Güncelleme Tarihi:
Eğitim sistemlerini dünyanın farklı ülkelerinde inceleyen Nazmi Arıkan, yıllarca on binlerce öğrenciyi sınavlara hazırladı. Arıkan, insanların gelecek kaygıları nedeniyle merkezi sınavların önemli hale geldiğini savunarak, “İnsanların aş, iş kaygıları çözülünce merkezi sınavlara hazırlık ortadan kalkar” diyor. Arıkan ile sınavları, eğitimi konuştuk:
Hayır. Üç tür kurumumuz var. Özel öğretim kursları, temel liseler ve okullarımız bulunuyor. Bu üçünde de model çok benziyor. Bize ait şirketlerin yönettiği yerler, ortaklı olanlar ve isim hakkı verdiklerimiz var. İsim hakkı verdiğimiz kurumların ekonomik yapısına karışmıyor, eğitimöğretimi merkezde planlıyoruz. Yani toplamda 22 okul, 50 temel lise, 70 özel öğretim kursumuz var. Hepsinde 7 bin civarında çalışanımız var.
- Çok uzun yıllardır sektörün içindesiniz
Benim 45’inci yılım. 1973’ten bu yana eğitimin içindeyim, 44 yılı dershanecilikle geçti. Yaptığım işten hep mutlu oldum. Çünkü insanların bir ihtiyacını karşıladık. İyi ki bu işi yapmışız, iyi ki çok insana dokunmuşuz. Geriye bakınca çok önemli yerlerde olan öğrencilerimiz var. Bu da bizi mutlu ediyor.
En büyük başarım Fen Bilimleri Merkezi’ni bir şube alıp, 100 şubeye çıkarmak. Cemaatin karşısında hiç eğilmeden onlarla sıkı mücadele edip, gençleri onların elinden kurtarmak. Ayrıca iki aslan gibi oğlan yetiştirip kurumlarımı onlara emanet etmek. Bir de çok sayıda Türkiye birinciliği çıkarmaktan mutluyum.
- Çok uzun yıllar binlerce öğrenciyi sınava hazırladınız.
İnsanların gelecekle ilgili kaygıları azaldıkça merkezi sınavlar önemsizleşiyor, ama gelecek kaygısı arttıkça merkezi sınav önem kazanıyor. İnsanların aş, iş, eğitim, sağlık, hukuk problemi doğru çözülünce merkezi sınavlara hazırlık ortadan kalacak. Yasal zorlamalarla sınav kaldırmak hiç de kolay olmuyor. Etüt eğitim merkezleri kaldırıldı ama onun yerine merdiven altı izinsiz kurumlar devam ediyor. Öncelikle ihtiyacın ortadan kalkması lazım, ihtiyaç sürdüğü sürece bunlar olacak.
- Eğitim sektöründe hedefiniz ne?
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve hükümetin bize vereceği yol haritasına bağlı. 2014’ten bu yana ülke zor dönemden geçti, eğitimde örgütlenmiş Gülen cemaatini dışarı atmak için sistem değiştirildi, ama şimdi o tehdit büyük oranda kalmadı. Bakanlık da eğitim sektörüne yeni girecek kişileri çok iyi araştırıyor, sanırım eğitim yeniden biçimlendirilecek. Eğer eğitim süreçlerinin ihtiyacı olursa kurs yönünde gelişeceğiz. 50 temel lisemiz 2019’da kapanacak. Bunların yerine uygun binalarda lise açmayı planlıyoruz. Bu liseler çok işlevli oldu. Daha çok 11 ve 12’inci sınıf öğrencileri tercih etti. Kursla okulu içiçe koymak öğrencinin yorgunluğunu azalttı. Kurs sayısını bir süre donduracağız, kursların geleceğine ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı’nın alacağı kararlara göre hareket edeceğiz. Özel okula yatırımımız devam edecek. Önümüzdeki yıl 3 okul daha açacağız.
OĞLUMLA MBA YAPIYORUM
En başarısız olduğum alan İngilizceyi öğrenmemek. Eğitimimi kişisel gelişim için yapıyorum. Oğlumla beraber yüksek lisans yapıyorum. Herkes hayatına yatırım yapsın, ileride bu yatırım karşısına gelir. Para peşinden koşana gelmiyor, işini doğru yapana gidiyor. Büyük oğlum kurumların eğitim öğretiminden, küçük oğlum yayınlardan sorumlu. Onlar bu işi benden daha iyi yapıyorlar. Kurumların sürekliliği onu devam ettirecek kişilerle oluyor. Eğitim işi fabrika gibi değil, profesyonllerle zaman zaman sıkıntı yaşanıyor, çocukların bu işi devam ettirmesi lazım. Ben emekliliğe doğru adım attım, Çanakkale’de çiftçilik yapacağım ortamı hazırlıyorum. Aile şirketlerinde devir teslim önemli. Herkes nasıl devir teslim yapacağını iyi planlamalı. Eskiler koltuğa sarılıyor, yeniler de onu düşürmek için koltuğun altına muz kabuğu koyuyor. Kimse bunu yaşamasın.
