konuda okullara ve ailelere farklı görevler düşüyor.
Okullar, fen bilgisi programlarını uygularken mümkün olduğunca bol uygulama yapmalı. Fen bilgisinde uygulama yapmak için mutlaka pahalı ve donanımlı fen laboratuvarlarına ihtiyaç yoktur; doğanın kendisi bile bir fen bilgisi laboratuvarı olarak kullanılabilir. Tahmin edilebileceği gibi doğanın fen laboratuvarı olarak kullanılması için herhangi bir bütçeye gerek yoktur; sadece iyi organizasyon ve doğru uygulamalar gerekir. Bu nedenle okulların gezi ve gözlem amaçlı doğa gezileri ya da kamplar düzenlemeleri, okulun bahçesinde bitki yetiştirme etkinlikleri başlatmaları, okuldaki hijyen ve temizlik etkinliklerine öğrencileri dahil etmeleri, eğer varsa okul mutfağında öğrencilere yemek hazırlatmaları, fen bilgisi derslerinin uygulamasına örnek gösterilebilir. Yemek pişirmek hem yaşamsal bir beceri, hem de kimyanın gerçek yaşamdaki uygulaması. Öğrencilerin okulun temizliğinde aktif görev almaları kendi hijyen alışkanlıkları denetleyebilecekleri bir ortam yaratırken, aynı zamanda kimyasalları öğrenip deneyebilecekleri bir ortam yaratır. Okul bahçesinde bitki yetiştirmek, botanik ve ziraat ilkelerini öğrenmelerini, bitki ve böcek türlerini yakından tanımalarını sağlar. İyi programlar tasarlandığında, tüm bu etkinlikler sanatla bütünleştirmek de mümkün olabilmektedir. Yaratıcı yazma, yaratıcı drama, beden eğitimi, resim, müzik, dans gibi derslerin doğada işlenmesi, duyguları ve bedensel işlevleri de işe katacağından, öğrenmenin kalıcılığını ve sürekliliğini sağlayacak. Elbette bunun için en önemli koşul, sanat ve spor derslerinin saatlerini artar.
ÖĞRENMEK İÇİN İŞ BİRLİĞİ ŞART
Okulların gerçekleştirmesi gereken çok önemli bir başka kavram, okul dışındaki kurum ve kuruluşlarla “yaratıcı ortaklık” projeleri başlatır. Yaratıcı ortaklık, öğrencilerin daha yaratıcı ortamlarda öğrenmelerini sağlayan bir iş birliğidir. Yaratıcı ortaklık kavramında, tüm kurumların eğitim için bir alt yapı olduğu varsayımı yer alır. Herhangi bir konunun işlenmesi için bir kuruluşa gitmek normalde uzun bürokratik yazışmaların ve izinlerin beklendiği bir süreçtir ama yaratıcı ortaklık bu süreci ortadan kaldırır. Yaratıcı ortaklıkta, okullar ihtiyaç duydukları anda, herhangi bir dersi ilgili kuruluşta izin süreci olmadan işleyebilir. Öğrencilerin dersin gerek duyduğu etkinlikler için okulla birlikte bilim ve arkeoloji müzelerine, hastanelere, kırsal alanlara, zirai kuruluşlara, fabrikalara ya da kamplara gitmeleri çok hızlı bir şekilde gerçekleşir. Ayrıca okul gezilerinde okulun üstlendiği sorumluluk, diğer kuruluşlarla bölüşülür. Her kurum eğitimin paydaşı olduğundan, öğrenme sürecinin önündeki bürokratik engeller ortadan kalkar. Bu sayede, okul ve toplum iç içe geçer, öğrenme süreci salt teorik olmaktan kurtulur ve öğrencilerin gözünde anlam kazanır. Yaratıcı ortaklık, yapılandırmacı eğitim felsefesinin ve buna bağlı olan toplumsal yeniden yapılandırmacı program yaklaşımının vazgeçilmez bir unsurudur.
Tüm bu çözüm önerilerine rağmen okulun yeterli olmadığı durumlarda, aileler evdeki olanakları kullanarak çocuklarının fen bilgisi öğrenimine oldukça ciddi katkı sağlayabilirler. Bunun için, öncelikle çocuk ve gençleri evin günlük yaşam sürecine dahil etmek gerekir. Örneğin evde yemek pişerken ya da temizlik yapılırken, çocuğun ya da gencin kendi odasına geçip evde olup bitenlere karşı kendisini kapatması, yaşamı da kaçırması demektir. Bu nedenle, özellikle küçük yaşlardan itibaren, ebeveynlerin kız ve erkek çocuklarına yemek pişirmeyi, basit boyama ve tamir işlerini, ütü ve temizlik yapmayı, varsa evcil hayvanlarla ya da evdeki bitkilerle ilgilenmeyi öğretmeleri gerekir. Ev işlerine çocukları ve gençleri dahil etmek, öğretmenle iş birliğiyle ders içi uygulamalar olarak gerçekleştirildiğinde daha etkili olsa da, sadece anne-babanın da rahatlıkla kontrol edebileceği bir süreç.
İlk bakışta önemsiz gibi görünen ev etkinlikleri, aslında çocuk ve gençlerin gerçek yaşamda fark etmedikleri ya da yaşamla bütünleştiremedikleri fen bilgisi konularını kavramalarını sağlayacağı gibi, evdeki aletlerin kullanımını ve çalışma prensiplerini de öğrenebilecekleri fiziksel becerilerini de geliştirecek, sorumluluk duygusu ve yardımlaşma gibi çok önemli kişilik özelliklerini de daha nitelikli bir hale getirecektir. Gerçek yaşam ister doğada olsun ister evin içinde sürsün, muazzam fizik, kimya ve biyoloji uygulamaları içerir. Bunun önemini ailelerin kavraması ve çocuklarıyla birlikte yaşamın her sorumluluğunu paylaşması, eğitim sistemimizin uygulamadaki eksikliğini de önemli ölçüde giderebilir.
PROF. DR. GÜNSELİ ORHON KİMDİR?
1988 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olan Günseli, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı’nda tamamladı. 1997 yılından bu yana, Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapıyor.
Prof. Dr. Günseli Orhon, özellikle eğitim programlarında yaratıcı düşünme ve problem çözme becerilerinin geliştirilmesi, mizahın eğitimde kullanılması, yaratıcı öğretim materyallerinin geliştirilmesi ve yaratıcı yazarlık konularında pek çok yurt içi ve yurt dışı araştırma, makale, bildiri, kitap ve kitap bölüm yazarlıklarına sahiptir.
Orhon’un bilim insanı kimliğinin yanı sıra, uluslararası film ve senaryo yarışmalarında ödül almış senaryo yazarlığı da bulunuyor. Orhon, iki erkek çocuk, bir kız torun sahibi.