Güncelleme Tarihi:
Başarısının sırrının çok çalışmakta olduğunu söyleyen MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, “Gençlere güvenmeli. Onlara karşı şeffaf olunmalı” diyor. Prof. Dr. Muhammed Şahin ile eğitimi konuştuk:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) master ve doktora için yurtdışı sınavları vardı. Yazılı sınava girdim. Sınavda kağıdıma bir şey olmasın diye tükenmezle cevapladım. Hepsi matematik sorularıydı. Sınavın birincisi oldum. O zaman jüride İTÜ’den üç hoca ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin o zamanki Rektörü Prof. Dr. Turgut Uzel vardı. Turgut hoca, benim tükenmez kalemle soruları cevaplamama çok şaşırmış ve benimle tanışmak istemişti. Turgut hocayla daha sonra dostluğa dönen bir ilişkimiz oldu. Londra’ya yüksek lisansa, Newcastle’e doktora yapmaya gittim.
- Niçin akademisyenliği seçtiniz?
Üniversiteye başlar başlamaz akademisyen olmaya karar vermiştim. Ben araştırmayı sevdiğim için akademisyen olmak istedim. Ders çalışmayı, araştırmayı ama daha çok yorum yapmayı, tartışmayı severim. Hocalarım da tabii ki beni yönlendirdi. Derslerini aldığım Olcay Öztan, Orhan Baykal, Hasan Boduroğlu gibi birçok değerli hocamı örnek aldım. Bu hocalarım hayatımın belli aşamalarında bana dokundular. Birine benzemek, onun yolundan gitmek benim pek tarzım değil. Şu anda bile üniversitede yaptığım işlerde böyle kopyacılık hiç yapmadım. Yeni, inovatif bir şey yapabiliyorsam girerim o işe, yoksa o işi yapmam.
- İngiltere’de beş sene mi kaldınız?
Evet. Beş sene çok hızlı geçti, sonra MEB burslusu olarak 1994’te Türkiye’ye döndüm. MEB burslusu olduğum için üç üniversite tercihi yapmam istendi, ben tek İTÜ yazınca, MEB’deki görevli iki tercih daha yapmamı istedi. Ben de, “Beni İTÜ’ye verirseniz, verirsiniz. Vermezseniz her taraf benim için aynı” dedim. Tabii büyük bir risk aldım. Gençlere mesajım şu: Ne istediğinizi bilin. Karşı tarafa da bunu hissettirin. Karşı taraf da bu kişi bu işi çok istiyor, arzuluyor diye düşünür. Bu olmazsa başka şey de yaparım mesajı hedefe ulaşmayı, kararlılığınızı zayıflatır.
- İTÜ’de 1994’te yardımcı doçent olarak mı başladınız?
Evet. O zaman Prof. Dr. Gülsün Sağlamer rektör yardımcısıydı. İngiltere Newcastle’da onunla tanışmıştık ve dönünce araştırma fonu raportörü yaptı beni. Uzun yıllar Gülsün Hanımla çalıştım. 30 yaşında yöneticiliğe başlamış oldum. Ama araştırmayı bırakmadım. Proje ve yayınlarımı sürdürdüm. Avusturya, TÜBİTAK, Kalkınma Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden aldığım projelerim oldu. 2008’de rektör olmadan önce üniversitenin yıllık 25 milyon TL’lik araştırma bütçesinin 5 milyonunu benim projeler oluşturuyordu. Projelerimde 40-50 hoca, çok sayıda mühendis çalışıyordu. Makale yazınca sadece kendinize faydanız oluyor, ama projeyle topluma, ülkeye hem fayda sağlıyorsun hem de arkasından zaten yayın çıkıyor.
İYİ İNSAN OLUN
İngilizce artık olmazsa olmaz. İngilizce bilmiyorsanız mesleğinizi zor yaparsınız. İkinci bir dili de en azından iletişim düzeyinde öğrenilmesini öneririm. Kişisel gelişim için o kadar olanak var ki şimdi. Seminerlere gidin. Hem dünya hem ülke siyasetini takip edin. Kişisel gelişim için açık öğrenme kaynakları var. Yurtdışı stajı olmazsa olmaz. İyi insan olun. Ben 5 yıl devlet bursuyla İngiltere’de yüksek lisans ve doktora eğitimini alırken çok sayıda uluslararası konferansa katıldım, hatta bazılarına katılmak için bankadan kredi çektim. Benimle birlikte yurtdışına gelenlerin çoğu para biriktirerek ülkeye döndü, ben ise kredi kartları borçlarımla ama birikim ve uluslararası networklerle döndüm. Dönmeden önce, NASA Jet Propulsion Laboratory’den GPS alanında araştırmacı olarak iş teklifi almıştım, fakat ülkemin bursuyla okuduğum için ülkeme karşılığı dönerek vermek istedim. Belki klasik olacak ama her seferinde söylememiz gerekiyor, zaten sıkışınca söylüyoruz, Atatürk’ü unutmayın. Yani bugünkü Ortadoğu’nun yaşadığı, yaşayacağı sıkıntıları bu lider 100 sene önce öngördü. Batıya, yani emperyalist güçlere karşı savaştı ama Cumhuriyeti kurduktan sonra Türkiye’nin rotasını Batıya çevirdi. Bugün Avrupa ve Amerika ile kavgalı olabiliriz ama kaliteli eğitimin, bilimin, üretimin, teknolojinin nerdeyse yüzde 90’ı o tarafta.
