Gençleri bilime yönlendirmenin önemi
Güncelleme Tarihi:
Bilim bir arayış, gerçeğe ulaşma çabası, zorluklarla mücadele, engelleri aşma, teorik bilgiler yumağının ürüne dönüştürülme sanatıdır. Teknoloji ve kalkınma ekosisteminin en büyük paydaşıdır. Toplumların refah seviyelerinin bilim insanlarının yaptığı çalışmaların miktar ve kaliteleri ile doğru orantılı olduğu günümüzde bilim yolunda atılacak her adım topluma katma değeri yüksek ürünler ve yaşam kalitesinde büyük artış olarak geri döner.
Mars yüzeyinde evrenin, kutuplarda da dünyanın geçmişini aydınlatmak için yolumuz mutlaka bilimin uçsuz bucaksız yollarından geçmek zorunda. Meşakkatli kavşaklar, zorlu virajlar içeren bilim yolunda emin adımlar ile ilerleyen toplumlar hak ettiği ödülü sağlık, mutluluk, refah ve yaşam kalitelerinde büyük artış olarak alırlar.
BİLİMİN HER DALI FARKLI BİR RENK
Bilime bütüncül bir yaklaşım ile bakmakta fayda vardır. Bilim, huzur ve refah dolu bir geleceği resmeden bir yapboz gibidir. Büyük resmi görebilmek için resmi oluşturan her bir parçayı oluşturan bilim dallarına ihtiyaç duyulur. Her alanda özgün çalışma yapılabilirse ancak o resim belirginleşir, eksikler tamamlanabilir. Temel bilimlerde iyi olmayan bir toplumun ilaç, aşı, teknolojik cihaz yapma olasılığı yok denecek kadar azdır. İnsansız hava aracı, köprü, fabrika yapmanın yolu da mühendislik bilimlerinde iyi olmaktan geçer. Sosyal bilimler alanında yapılacak her bilimsel çalışmanın da toplumun sosyal problemlerinin çözümüne yönelik büyük destek sağlayacağı muhakkaktır. Anlaşıldığı üzere bilim de gökkuşağı gibi yapısında farklı çalışma alanlarını farklı renkler olarak barındırır. Bilim dallarının her biri gökkuşağının bir rengini temsil eder ve bir bilim dalının eksikliği hemen kendini gösterir ve hissettirir. Bilimsel olarak toplumların bir adım öne geçebilmeleri için her bir bilim dalında yenilikçi ve özgün çalışmaların sayısının her geçen gün artması gerekir. Toplumların bilim yolunda sağlam adımlar ile yürüyebilmeleri için bilimin toplum kültürünün bir parçası olması büyük önem taşır. Toplum, bilim yapmanın ne denli önemli olduğunu anlayıp kavrarsa yeni nesilleri bilim yolunda yürümeleri için yönlendirir, motive eder. Bu tür toplumlarda bilimin küçük kardeşleri inovasyon ve teknoloji hayatın kaçınılmaz parçaları olup çıkar.
Yükte hafif pahada ağır ürünler üretmek için bilim kulvarında emin adımlarla ilerlemek gerekir. Buna en güzel örnekler ilaç ve aşılardır. Dünya üzerine kara bir bulut gibi çöken COVID-19 pandemisinin yayılma hızını azaltmak ve insanlarda bağışıklık oluşturmak için üretilen aşılar bilimin insanlık için ne denli önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Yenilikçi çalışmalar yüksek teknolojik malzemeleri ve inovasyonu beraberinde getirir. Hz. Mevlana yaklaşık 800 yıl önce yenilikçi çalışmaları, inovasyonu ne güzel tanımlamış;
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti, cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Mevlana
ERKEN YAŞTA BİLİMLE TANIŞMA
Yeni şeyler söyleyerek, taklitten uzak çalışmalar ile ancak yenilikçi ürünlere ulaşılabileceği artık herkesin malumudur. Yenilikçi çalışma yapma bilinci de çok erken yaşlarda topluma aşılanmalıdır. Yıllar önce sadece yüksek lisans ve doktora dönemlerinde tanışılan bilim yapma kültürü ülkemizin bilim lokomotifi TÜBİTAK sayesinde farklı destek programları ile üniversite hatta lise, ortaokul seviyelerine indirildi. Erken yaşta aşılanan bilim sevgisi tohumlarının yıllar sonra gölgesinde buluşacağımız bilim ağaçlarına dönüşeceği bilinci ile atılan bu adımların ülkemiz için çok değerli olduğunun altını çizmek istiyorum. Hatta ileriki dönemlerde bu tür destek programlarının ilkokul, anaokulu seviyelerine de çekileceğine inanıyorum. Bilim sevgisinin küçük yaşlarda aşılanması ve bilime olan talebin artması ile toplumda bilim insanı ve araştırmacı olma isteği de doğrusal olarak artacaktır. Severek, isteyerek yapılan her işte katma değeri yüksek ürünler elde edilebileceği bilinci ile bilim sevgisi ile donatılmış, bilimi hayatının/kültürünün bir parçası haline getirmiş nesiller ile başarının kaçınılmaz olacağı aşikardır. Başarının ölçütü ve miktarı, nesilleri doğru yönlendirmekten geçer. Özellikle yapay zeka, kimya, nanoteknoloji, biyoteknoloji, uzay teknolojisi ve yazılım alanlarında ülke olarak atılım yaptığımız takdirde önümüzdeki yıllarda ülke olarak uluslararası arenada daha fazla söz hakkımızın olacağı, teknoloji ve yenilikçilik ekosisteminde ülkemizin adının daha çok duyulabileceğini belirtmekte fayda görüyorum. Bilim, sadece bilim insanlarının bir uğraşı olarak görülebilecek basit bir kavram değildir. Bilim hastalıklara çözüm olan ilaçtır, milyonlarca kilometre uzakta olan gezegenlere yolculuk, bir uzvunu kaybetmiş insanın yapay organıdır. Özetle bilim hayatı kolaylaştırmanın yoludur. Bu yolda yürürken akıtılan her ter damlası geleceğimizin inşasında kullanılacak harcın en önemli bileşeni olacaktır.
PROF. DR.SEZGİN BAKIRDERE KİMDİR?
1 Haziran 1980’de Elazığ’da doğdu. Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nden 2001’de mezun olduktan sonra analitik kimya anabilim dalında yüksek lisansını 2003’te tamamladı. 2009’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde doktora eğitimini tamamlayan Bakırdere, doktora eğitiminin bir kısmını Kanada Ulusal Araştırma Merkezi’nde sürdürdü. 2012’de doçent, 2017’de profesör unvanını aldı. Uluslararası saygın dergilerde basılmış 106 yayına, iki kitaba, ulusal-uluslararası sempozyumlarda sunulmuş 129 bildiriye sahip olan Bakırdere, 2015’de seçildiği Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) asosiye üyeliğinin yanısıra 2018’de dünya genelinde 200 üyesi bulunan Küresel Genç Akademi üyeliğine seçildi. Bakırdere akademik hayatına Yıldız Teknik Üniversitesi’nde devam ediyor. Prof. Dr. Bakırdere son olarak İngiliz Kraliyet ailesi tarafından desteklenen The Royal Society of Chemistry (Kraliyet Kimya Topluluğu) tarafından “Fellow Member” (danışman üye) unvanına layık görüldü.