Güncelleme Tarihi:
Gülin Sezin, ile eğitimi konuştuk:
- 39 yıldır okuldayım, 1979’da Fransa’da üniversiteyi bitirip Türkiye’ye geldiğimde annem vefat etmişti, annemin yakın arkadaşı müdürümüz Ümran hanım vardı o yönetiyordu, ablam da işin başındaydı. Ama ablam daha çok sanatla ilgileniyordu, beni bekliyordu, ben de eğitimciydim ve gelir gelmez işe başladım. 39 yıldır okulun içindeyim. Nasıl geçti bilmiyorum. Ama çok keyifliydi. Başladığımda 25 yaşındaydım. Çalışan öğretmenler benden yaşça çok büyüktü, hatta ikisi benim öğretmenimdi. Hep düşünerek davrandım, saygıda kusur etmedim. Bana rehberlik ettiler. İyi bir üniversite mezunu olsanız da pratik önemli. Eğitim, çocuklarla sınırlı kalmıyor, velileri de tatmin etmek gerekiyor. Öğretmenlerimi hep izledim. İlk zamanlar staj dönemi gibi yaşadım. Hiçbir zaman yılmadan, kendime de bu konuda güvenerek hareket ettim. Hep mutlu oldum, hiçbir zaman “keşke bu işi yapmasaydım” diye kesinlikle düşünmedim.
Sizin okulunuzda hep bir aile ortamından söz edilir.
- Evet aile gibiyiz, öğretmenlerimizle, çalışanlarımızla hep içiçe olduk. Ben okul kurucusuyum diye onlarla arama mesafe koymam. Ne yaptıysak öğretmenlerimle, çalışanlarımla yaptım. Onlarla gerektiği zaman perde bile astım, restorasyon yaptım. Elinizi, emeği koyunca onların da size saygı ve sevgisi başka oluyor. Bu durumda da aile sıcaklığı oluyor, sarıp sarmalıyoruz. Okulda ben hep kendimi yuvamda hissettim öğretmenleri de ailemizin bir parçası gibi gördüm. Velilere de yakındık, küçük okulduk. Birlikteliğimiz çok uzun yıllar sürer. Çocuklarımızla, velilerimizle, öğretmenlerimizle keyifli zamanlarımız oluyor. Bazıları ile akraba gibi olduk. Ama şimdi okul büyüdü, pek de zaman ayıramıyorum.
Okulunuzda öğretmenlerin bütün öğrencilerin adını öğrenmesi zorunlu mu?
- Biz ikinci bir aile olmayı amaçladık. Çocuk, evinden çıkıyor uzun bir süre okulda geçiriyor. Onların da okulu ikinci bir ev gibi hissetmeleri gerekiyor. Öğretmen, müdür yardımcılarının da öğrencilere ismi ile hitap etmelerini istiyoruz. Velileri de isimle tanımak önemli, o zaman kendilerini çok güvende hissediyorlar. Veli; çocuk okulda ise rahatlıyor. Bir özel okula vermek çok da rahat değil, çalışıyorlar, emeklerinin karşılığında bu konforu onlara sağlamamız gerekiyor ki, çocuklarının yüzde yüz emin ellerde olduğunu, onların bir aile şefkati ile sarıp sarmalanacağını bilsinler, mutlu olsunlar. Her çocukla ilgilenmek çok önemli.
Aldığınız öğretmen uzun süre çalışıyor.
- Öğretmene çalışan değil, ailenin ferdi gibi bakarsanız, onun rahatını, kişiliğini zedelemeden yapacağınız uyarıları ona göre formüle edip, her zaman arkasında olduğunu bilmesini sağlarsanız o da çok güven duyar. Bizim öğretmen alırken en önem verdiğimiz şey çocuk sevgisi, pedagojik yanının kuvvetli olması. Ufak tefek hatalar nasılsa telafi edilir. Sevgisizlik hiçbir zaman telafi edilmez. Koşulsuz sevgi çok önemli. Çalışkan, uslu diye çocuğu sevmek olmaz. Öğretmen ne olursa olsun, onun talebesi olduğu için çocuğu sevmeli. O çocuk hepimizin çocuğu olabilir. Yaramaz olabilir, herşey olabilir. O bizim çocuğumuz, en iyi şekilde yönlendirmek, hayata katmak, arkadaşlarıyla diyalogu sağlamak bizim görevimiz. Çok kolay, uslu çocuğu herkes yetiştirir. Esas öteki yani daha sorun yaşayan çocukları hayata katmak, ona bir şeyler öğretmektir. Ondan ayrı bir mutluluk duyuyorum. Hiçbir çocuğa “olmaz” demem. Her çocuğun bir yeteneği var. Herkes matematikçi olacak değil, hepsi kendisine güven duygusu verildiği zaman “ben yapabilirim” duygusunu edinince bir yere geliyor. Ben onu gördüm. Özel vakalarda olan çocukları bile kazandık. Onları rahatlatarak hayata katmış oluyoruz. Bu bizim görevimiz. Madem eğitimciyiz, onları en iyi şekilde yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
