Güncelleme Tarihi:
Ünlü Tıp dergisi Lancet’in 8 Mart 2014 tarihli sayısında, aralarında derginin editörü Richard Horton’un da bulunduğu altı bilim insanı bir manifesto yayınladı. Manifesto, gezegenin sağlığını gözetmeden insan sağlığını korumanın artık mümkün olmadığını belirterek, sağlık çalışanlarını, halk sağlıkçılarını, politikacıları, uluslararası örgütleri, akademisyenleri, kendi ve yeni nesillerin sağlığını önemseyen herkesi bu amaç için eyleme geçmeye çağırıyordu. Sınırsız bir büyümenin mümkün olmadığını, eşitsizliklerin giderek arttığını söylüyor; karşı karşıya olduğumuz risklere yönelik değerlerimizde ve uygulamalarımızda ivedi dönüşümlere gerek olduğunu belirtiyordu. İnsanlık bugün, tarihinde hiç olmadığı kadar, üzerinde yaşadığı gezegenin kaderi üzerinde belirleyici hale geldi. Florokarbonların ozon tabakasına verdiği zararı kanıtlayan Nobel ödüllü atmosfer kimyacısı Paul Crutzen, jeolojik holosen çağının kapandığını ve antroposen (“antropo”= insan) çağına girdiğimizi söylerken, kuşkusuz insanların gezegenimizin jeolojisi ve ekosistemleri üzerindeki belirleyici etkisine gönderme yapıyordu.
İklim değişikliği, okyanus sularının asidik hale gelmesi, içilebilir su kaynaklarının kirlenmesi ve azalması, topraklarımızın verimliliğini yitirmesi, kirlenmesi ve erozyonlarla yitirilmesi, çevreye her yıl salınan milyonlarca ton kimyasal madde, biyoçeşitlilikte azalma ve hatta bazı türlerin tümüyle yok olması gibi devasa çevresel sorunlarla karşı karşıyayız. Bu sorunların insan sağlığı üzerine olan olumsuz etkilerini de her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Bunların bir bölümü kendini kuraklık, seller, toprak kaymaları ve aşırı sıcak dalgaları gibi afetlerle gösteriyor. Afetler göçleri, göçler çatışmalar dahil çok sayıda toplumsal sorunu beraberinde getiriyor. Son 30 yılda 1.6 milyar insanın kuraklıktan, yaklaşık 700 milyon insanın da fırtınalardan etkilendiği; 2050 yılında 50 ile 350 milyon insanın iklim değişikliklerine bağlı nedenlerle göç etmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor.
İNSAN SAĞLIĞI VE DOĞADAKİ UYUM
Sorunların bir bölümü, ozon tabakasının delinmesi sonucu ultraviyole ışınlara daha çok maruz kalmaya bağlı deri kanserlerinde artış ya da doğaya salınan kimyasalların yol açtığı, özellikle çocuklarda, başta kanser olmak üzere ciddi sağlık sorunları olarak karşımıza çıkıyor. Çevresel sorunların bir bölümü de dolaylı olarak insan sağlığını etkiliyor. Örneğin, atmosfere salınan sera gazlarının sadece küresel ısınmaya değil, bitkilerde protein, demir ve çinko eksikliğine de neden olduğu artık biliniyor. Bu örnekler arttırılabilir. Araştırmalar yapıldıkça çevresel değişikliklerin yol açtığı sorunların boyutu ve kapsamı da daha iyi anlaşılıyor.
ÇEVREYİ GÖZETEN POLİTİKALAR ÜRETİLMELİ
İnsanlığın ve giderek insan uygarlığının sağlığının, doğal dünyanın ve sosyal yaşamın başarılı bir şekilde bir arada olmasına bağlı olduğunu kabul eden çok sayıda bilim insanı var. Gezegen sağlığı olarak adlandırılan bu bakış açısı, sağlığın korunması ve geliştirilmesinde sadece sağlık sektörünün değil farklı sektörlerin ve bireylerin de sorumluluk alması gerekliliğine işaret ediyor. Bu sorumluluklar arasında; kavramsal (örneğin, kalkınma tanımı içine çevresel sürdürülebilirliği katmak gibi) anlayış değişiklikleri, toplumsal farkındalık yaratma, interdisipliner araştırmalar ile bilgi üretme, çevreyi gözeten politikalar üretme ve bunların etkin biçimde yaşama geçirilmesi gibi yaklaşımlar yer alıyor. Akademik dünya da artık bu tehlikenin farkında. Tıp fakültemiz gezegen sağlığı ve bunun insan sağlığına olan etkileri konusunda eğitim ve araştırma yoluyla öğrencilerinde ve toplumda bir farkındalık oluşturmayı ve bilgi üretmeyi hedefliyor; bunu akademik sorumluluğunun bir parçası olarak görüyor. Bu konuya duyarlı tüm çevreleri gerek eğitim programlarının oluşturulması, gerekse de ortak araştırmalar planlanması ve yürütülmesine katkı sunmaya davet ediyor.