Güncelleme Tarihi:
Hepimiz elimizin altında bulundurduğumuz ve büyük titizlikle güncellediğimiz CV’lere sahibiz. Neredeyse hayatlarımızı, CV’lerimize en güzel ve etkileyici şekilde aktarmak, insanlar baktığında “Ne CV be” dedirtmek için yaşıyoruz. İş başvurularımız esnasında, hatta işe başvurmadığımız anlarda bile CV’lerimizle yatıp, CV’lerimizle kalkıyoruz.
CV kısaltması bilmeyenler için Latince iki kelimenin baş harflerinden oluşuyor: Curriculum Vitae. Hayat hikayesi/tecrübesi/akışı demek. İşin ilginç tarafı şu ki, CV’nin C’si, yani ‘Curriculum’u, bugün batı dillerinin hemen hepsinde aynı zamanda eğitimin en asli ayaklarından birisini oluşturan ‘müfredat’ kavramı için de kullanılıyor. Diğer bir ifadeyle modern batılı dillerde curriculum dendiğinde teknik bir eğitim kavramı olarak ‘müfredat’ ilk akla gelen karşılığıdır. Kökü ise Latince’deki currere; akmak, koşmak, yarışmak anlamında. Hadi size bir etimolojik not daha, kariyer kelimesi de aynı kökten türemiştir. Her CV’de bir ‘curriculum-müfredat’ gizli anlayacağınız.
Hikayenin bizim tarafımıza bakıldığında belki daha da ilginç bir tablo karşımıza çıkıyor. ‘Curriculum’ kelimesini dilimizde karşılayan ‘müfredat’, ‘ferd’ yani birey kökünden türemiştir. Eğitimin bireyselleşmesinin köklerini gökte, 21. yüzyıl becerilerinde, 4C’de (Creativity-yaratıcılık, Collaboration-takım çalışması, Critical thinking-eleştirel düşünce, Communication-iletişim) ararken yerde bulmak buna denir.
Yukarıdaki etimolojik tartışma, elbette kendi başına çok şey ifade etmeyebilir. Ancak Türkiye’deki eğitim tartışmaları ve bugünün dünyasında baskın meta-naratif olan 21. yüzyıl becerileri ve eğitimin bireyselleşmesi buluşması bağlamında değerlendirildiğinde önemli bir açılıma ve rahatlamaya sebep olacak niteliktedir.
Öyle ki, okulda okutulan veya okunan müfredat ile bireysellik ve onlardan da öte yaşam akışlarımız ve kişisel gelişimlerimiz, kariyerlerimiz-profesyonel iş hayatımız arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor. Bu ilişki elbette var. İlk defa ben söylemiyorum. Ancak biz her geçen gün biraz daha unutma temayülü gösteriyoruz. Eğitim ve hayat arasındaki o doğal bağı hem de ‘eğitim’ adına bazı anlamsız teknik ve mekanik uygulamalarla koparıyoruz.
Dünyanın en önde gelen eğitim, inovasyon, yaratıcılık ve girişimcilik gurularından Sir Ken Robinson 2010 yılının Mayıs ayında gerçekleştirdiği ‘Öğrenme Devrimi Başlasın’ başlıklı TED konuşmasında tam da bu noktaya temas ediyor:
“Eğitim sistemlerimizi fast food modeline uyarlamışız. Jamie Oliver bu konuya değindi geçen gün. Catering kalite güvence sisteminde iki model vardır. Bunlardan biri olan fast food modelinde her şey standarttır. Diğer model Zagat ve Michelin gibi restoranlardır, bunlarda hiç bir şey standart değildir. Her şey o anki duruma göre özel olarak hazırlanır. Eğitim dünyası olarak biz kendimize fast food modelini layık görüyoruz ve bu yaklaşım ruhumuzu ve enerjimizi tüketiyor aynı hamburgerlerin sağlığımızı tükettiği gibi... Burada bir kaç noktaya dikkat etmeliyiz bence. Birincisi insan yetileri inanılmaz derecede çeşitlilik gösterir. İnsanların farklı yatkınlıkları vardır (.....) metaforları değiştirmeliyiz. Bence sanayi modeli, üretim modeli çizgiselliğe dayalı uyum göstermeye, insanları kümelemeye dayalı bir eğitim modelinden vazgeçmeliyiz. Yeni bir modele, ziraat prensiplerine dayalı bir modele kaymalıyız. İnsan gelişmesinin mekanik bir süreç olmadığının organik bir süreç olduğunun bilincinde bir modele kaymalıyız. İnsan gelişiminin sonuçlarını tahmin edemeyiz. Sadece bir çiftçinin ürününe yaptığı gibi sağlıklı büyümenin gerçekleşebileceği ideal ortamı hazırlayabiliriz. Ama önemli olan kendi şartlarınıza göre uyarlama yapmak ve eğitimi öğrenciye göre kişiselleştirmek. Bence gelecek için gereken çözüm işte budur. Çünkü ihtiyaca yönelik bir yama değil, eğitimde devinimden bahsediyoruz. Öğrencinin kendi çözümlerini üreteceği, kişisel ders programına dayalı ama dışarıdan destekli bir modelden” (resmi TED tercümesi).
