Güncelleme Tarihi:
Ne yazık ki her standart test sınavı gibi LYS’nin de kendine has bir aritmetiği ve algoritması var. Sistem öğrenci merkezli bir yapıda işlemiyor. Sınav sisteminin her öğrenci kendi kişisel özellikleriyle en çok uyumlu bölüme yerleştirilsin şeklinde bir önceliği yok. Yeni açılan bölümler ülkenin geleceğine dair stratejik hedeflere uygun olabilir ama o bölümlere ve diğer tüm bölümlere en uygun öğrenciler mi alınıyor? Öğrencilerin kariyerleri büyük oranda bölüm/üniversite tercihlerinin kendi oluşturduğu arz-talep dengesi ile kazanılan puanların kesiştiği noktada belirleniyor. ‘Beceri’ ve ‘özel yetenek’ sadece sanat dallarına hapsedilmiş durumda. Sınava giren adayların tercih ettikleri mesleklerle ilgili bilgi ve becerileri edinecekleri yer olarak gördükleri üniversite bölümlerine giden yolu, yani geleceklerini, Okul Başarı Puanı ve net cevaplarla belirlenen standart puan toplamı tayin ediyor.
Peki, biz artık puanların açıklanıp üniversite tercihlerinin yapılacağı şu günlerde çocuklarımızı üniversite bölümleri kadar gelecek ve geleceğin meslekleri hakkında bilgilendiriyor muyuz? Eğer bilgilendiriyorsak bunu hangi veriler ışığında yapıyoruz? Mesleki bilgilendirmelere lisede başlayarak gelişmeleri ve değişimleri de işaret ederek rehberlik ve yönlendirmeyi zamana mı yayıyoruz, yoksa bıçak kemiğe dayanana kadar bekliyor muyuz? Küresel gerçekleri mi dikkate alıyoruz, yoksa genel itibariyle popüler kültürün parçası durumundaki geleceğin meslekleri hurafelerine mi aldanıyoruz?
Lakin en yoğun biçimde tercih zamanı verilen rehberlik ve danışmanlık hizmeti esnasında geleceğin meslekleri diye lanse edilen konuların aslı astarı var mı kimse pek de ilgilenmiyor. Özellikle dijital ve sosyal medyada yer alan, hatta gazetelerin foto-galerilerini süsleyen geleceğin meslekleri başlıklı sunumlara bakıldığında ‘AB Uzmanlığı’ ve ‘Uluslararası Finans’ alanlarının bugün dahi geleceğin meslekleri şeklinde tanıtıldığını (aslında yutturulduğu) görüyorsunuz.
O zaman anlıyoruz ki, bu sunumlar hiç de yeni değil ve sınav dönemleri temcid pilavı gibi ısıtılarak önümüze getiriliyor. Biz zaten o sunumların hazırladığı dönemde ‘gelecek’ olan görülen zaman dilimlerini ya yaşamaktayız, ya da çoktan yaşamış ve geçmişiz. Onlar da geleceğin değil bugünün ya da dünün meslekleri.
Geleceğin meslekleri ve becerileri hakkında üç temel bileşeni iyi anlamak lazım: Öğrencilerin kendi isteklerini, becerileri ve hayallerini en az test performansları kadar sürece dahil edebilmeliyiz. Hatta daha da ileri giderek öğrencilerin kendi öz becerileriyle, geleceğin mesleklerinin becerileri hiç olmadığı kadar örtüşmeye başladığını görebilmeliyiz. Bunun yanında ülkemizin kalkınma planları çerçevesinde gerekli becerilere sahip insan kaynağına ve geleceğin mesleklerine yatırım yapmalıyız. 2023 Vizyonu’nu sıkça tekrar ediyoruz. 2023 Vizyonu hedeflerini yakalayacak nesille, bu hedefleri devam ettirecek ve belirlenen yeni hedefler doğrultusunda ileri noktalara taşıyacak kuşağın uğraşması beklenen yeni meslek kollarını üç aşağı beş yukarı kestirebilmeliyiz. 2015-2030 öngörülerini hazırlamalıyız. Geleceğin mesleklerinin gerçekten de geleceğe ait olduğu fikrini aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu bakışı sınava girecek gençlerin dört sene sonra mezun olup iş hayatına atılmasından ibaret görmemeliyiz. Tercih yapan gençlerin bu yeni dönemin farkına varmasını sağlamalıyız.
Üçüncü olarak da küresel gerçekleri takip edebilmeliyiz. Geleceğin mesleklerinin hangi becerilerden doğacağı, hangi becerilerin gelecekte meslekleşeceği döngüsünü bu noktada çok iyi özümsemek gerekiyor. Çünkü 21. yüzyılın becerileri ile 21. yüzyılın meslekleri yapışık ikiz kardeşler ve yaşam döngülerine beraber devam ediyorlar. Adeta birbirlerinden besleniyorlar.
