Güncelleme Tarihi:
Ve ondan bahsederken insan dışı akıllı, hatta duygulu sistemleri, holografik karakterleri, kariyer avatarlarını, robotlarla yaşamı konuştuğumuz, deneyimlediğimiz ilk çağdı denecek...
Daha şimdiden, ilköğretimdeki çocuklar bile, senaryo yarışmalarına sundukları projelerde 30-40 yıl içinde pek çok işi robotların yapacağını ve robotlarla yaşayacağımızı anlatan kurgular yapıyorlar. Abarttığımı ve “o kadar zamanda mümkün değil!” diyenlerin, böyle düşünenlerin, son 20-30 yılda yaşadığımız değişiklikleri hatırlamalarını rica ederim...
Bilişim bilgisayarları out! Bilişsel cihazlar in!
Şunun şurasında kişisel bilgisayarların yaygın kullanılmaya başlamasının üzerinden daha 20-25 yıl ancak geçti. Ama bilim insanları daha şimdiden bilgisayarları hesap yapabilen kocaman bilgisayaralar olarak görüyor ve yetersiz buluyorlar! Bilim dünyasına göre bu cihazlar sadece ve verdiğimiz bilgilerle hesap yapabiliyorlar ve artık bize yetmiyorlar... Onlara göre 5 yıl içinde bilgisayarlara “koklama, dokunma, tatma, işitme, hissetme” gibi yetenekleri de kazandırıp, “bilişsel sistemler” çağına geçmeliyiz, geçebiliriz” diyorlar. Lütfen bu linkten IBM tarafından yayınlanan son derece ciddi, önemli videoya ve bilgilere göz atın. Olay nerelere gidiyor iyice bir anlayın...
Giyilebilen teknolojiler çığ gibi yayılacak!
- Konuşan ayakkabılar,
- Öpücük atan t-shirtler,
- Google gözlükler,
- Her yere yayılan akıllı camlar,
- Kitapları unutan, tableti temel eğitim aracı olarak kullanmaya başlayan çocuklar,
- “iPad paymağım kanıyoy” diyen 1.5 yaşındaki bebekler...
- Başı daima elindeki akıllı cihaza eğik kambur gençlik
Yukarıdaki liste okuyanlara çok aşina, bilindik geliyorsa ki geldiğinden eminim, “Aaa ben duymamıştım, görmemiştim” diyenin çıkacağını da pek sanmıyorum. O zaman bu demektir ki giyilebilen teknolojilerin çığ gibi yayılması da uzak bir ihtimal değildir...
Şimdi tekstilciler, moda dizaynırları harıl harıl hangi düğmeye, hangi fermuara, hangi biyeye, hangi nanoteknolojik sensörü koyaralarsa daha şık ve fonksiyonel olacağını düşünüyor olmalı... Düşünemeyen sektör dışında kalmaya hazırlanmalı...
Geleneksel eğitimde alarm zilleri çalıyor, yeni öğrenme modelleri dijit dijit geliyor!!!
Tüm bunlar, giderek on-line, web tabanlı, mobile, yani dijital hale gelen dünyamızın pek çok yeni yetkinliğe beceriye ihtiyaç duyacağının alarmı gibi über hızlı sinyaller yollarken, mevcut eğitim sistemleri bu ihtiyaçları karşılamaktan çooook geride kalıyor...
Taaa sanayi çağı ihtiyaçlarına göre oluşmuş geleneksel eğitim modelleri miadını, raf ömrünü doldurmuş ilaçlar gibi çöpe atılmayı bekliyor...
Eğitimde, öğrenmede devrim ötesi, hatta transformasyon gerekliliği bangır bangır bağırıyor...
Geleneksel eğitim sisteminin çöküş nedenleri:
Özellikle 1950’lerden sonra, insanların kafasında iyi bir eğitim, özellikle üniversite diploması; “iyi bir hayata sahip olmak” ile özdeşleştirildi. Hepimiz “iyi para kazanmak, başarılı olmak için iyi bir işin olmalı, onun için de iyi bir eğitime, diplomaya sahip olmalısın” telkini ve ezberi ile büyüdük...
Tüm dünyada ve tüm toplumlarda “üniversite diploması başarıya gitmek için ön koşul” olarak kabul edildi.
Ancak 2000’li yıllardan sonra durum değişmeye ve özellikle aşağıdaki 5 konuda sıkıntılar başladı:
1. İşverenler üniversite mezunlarının yetersiz bilgi ile geldiklerinden ve eğitim kalitesinin ihtiyaçlarını karşılamadığından yakınmaya başladılar. Üniversitelerin sanayiden, iş dünyasından kopuk müfredatından şikayetler iyice yükseldi. Sonuçta iş çözülemedi ve pek çok büyük kuruluş kendi şirket akademisini kurmak zorunda kaldı.