Videoyu izlemek için tıklayın
Bu alternatif okuma, belki biraz daha felsefi bir soyutlamayla her bir CV’nin, yaşam akışının, kariyerin kendi içinde bir müfredat gizli olduğunu, sadece 21. yüzyılda değil ama her çağda bu bireysel/içsel müfredatları dikkate alarak programlar ve resmi müfredatlar oluşturmanın gereğini anlamamızı gözler önüne seriyor.
Buradan elbette içsel/dışsal motivasyon, hatta iç/dış denetim çıkarımları dahi yapmak mümkün. Tabi ki bu öyle bir döngü ki, insanların ‘bireysel müfredatlarının’ okunması ve incelenmesiyle beraber oluşturulacak ‘resmi müfredatların’ da ülkemiz gençliğinin geleceği ve ulusal kalkınmamız için özlenen, aranan ve ihtiyaç duyulan bireylerin kariyerlerine ve CV’lerine de olumlu manada etki etmesi beklenecektir.
Kısaca eğitim, gençlik ve istihdam politikaları için de bir çerçeve öneriyorum. Ferd-müfredat-kariyer-CV döngüsünün özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin kendilerine dönmelerine, kendilerini tanımalarına, kendilerini bilmelerine ve okumalarına yardımcı olacak çalışmalara ilham vermesi beklenebilir.
Nitekim eğitim sistemimizin en zayıf, belki de hiç olmayan ayağı ferd-müfredat-kariyer-CV döngüsündeki öğrenci ve öğretmen merkezli yaklaşım ile yaşamla bağı koparılmamış içsel değerlendirmeleri yapabilmektir. Belli imkanlar dahilinde bir takım zeka testleri, ufak-tefek rehberlik faaliyetleri, robotik kariyer planlamaları ve üniversite tercihleri ile okul türleri ve eğitim kademeleri arası gerçekleştirilen merkezi yarışlar haricinde ‘bireysel’ ‘içe dönük’ bakış açısı geliştiremiyoruz.
Sonra da kulağa hoş geldiği ve başarılı eğitim sitemlerinin değişmez ortak noktası olduğu için aslında tercüme bir kavram mahiyetindeki eğitimin bireyselleştirilmesinden bahsediyoruz. Kelimeyi tedavüle sokarken, bizdeki değer karşılığına kafa yormuyoruz. İşte bu bizim kaybetmeye başladığımız yer çünkü kavramın nominal değerine yoğunlaşıyoruz. Elimizdeki tüm veriler ve yapılanlar eğitimin bireyselleşmesinden ziyade standartlaştırılması savını kuvvetlendiren delillerle dolu olmasına rağmen...