ÖĞRETMEN SABIRLI VE KÜLTÜRLÜ OLMALI
İyi öğretmen bulmakta zorlanıyoruz. Öğretmenliğe puanla girilmemeli. Çok sabır isteyen bir meslek. Öğretmen okullarında eğitimi teneffüs ederek mezun oluyorlardı ve daha severek mesleğe başlıyorlardı. Şimdi öyle değil. Biz de yeni mezunları hemen sınıfa sokmuyoruz, en az iki yıl farklı sınıflarda tecrübeli öğretmenlerimizle derse giriyorlar. Bu konuda hata olmaz. Öğretmenin sabırlı ve kültürlü olması lazım. Kendini geliştirmesi kültür seviyelerinin her yönden artması gerektiğine inanıyorum. Sınıf öğretmenleri çok önemli. Çünkü, zamanının büyük çoğunluğunu çocukla geçiriyorlar. Vizyonu, kültürünü geliştirmesi şart. Farklı bakış açılarına sahip olmalı. Tek bir bakış açısı yetmez. Çocukların farklı özelliklerini farkında olmalılar. Çünkü çocuklar görsel, işitsel, hareketli olabilir. Çocuğa yaklaşımı bilmeliler. Öğretmenler mükemmeliyetçi tutumu da olmamalı. Her çocuğu gelebileceği en iyi noktaya taşımalı. Çok hırslı öğretmenlik de iyi değil. Herkes 100’lük değildir, 70, 80’lik de olabilir. Empati kurabilen, çocuk sevgisi sahiden yüreğinde olan, sabırlı öğretmenlerle çalışmayı tercih ediyorum. Öğretmenin yüksek sesle de konuşmaması lazım. O zaman çocuklara da bağırabiliyor.
OKUL OĞLUM VE YEĞENİME EMANET
Eğitim sektörünün en büyük sıkıntısı okulların neye odaklandığına kesin olarak karar verememeleri. Öğretmen eğitimine çok değer vermeliler. İyi öğretmen ve yönetici yetiştirmeliyiz. Genç öğretmenleri yetiştirdikten sonra sınıfa sokmalı. Hızlı karar alınmalı. Ben şimdi yeğenim Can Vuran ve oğlum Nedim Güzel’e okulu bırakıyorum. Üçüncü kuşak yönetecek. Biz birbirimize bağlı kardeşleriz. Annemizi erken kaybettik, iyice kenetlendik. Yeğenim Can da oğlum gibi. Onlara teslim etmek için uzaktan izliyoruz. Onların da eleştirilerine açığız. Bize katkıları da oluyor. Annem okulu kurduğunda biz öğrenci idik, yetiştik, şimdi kız kardeşimle ikimizin de birer çocuğu var. Çocuklarımızın da aynı şeyi devam ettirmelerini istiyoruz. Biz de zaman zaman uğrayarak onların başarılarına tanıklık etmek istiyoruz.
EN BÜYÜK BAŞARIM ÖĞRENCİ VE VELİLERİMİN SEVGİSİNİ KAZANMAK
Bu hayattaki en büyük başarım öğretmen, öğrenci ve velilerimin sevgisini kazanmak. Demek ki onlara güzel birşeyler vermişim, dokunabilmişim ki sevgilerini, saygılarını gösteriyorlar sık sık bana. Bu para pulla ölçülemeyecek en güzel ve en mutlu şey. Genelde sorun çözücüyüm. Herşeyin mutlaka bir çözüm noktası olduğunu düşünürüm. Hiçbir zaman katı tutum izlemedim, sert olamadım. Hırsım da yok. İnsan sevgisi benim için önemli. İnsani değerlere dikkat ederim.
KİMDİR?
1954 yılında İstanbul’da doğdu. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Belediye Konservatuarı Keman Bölümü’nün ilk kısmını Ekrem Zeki Ün’ün öğrencisi olarak bitirdi.1975 yılında Fransız hükümetinin Sosyal Bilimler dalında sadece üç Türk öğrenciye verdiği bursu kazanarak Sorbonne Üniversitesi Eğitim Bilimi ve Eğitim Psikolojisi bölümünü bitirdi. 1979’dan bu yana Sezin Okulu’nda eğitimden sorumlu yönetici olarak çalışıyor. Temelleri 1963 yılında Sabahat Sezin’in kendi kızını kolej sınavlarına hazırlamak için özel ders aldırmasıyla atılan okul, küçük bir apartmanda açıldı ve anaokulu ve ilkokul, bugün 20.000m2’lik bir kampüse yayıldı. Okul, 1970’te ilk mezunlarını verdi. Sabahat Sezin’in 1976 yılındaki vefatından sonra kızları Gülin Sezin ve Pelin Sezin, çocukluklarından beri bir parçası oldukları okulun yönetimini üstlendi. 1998 yılında 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesiyle birlikte, Çekmeköy’de tam donanımlı ilköğretim okulu olarak eğitim vermeye başlayan okulu yöneten Gülin Sezin, kuzeni Muattar Saydam ve eşi Candan Saydam ile çalışmaya devam ediyor.