TÜRK ÖĞRENCİLERİ SERBEST BIRAKSAK ÖDEV YAPAN KALMAZ
Dünyanın birçok ülkesinde eğitimi yerinden inceledim, her ülke kendine göre modelleme yapıyor. Ama bütün ülkelerde derslik, kitap, bilgisayar ortak ürünler. Bana göre eğitimi belirleyen şey sokak. Kore’de bir öğrenci günlük 13 saat ders yapıyor, ancak aileler “çocuğum yoruluyor” demiyor. Bizde 7 saat ders yapılıyor, aileler “çocuğum mahvoldu” diyor. Finlandiya’da ödev az, ama öğrenci ödevini mutlaka yapıp geliyor, herkes sorumluluğunu biliyor. Türkiye’de böyle serbesti versek ödev yapan öğrenci kalmaz. Sokaktaki insanın olaylara, geleceğe bakışı ile okuldaki öğrencilerin ve öğretmenlerin geleceğe bakışı aynı. Gelecekte ne olmak istiyorsak bunu tanımlayıp, özümseyip buna göre öğrenci yetiştirmeliyiz. Sınav sorularını çalarak devlet memuru olunduğu dönemi biliyoruz. Kaçak kurslar yakalanırsa sorun, yakalanmazsa sorun değil. Velilerimiz bu kursların kaçak olduğunu bilerek çocuklarını gönderiyor.
ANAOKULANA KAYDA GELEN ÜNİVERSİTEYİ SORUYOR
Zorunlu ihtiyaçlar ortadan kalkıp, gelecekle ilgili kaygılar azalırsa sınavlar istenildiği gibi kaldırılır. İnsanlar iyi insan olmak için değil, iyi liseye, üniversiteye gitmek, ekonomiden daha fazla pay almak için sınavlara giriyor. Bir dili daha iyi öğreneyim diye değil, bir dil öğrenirsem daha çok para kazanırım diye dili öğreniyor. Biz, geleceğimizi eğitimle garantiye almak istiyoruz, oysa geleceğimizin garantisi devlet olmalı. Eğitim, ekmek kazanmak için değil daha iyi hizmet için olmalı. Ekmekten daha büyük pay almak için diploma alıyoruz. Gelecekten korktuğumuz için en iyi liseye ya da üniversiteye gitmek istiyoruz. Bu dünyanın hiçbir yerinde yok. Anaokuluna kayda gelen velinin en çok sorduğu soru üniversiteye giriş başarısı. Nasıl düzgün bir insan yetiştirdiğimizi sormuyorlar, üniversite başarısını soruyorlar. Bu mantık değişmeli. Bu ülke yönetiminden başlıyor, dışarda sokakta öğretmenle devam ediyor. Atanamayan öğretmen problemi değil, niteliksiz öğretmen problemi var. Problem bizde, eğitim sisteminde değil. Hepimiz direnmeliyiz bu konuda. Sınavlar çocukları zorluyor, yapmayalım diyebilirdim ben de. Ama ben çocukların daha zorlanmasını isterim. Eğitimin içinde zorlanma vardır. Türk insanına “Herkes sınıf geçecek, not sınırı yok dediğinizde kaç çocuk okula gidecek” bakın.
ÇOCUKLARLA NİTELİKLİ ZAMAN GEÇİRMELİ
Anne babanın çocuğu ile ilgili tutumu küçüklükten başlıyor. Biz çocuklarımızla nitelikli zaman geçirmiyoruz. Ben çocuklarımla birlikte büyüdüm. Onlarla dalgıçlık kursuna, kaptanlık kursuna gittim. Biz onlarla zaman geçirelim diye alışveriş merkezlerine gitmedik. Anne babalar çocuklarıyla nitelikli zaman geçirmeli. Anne babalık ömür boyu. Ömür boyu belli bir disiplinle çocuk yetiştirilirse sınavda da hayatta da başarı gelir. Bu çocuklar mutlu insanlar olurlar, öfke hissetmezler.
ÖĞRETMENLERİN İLETİŞİM BECERİSİ YÜKSEK OLMALI
Öğretmenler, iletişim becerisini geliştirmeli. Bilgiyi öğrenci her yerde bulur. Öğretmenlerin insan sıcaklığını yakalaması, iletişim becerisinin yüksek olması lazım. Öğretmen alımlarında çok basit sorular soruyorum, anlamlı dört cümle ile bir konuyu anlatmasını istiyorum. Öğrenci öğretmenden anlamlı cümle bekliyor. Öğretmenin iletişim becerisi ve alan bilgisi eksikse öğrenci ondan uzaklaşır.
KİMDİR?
16 Mart 1953’de Yozgat, Sorgun, Salur köyünde doğdu. Salur Köyü İlkokulu, Sorgun Ortaokulu, Tokat Öğretmen Okulu ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. Bolu Erkek Öğretmen Okulunda bir yıl öğretmenlik yaptı. Bir dönem öğretmenlikten uzaklaştırıldı. Zorunlu olarak dershaneciliğe başladı. Dershanecilik yaparken İTÜ Makina Mühendisliği’nden de mezun oldu. Daha sonra 5 yıl bir fabrikanın genel müdürlüğünü yaptı. MEF dershanelerindeki 23 yıl öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra 1996-1997 öğretim yılında Fen Bilimleri Merkezi Dershanesini devraldı. Tek şube olarak devraldığı dershaneyi 2004’e kadar geçen sürede 100 şubeli bir kuruma dönüştürdü. Fen Bilimleri Eğitim Kurumları’nda görev yapan Kurtuluş ve Kazım adlarında iki çocuğu var. Ülke genelinde eğitime ilişkin 1500 den fazla konferans verdi.
KULİS
→ Duyduğuma göre Mektebim Okulları’nda yönetim değişti. Ümit Kalko, CEO’luktan ayrıldı. Ancak, kurucusu olduğu kurumda Yönetim Kurulu Başkanlığı devam ediyor. Kalko’nun kurduğu Ümit Eğitim Kurumları’na daha fazla ağırlık vereceği ve okul sayısını arttıracağı eğitim dünyasına konuşuluyor.