Gates üniversite terk ama hikaye bildiğiniz gibi değil!

Güncelleme Tarihi:

Gates üniversite terk ama hikaye bildiğiniz gibi değil
Oluşturulma Tarihi: Şubat 10, 2014 09:00

Bir eğitim psikoloğu olarak en çok karşılaştığım soru başarının sırrı sorusu. Kim niçin başarılı oluyor kim niçin başarısız oluyor? Bill Gates’ın sırrı nedir? Steve Jobs nasıl başardı?

Haberin Devamı

Meseleye ister akademik ister finansal ister hayatta genel başarı olarak bakın, konu dönüp dolaşıp başarının doğuştan mı yoksa çevreden mi olduğu sorusunda düğümleniyor. Açıkçası bu soruya verilen yanıtlarda beni en çok kaygılandıran başarının ya doğuştan ya çevreden olduğuna dair mutlak bir inanç ifade eden yaklaşım. Elbette doğuştan gelen pek çok özelliğimiz var ve bu özelliklerimiz bir şekilde başarımızı etkiliyor. Ama bu özellikler başarıyı belirlemiyor! Aynı şekilde elbette çevreden gelen faktörler başarımızı bir şekilde etkiliyor. Ama bu koşullar başarıyı belirlemiyor! Pek çok ‘doğuştan dehanın’ tek bir başarı hikayesi bırakmadan kaybolduğunu ve pek çok sıradan insanın büyük başarılara imza atarak ‘dehalaştığını’ biliyoruz.

Maalesef özellikle popüler medyada tekil örnekler üzerinden kurulan üstün körü ‘deha’ hikayeleri benim ifade ettğim ‘ya o ya bu değil, hem o hem bu’ yaklaşımını kabul etmiyor. Popüler başarı söylemi başarıyı ya tesadüflere ya da doğuştan gelme faktörlere bağlıyor. Böyle olunca da ya doğuştan bir piyango çıkacak biyolojik olarak dahi doğacaksınız ya da sonradan bir kapı açılacak ve siz o kapıdan bir hamlede geçerek başarıyı yakalayacaksınız. Bu yaklaşımda başarılı olmak için öğrenmenin yani bireysel çabanın rolü genelde pek yoktur, varsa da sınırlıdır. Nitekim şu sıralar popüler medyanın ve dolayısıyla gençlerin en çok rağbet ettiği başarı hikayeleri bu anlattığım tarz piyangodan çıkmış başarılardır.

Gates’ten Jobs’a ve Zuckerberg’e son dönemin ‘dehalarını’ incelediğinizde, en azından o hikayelerin popüler medyadaki yansımalarına baktığınızda, tam bir başarı mucizesi ile karşı karşıya olduğumuzu hissederiz. Bu hikayelerde doğuştan gelen yetenekler ve çevresel olanaklar o kadar abartılır ki eğitimin bırakın destek olması, köstek olduğu yargısına bile varabilirsiniz. Hele üniversite bu hikayelerde tam bir kötü adamdır! Apple, Microsoft ve Facebook’u dünyanın en önemli markası yapan dahilerin üniversite terk olmaları bu yargıyı güçlendiriyor tabii. Bu manzaraya bakınca da kolayca şu yargıya varabiliriz: Hayatta başarılı olmak, dünyayı değiştirmek ve evet çok para kazanmak için eğitime, hele hele üniversite eğitimine hiç gerek yok!

Peki gerçekten de eğitimin, çabanın, hayal gücünün bu başarılarda rolü nedir?