ÇOK ÇALIŞTIM
Türkiye’nin en genç rektörlerinden biriydim, bu işin sırrı diye bir şey yok, çok çalışmalı, dürüst olmalı. Ben çok çalıştım, hâlâ da çalışıyorum. Rektörlüğe heveslendiğim dönemler 2000’li yıllardı. O zamanlar sigara içiyordum, mide kanaması geçirdim. O dönemde ve sonrasında Atatürk’ün “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” sözü bana ışık oldu. İlk yaptığım şey sigarayı bırakmak oldu. O gün bu gündür sigara içmiyorum. Ayrıca bir liderin bir hayat çizgisi, bir yaşam felsefesi olmalı. Bunu rüzgara göre, ortama göre değiştirmemeli. Yaptığım işi, öğrencilerimi, gençleri çok seviyorum. Hayatta hedeflerim olmuştur. Ancak, hiç B planı yapmadım, hep A planım olmuştur. A planım gerçekleşmeyince yeniden başka bir A planı yapmışımdır. İnsanda hırs olabilir ama bu hırs başkasına zarar vermemeli, başkalarının sırtına binerek bir yerlere gelmeyi hedef koymamalı.
GENÇLERE KARŞI ŞEFFAF OLMALI
Sürekli gençlerin içindeyim. Her gün üniversitede dolaşırım. Gider yanlarına otururum. Bana telefon, sosyal medya, WhatsApp’tan rahatlıkla ulaşabilirler. Öğrencilerin sorunlarını üstten aşağıya sıraladığınız zaman 10 maddeyi geçmez. Siz birinin bir sorununu çözmezseniz, geçiştirirseniz, o sorun tüm öğrencilerin sorunu haline gelebiliyor. 2008’den itibaren yönettiğim üniversitelerin senatolarına ve yönetim kurullarına öğrenciler de giriyor. Onlar sistemin içinde oldukları zaman daha anlayışlı oluyorlar. Bu çocuklara şeffaf olursanız, dürüst olursanız değer verdiğinizi uygulamalarla gösterirseniz bunlar akıllı ve anlayışlı bir nesil, çabanızı görüyorlar.
EN BÜYÜK SORUN LİYAKATSIZ YÖNETİCİLER
Eğitimin ciddi sorunları var, sadece yükseköğretim değil her alanda. Bana göre en önemli sorunu liyakat. Eğitim uzun süredir liyakatsiz yöneticilerin elinde kalıyor. Sadece bir kişinin liyakatli olması yetmiyor. Tepedeki birisinin ya da aradakinin yetersizliği sistemi etkiliyor. Çünkü hepsi bir ekosistem, birbiriyle bağlantılı. Liyakatin olmadığı yerde biat vardır.
BU NESİLE GÜVENMEK ZORUNDAYIZ
Gençlerle çalışmanın hiç bir zorluğu yok. İTÜ rektörü iken 30 bin öğrenci, yüzbinlerce İTÜ mezunu vardı. MEF’te de şu anda 3 bin 500 öğrencimiz var. Öncelikle gençlere karşı dürüst olmalı. Empati yetenekleri çok yüksek bu neslin. Bize de bizden öncekilere de hiç benzemiyorlar. Bu nesil hayvanları çok seviyor, STK’larda görev almak istiyor. Yapacağınız en ufak bir iyiliğe fazlasıyla karşılık görüyorsunuz.
KİMDİR?
1965’te doğan Şahin, ilk, orta ve liseyi Rize’nin Pazar ilçesinde tamamladı. İTÜ, İnşaat Fakültesi, Jeodezi ve Fotogrametri (Geomatik) Mühendisliği Bölümü’nü 1987 yılında birincilikle bitirdi. 1991’de İngiltere’de University College London’da yüksek lisans, 1994’de University of Newcastle’da doktora yaptı. 1997’de Graz Teknik Üniversitesi’nde ve 2000’de Berlin Teknik Üniversitesi’nde kısa süreli misafir araştırmacı olarak bulundu. 1996-2004’te Rektör danışmanlığının yanı sıra çok sayıda yönetim görevlerinde bulundu. 2008-2012’de İTÜ rektörlüğü yaptı. 2009 yılında, Avrupa’daki önemli mühendislik üniversitelerinin yer aldığı CESAER - Avrupa Yüksek Teknik ve Araştırma Üniversiteleri’nin yönetim kurulu üyeliğine Türkiye’den seçilen ilk ve tek Türk rektör oldu. Şubat 2012’de ise, aynı birliğin dört kişilik yürütme kuruluna oy birliği ile seçildi. 2013’ten bu yana MEF Üniversitesi’nin kurucu rektörü olarak görevine devam ediyor. 2008’de rektör olduğundan bu yana ise yükseköğretim alanında uluslararası kongrelerde çok sayıda konuşması yer alıyor ve 1’i İngiltere’de, 2’si Amerika’da olmak üzere 3 uluslararası kitabı yayımlandı. American Council on Education ve International Association of University Presidents üyesi. Son olarak İstanbul Kent Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi oldu.