Türkiye’nin çocuk ve gençlerinin istekleri, hayalleri, korkuları, endişeleri, şikayetleri, düşünceleri, fikirleri ve gelecek planları hakkında daha fazla araştırma yapmamız şart. Bu yazıda önerdiğimiz ferd-müfredat-kariyer-CV döngüsünün bu tür araştırmaları kullanarak ülkemizin eğitim ve kalkınma politikalarını yönlendirmesi bir hayal olmamalı. Her yaşam öyküsü, her kariyer bireysel bir müfredattır, resmi müfredatların hazırlık aşamalarında belirleyici olmalıdırlar, hatta ‘ferdi’ bakış ‘müfredat’ ve eğitim politikamızın bütününün şekillenmesinde olmazsa olmaz şeklinde algılanmalı.
Önerdiğim bakış açısını bir süredir üzerinde çalıştığım ve Hürriyetegitim.com’daki inovasyon-girişimcilik-eğitim bağı üzerine iki yazımın devamı niteliğindeki ‘girişken’ bireyler yetiştirilmesi hususundaki çalışmam ölçeğinde önemli buluyorum. Türkiye’nin 2023 Vizyonu kapsamında gençlerimizi geleceğe hazırlarken inovasyon ve girişimcilik eğitimi odaklı yeni ‘müfredatlar’ ile okul türleri, öğrenci ‘ferdlerimizden’ gelen geribildirimlerle yaygınlaştırılmalı. Yoksa ‘ferdi’ olmayan bir müfredata müfredat demek ne denli doğru olur ki? O ‘müfredat’ değil, ‘standart’ olur... Çünkü ferdi değildir. Ferdden türememiştir. Ferdlerin içsel müfredatlarına odaklanmamıştır. Kökü ‘ferd’ olmayan bir ‘müfredattır’.
Bir girişkenlik eğitimi modeli ortaya çıkarabilmeliyiz. Böylelikle de uzun zamandır konuştuğumuz ama hayata geçirmek için kılımızı kıpırdatmadığımız eğitim ekosistemiyle, girşimcilik ve inovasyon ekosistemleri arasındaki ilişkiyi kurabiliriz. Yoksa eğitim, inovasyon ve girişimcilik döngüsü konusunda kaybetmekte olduğumuz zamanları telafi edemeyecek duruma geleceğiz ki bu ülkemizin hiçbir hedefiyle örtüşmüyor. Çünkü eğitim ekosistemimizin yönetim-organizasyon –vizyon-stratejik plan sarmalındaki bürokratik verimsizliği ve durağanlığı nispetinde inovasyon-girişimcilik ekosistemlerimiz bir o kadar dinamik, dünyaya açık ve hızla ilerliyor. Aradaki fark daha fazla açılmadan gerekli ilişkiler gençlerimizin eğitimi aracılığıyla işin doğasına uygun biçimde tesis edilmeli.
* AB tarafından 2012’de yayınlanan kitap Avrupa ülkelerindeki ortaöğretim kurumlarında uygulanan girişimcilik dersi stratejileri, müfredatları ve öğrenme çıktılarını içeriyor. Bu kitap ve diğer birçok yayın Avrupa ve dünyada girişimcilik eğitimine verilen önemi gösteriyor.
Önerdiğimiz yöntem girişimcilik eğitimi ama sonuç olarak girişimcilerden çok girişken bireyler yetiştirmeye odaklanmak üzere tasarlanmalı. Girişken, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre ‘kendi kendine iş uğraş yaratabilen, bir işe çekinmeden girebilen, başkalarıyla kolayca ilişki kurabilen’ anlamına geliyor. Girişimcilik daha profesyonel ve sektörel bir çağrışıma sahipken, girişkenlik eğitim becerisi (kazanımı) olmaya daha müsait bir kavram. Böyle girişken ‘ferdlere’ her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Girişkenlik dün bir lüks veya seçenek olabilirdi, ama ileriye dönük ülke hedeflerimiz için artık bir zorunluluk. Amaç elbette ki ilk planda 14-15 yaşında tüccar, yatırımcı veya işadamı yetiştirmek değil. Hepimiz anne-babalarımızdan girişkenlik üzerine övücü sözler ve tembihler duymuşuzdur. Toplumumuzda özellikle de ebeveynler arasında olumlu bir beceri olarak yer etmiş ve genel tanınırlığı olan girişkenlik sıfatını girişimcilik ve inovasyon temelli bir eğitim paradigmasında önemsemek, bunların yanına ferd-müfredat-kariyer-CV döngüsünü koymak. Bu döngüyü gelecek planlarımızın ve ferdlerimizin başarısının, kazanımlarının bir toplamı olarak benimsemek ve bir sonraki aşamada ulusal kalkınmamızın altyapısı olarak görmek yerinde olacaktır. Gelin beraber yine konuyla doğrudan ilgili Cameron Herold’un 2011’deki bir TED konuşmasını dinleyelim: Çocukları Girişimci Olmak Üzere Eğitelim.