İsterseniz hepimizin bildiği bir başarı hikayesiyle bu soruya birlikte yanıt arayalım. Malchom Gladwell bence herkesin tez elden okuması gereken 'Outliers (Sınırdışındakiler)' adlı kitabında uzun uzun başarının sırrını anlatırken Bill Gates’i de anlatır. Gates’in Harvard’ı bırakıp Microsoft’u kurarak hemencecik milyarder olduğunu çok iyi biliyoruz ama bu hikayenin başlangıcı meğer gayet sıradanmış. Bir kere Gates ilkokuldan itibaren çok iyi eğitim kurumlarında hayatını geçirmiş başarılı (siz buna ‘inek’ deyin) bir öğrenci. Harvard’a girmesi tesadüf değil. Daha da önemlisi kimsenin evinde bilgisayar olmadığı bir zamanda bu yeni oyuncağa epey meraklı bir babanın oğlu Gates. Evinde bilgisayar var. Ama bu yetmiyor asıl avantaj gittiği seçkin okullardan ve lise eğitiminden geliyor. Gates’in gittiği lise o yıllarda, bir meraklı velinin girişimi sonucu, dünyanın en ileri bilgiyasar labaratuvarlarından birine sahip. Nitekim o okuldan mezun pek çok başarılı mühendis, girişimci olması bu eğitimin sonucu.

Peki neden o okuldan bir tek Gates çıktı?

Bu sorunun yanıtı Gates’in hayallerinde ve bu hayalleri gerçekleştirmek için ortaya koyduğu çabada.

Başarılı olmak için değil ama alanınızda fark yaratmak için iyi bir ev ortamı, iyi bir eğitim ortamı yetmiyor. Evvela sizin henüz olmayanı hayal etmeniz ve bu hayal uğruna pek çok şeyi kaybetmeyi göze almanız gerekiyor. Şimdilerde vizyon denilen, olmayanı olur eden düşgücü her dehanın oluşum sürecindeki en temel motif. Herkesin olmaz, olamaz dediğini yaptıkları için hikayelerinin sonuna bakarak başarılı diyoruz onlara. Ama hayal kurmak da tek başına yetmiyor, bu hayal uğruna çalışmak da gerekiyor. Peki ne kadar çalışmak derseniz Gladwell bir rakam veriyor: 10 bin saat! Bıkmadan usanmadan bir hayal uğruna 10 bin saat emek harcamak gerekiyor fark yaratan bir başarıya imza atmak için. İşte Gates ‘dehası’ da böyle oluşuyor. Liseden itibaren daha pratik bilgisayar çözümleri hayal ederek geçiyor hayatı. Herkesin okuldan kaçtığı bir dönemde o kaçak olarak okulun labaratuvarına girip çalışıyor. Gates şimdi de yoksulluğun olmadığı bir dünya hayal ediyor. Microsoft’u bu hayali için bırakıp siyasetin girdabına kendini atıyor. 10 bin saat çalıştı mı bilmiyorum. Başarılı olur mu hiç bilmiyorum. Ama hayali var. Çalışıyor. Yani hiçbir başarı sadece hayal etmekle olmuyor o hayal uğruna büyük bir emek de gerekiyor. Gates Harvard’ı bıraktı Microsoft’la voleyi vurdu derken hikayenin bu arka planını ıskalıyoruz.

Uzun soluklu bir başarı ne doğuştan ne de çevreden bize sunulan bir mucize. Salt doğuştan bir takım özelliklere sahip olduğunuz ya da salt çok iyi koşullar size sunulduğu için ortaya çıkmıyor başarı. Çalışmak ve çok çalışmak bir kere şart ama tek başına çalışmak da yetmiyor. Zira bu bizi en fazla başkalarının hayallerinin neferi yapar. Bizim başarımız için kendi hayallerimizin ne olduğu üzerine bolca kafa yormak ve ondan sonra da bize sunulan koşulları olduğu gibi kabul etmek yerine, o koşulları da zorlayarak çalışmak ama çok çalışmak gerekiyor. Biraz araştırdığımızda göreceğiz ki her buluşun, her keşfin her başarı hikayesinin ardında çalışkan bir hayalperest var. Bu hayalperestlerin çok çalıştıkları halde bulamayışları ve keşfedemeyişleri var.

Haberin Devamı

@selcukRsirin

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!