2. Üniversite dışı ve on-line MOOC (Massive Open Online Course – Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler) eğitim olanakları çoğaldı. Eğitim fırsatı bu yeni kanal ve uygulamalarla demokratikleşti. İş yerleri ve bireyler hızla bunlara yöneldi. Çok daha ucuz, hatta bedava eğitim olanakları geleneksel eğitim kurumlarındaki karlılık, sürdürülebilirlik, yatırım koşullarını zorlamaya başladı.
3. Eğitim maliyetleri çok yükseldi. Aile bütçesinden pay alan en önemli kalem haline geldi. Ancak bu büyük yatırımın getirisi beklendiği gibi olmadı. Hatta giderek düşmeye başladı. Onca fedakârlıkla alınan diplomalar bırak yüksek ücretli işe sahip olmayı, iş bulmayı garantilemeye dahi yetmez oldu. Aileler çocuklarını daha sıradan, kısa süreli (2 yıllık, meslek yüksek okulu vb.) okullara yollamaya, hatta “okuyup da ne olacak, ortada işte diplomasız işsizlerin hali, gir bir işe çalış” demeye başladılar.
4. Üniversiteli işsizler ordusu büyüdü de büyüdü. Eskiden “aaa ne tuhaf!” diye bakılan üniversite mezunlarının restoranlarda garsonluk yapması gibi örnekler artmaya, sıradanlaşmaya başladı. Örneğin; Amerika’da son yıllarda iyi eğitim almış, üniversite diplomalı ve restoranlarda çalışan hizmetli personel sayısındaki artış; %87. Benzer haberler, durumlar bizde de yükselişte. Öte taraftan artan iş gücü maliyetleri ama artmayan verim gibi nedenlerle iş yerleri insan sayısını azaltma, teknolojiye yönelme eğilimine girdi.
5. İhtiyacı karşılamaktan uzak eğitim sisteminden umudunu kesmeye başlayan iş dünyası diplomaya verdiği önemi azalttı. Beceriye ve diploması olsun olmasın yetenekli insanlara yöneldi. Bunları bulmak, işe almak ve barındırmak için farklı yöntemler, kaynaklar arayışına girdi. Şablonlar, klişe söylemler birer birer düşmeye başladı. Örneğin, Apple ünlü, uluslararası uygulama geliştiricileri konferansında yaş sınırını kaldırdı ve 13 yaşındaki kod yazan yetenekleri dahi kabul etmeye başladı.
Kısacası geleneksel eğitimin sağladığı diplomalar, üniversite bitirmek, daha çok eğitim almış olmak, bir okul belgesi vb. artık başarının, daha iyi bir işin, yüksek gelirin mutlak kaynağı değil... DİKKAT!
Çözüm olasılıkları, önerileri;
Gelecek yazımda daha detaylı anlatacağım, ancak şimdilik ipuçlarını vereyim...
- Eğitimin bir araç değil “ortam” olarak algılanması ve kurgulanması
- Öğrenmenin “kendi kendine organize edilmesi gereken kesintisiz bir süreç” olduğunun kabul
edilmesi
- Eğitmen, öğretmen, akademisyen gibi meslek tanımlarının ve kapsamının değişmesi
- Okulların platformlara dönüşmesi
- Eğitim ve öğrenme süreçlerine aggregator (toparlayıcı) ve transformer (dönüştürücü) vb.gibi
yeni oyuncuların, yeni yetkinliklerin dâhil edilmesi
Pek çok ailede ve gençte sınav, tercih telaşlarının, stresinin yükseldiği bir dönemdeyiz. O yüzden bu yazının mümkün olduğunca çok okunmasını dilerim.
Lütfen yazınızı ve hayatınızı sınav, test, tercih vb. sonradan işe yaramayacağı neredeyse belli diplomalar için köreltmeyin, karartmayın!
Yapabiliyorsanız eyvallah, yapın. Ancak olunca çok sevinmeyin, çünkü o diploma ile iş bitmeyecek. Olmayınca da üzüntüden çökmeyin. Çünkü, eğer yukarıdaki anlattıklarımdan en ufak bir şey anladıysanız dahi diplomanın değil, becerinin önemli olduğunu fark etmiş olmalısınız... Bildiğiniz gibi beceri kağıt parçalarında değil, “özde, sizde” yetişip, büyüyor...
Beceri geliştirmek tamamen bireysel bir şeydir ve geliştirilmesi için artık diploma değil, kişisel farkındalık, istek, tutku ve çooook ama çooook çalışma gerekmektedir... Mazeret kabul etmeyen bir dünyadayız... Yapmak isteyene olanak da fırsat da çok... Onları görmeye çalışın. Test, diploma, şablonik telkinler, jenerik formüller vb. ye takılmayın!
Yine de adettendir; sınavlara gireceklere, girenlere başarılar dilerim...