(http://www.centerforpubliceducation.org/Learn-About/21st-Century)
Bu üç noktayı, şu üç noktayla pekiştirmekte fayda var: ABD Çalışma Bakanlığı’nın ‘Geleceğin İşleri: 21. Yüzyılda İş, İşgücü ve İstihdam Trendleri’ raporunda ‘bugün okula başlayan çocukların yüzde 65’i daha icat edilmemiş işlerde çalışacak’ ibaresi var. http://www.ideafestival.com/index.php?option=com_content&view=article&id=11377&catid=39 (http://www.dol.gov/oasam/programs/history/herman/reports/futurework/report.htm)
Benzer şekilde düşünce kuruluşu RAND ile ABD Çalışma Bakanlığı’nın hazırladığı ’21. Yüzyılın İş Kolları Şekillendiren Konular’ başlıklı raporda da yeni mesleklerin hızla değişmekte olan küresel şartlar, teknolojik gelişmeler, üretim ve yönetim şemaları, meslekleri tanımlayan yeni becerilerin doğuşuyla yakından ilgili olduğu vurgulanıyor.
(http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/monographs/2004/RAND_MG164.pdf) ABD Ticaret Bakanlığı’ın 21. Yüzyıl Meslekleri ve 21. Yüzyıl Becerileri başlıklı raporu ise toplumsal paydaşlar ve her birinin beceri ile meslekler arasındaki görüşlerini stratejik bir belge haline getiriyor. Geleceğe ışık tutuyor. (http://digitalcommons.ilr.cornell.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1153&context=key_workplace) Yine UNESCO’nun 2012 tarihinde hazırladığı Gençlik ve Geleceğe Dönük Beceriler raporunda elimizdeki en kapsamlı analizlerden birisini sunuyor. (http://www.unesco.org/new/en/education/themes/leading-the-international-agenda/efareport/reports/2012-skills/)
Elimizde bir de ‘40 yaşın altındaki dünyanın en etkili 40 insanı’ türü listeler var. Bunlar ciddi yayın kuruluşlarının ve ekonomi dergilerinin yaptığı sıralandırmalar. Bu listelerde şunu görmek mümkün, hangi meslek grupları dünyada söz sahibi? Geleneksel meslek kolları bu sıralamalarda ne durumda? 21. yüzyılın profesyoneli profili hangi özelliklerden oluşuyor? Ne tür bir eğitim gerekli? Ben eğer bugün üniversite tercihi yapıyor ve böyle bir listeden haberdar olsaydım, kesinlikle dikkate alırdım. (http://money.cnn.com/gallery/magazines/fortune/2012/10/11/40-Under-40.fortune/index.html) http://money.cnn.com/magazines/fortune/40-under-40/2011/visualizer/
Üçüncü olarak, New York Times’ın başyazarı Thomas Friedman, 30 Mart 2013 tarihinde bir yazı kaleme aldı. Başlığı oldukça ilginç: ‘Bir işe mi ihtiyacınız var, icat edin!’... (http://www.nytimes.com/2013/03/31/opinion/sunday/friedman-need-a-job-invent-it.html?_r=1&) Bu bize yepyeni ve klasik eğitim-sınav-tercih-meslek-kariyer çizgisinin dışında bir anlayışı da getiriyor. Nitekim 17 yaşındaki İngiliz genci Nick D’Aloisio tarafından kurulan ve birkaç ay önce 30 milyon dolara Yahoo’ya satılan Summly’nin hikayesi de bu klasik çizginin dışında. Dünyaca ünlü eğitimbilimci Tony Wagner’in ‘ben iki zümre arasında tercümanlık yapıyorum, bunlar gençlerimizi eğitenler ve onlara işverenler’ sözüyle başlayan yazıda yine Wagner’in ‘bugünkü eğitim modelleri üniversiteye değil, inovasyona hazır bireyler yetiştirmeli, ne yaparlarsa yapsınlar katma değer üreten bireylere her zamankinden çok ihtiyaç var’ tespiti dikkat çekiyor. Friedman, 21.yüzyıl becerileri olarak tanımlanan iletişim, eleştirel düşünce, yaratıcılık ve takım çalışmasının en az akademik bilgi kadar değerli olduğunu savunuyor. Ünlü yazar Wagner’in görüşlerini de kullanarak, gelecekte, bugüne dek ‘iş bulma’ diye tarif edilen olgunun ‘iş icat etme’ ile yer değiştireceğini dile getiriyor. Son 20 yıldır kendi icatları, patentleri ve markalarıyla dünya lideri olan isimler mevcut.
Twitter @goyucel