Videoyu izlemek için tıklayın
İnovasyon küreseldir. Ancak bazı inovasyon sonuçları uygulanacakları ülke ikliminin durumsallığı dahilinde yerelleştirildiği miktarda başarılı olabilir. 21. yüzyıl becerileri dediğimiz eğitimdeki inovatif kavramsal yaklaşım seti ancak girişkenlik gibi bir yerel kavramın içine doldurularak toplumsal tabana tanıtılabilir. Böylelikle de zamanın ruhuna uygun biçimde küresel gerçeklikler ile yerel ihtiyaçlar arasındaki bağ yerleştirilir ve sağlamlaştırılır. Aksi halde böyle bir konsolidasyon sağlanmadan eleştirel düşünce, yaratıcılık, inovasyon, girişimcilik, iletişim ve takım halinde çalışmak bizim gibi ahkam kesicilerin ve sadece bu işlerle uğraşan ve kendini ‘kamusal faydadan’ soyutlamak zorunda hisseden uçuk-elit girişimci bir kesimin diline mahkum kalır. Bu bağlamda zincirlerimizden kurtulmak, statükoyu kırmak, eğitime dair eğitimcilerin ürettiği mutlak, otoriter ve buyurucu retoriği revize etmek adına yine Sir Ken Robinson’un konuşmasından bir alıntıyla noktalayalım:
Abraham Lincoln 1862’de şöyle söylemiş:
“Sakin geçmişin dogmaları fırtınalı bugün için yetersizdir.” Bir durum şartlar zorlaştıkça aşılması zor hale gelebilir, o zaman biz de zorlukların üzerine tırmanarak o durumu aşmalıyız. Ben bu yaklaşıma bayıldım. Bir durumun üstesinden, zorluklardan kaçarak değil onları kullanarak gelmek. “Bizim davamız yeni, demek ki yeni düşüncelerimiz olmalı ve eylemlerimiz de yeni olmalı. Kendimizi azat etmeliyiz ancak ondan sonra ülkemizi kurtarabiliriz.” “Azat etmek” bu söze de bayıldım. Ne demek olduğunu biliyor musunuz? Tutsak olduğumuz fikirler var demek hep olduğunu ve hep olacağını varsaydığımız doğal gidişatın parçası saydığımız. Fikirlerimizin çoğu içinde bulunduğumuz yüzyılın şartlarına göre oluşmamış tersine geçmiş yüzyılların sorunlarıyla baş etmek için ortaya çıkmışlar. Ama zihinlerimiz hala bu fikirlerle hipnotize edilmiş halde. Bu fikirlerden kendimizi azat etmemiz gerek. Bunu yapmaktan bahsetmek elbette yapmaktan daha kolay. Bu arada neyi sorgusuz kabullendiğimizi bilmek çok zordur. Bunun nedeni de sorgulamamamızdır.” (Resmi TED tercümesi)
Notlar:
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nün girişimcilik dersi kitapları bulunmasına rağmen dakick.com’un kurucusu Serkan Ünsal tarafından daha güncel, etkili, görsel hazırlanmış alternatif bir girişimcilik kitabına buradan ulaşabilirsiniz.
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü girişimcilik dersi programına bazı alternatif okuma önerileriyle yaptığım eklemeler hem öğretmen ve öğrenciler için müşterek bir ders programı önerisidir. Ayrı ayrı olması zaten girişimciliğin ruhuna ters olacaktır.
Ders programı önerisine buradan ulaşabilirsiniz.