Güncelleme Tarihi:
Aslında ortaokul yıllarından beri birçok sosyal sorumluluk projesine katıldım. Geleceğimizin Çocukları Vakfı’nın Edirnekapı ve Zeytinburnu’ndaki çocuk yuvalarında bulunan 7–12 yaş arasındaki çocuklarla kitap kulübü, sinema ve futbol ile ilgili projelerde yer aldım. 37’nci ve 38’inci Vodafone İstanbul Maratonu’nda Koç Lisesi’ndeki arkadaşlarımla ilk yıl Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG), ertesi yıl UNICEF adına koşarak projeler için bağış topladım.
2015 yılında liseye başlamamla birlikte, Suriye’de savaş sonrası yaşananlar, mültecilerin Türkiye’ye göçü, Ege Denizi’nde peş peşe yaşanan can kayıpları ile ilgili haberler bu konuda farkındalığımın artmasına sebep oldu. Bu dönemde birkaç arkadaşım ve annelerimizle birlikte Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı Başakşehir, Güvercintepe, Yarımburgaz ve Esenyurt’a hafta sonları ziyarette bulunarak, mülteci çocuklarla bir araya gelmeye başladık. Bu ziyaretlerde, mülteci çocuklara ve ailelerine gıda, temizlik malzemeleri, oyuncak yardımı yapıyorduk. Bununla birlikte özellikle çocuklara yönelik daha kalıcı etkileri olan, onların hayatlarına dokunabilecek başka neler yapabileceğimin arayışı içindeydim.
Pozitif ruh hali ve ortam ilham kaynağım oldu
2016 yazında, ‘Project Lift’ adıyla Suriyeli çocuklara sanat, müzik ve dans hareket terapileri metoduyla psikososyal destek sağlayan Maya Vakfı’ndan ‘Gönüllü Oryantasyon’ eğitimi aldım. Ardından İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Taşkışla Kampüsü’nde yine Suriyeli çocuklara yönelik ‘Travma Eğitimi’ programına katıldım. Daha sonra Tayland’da dünyanın her köşesinden gönüllü gençlerin katıldığı 20 günlük ‘Football Beyond Borders–Sınırların Ötesinde Futbol’ projesinde yer aldım. Orada kimi zaman pirinç tarlalarında, kimi zaman bir okul inşaatında çalışırken, akşamları yerli Taylandlı ve Myanmarlı mülteci çocuklarla futbol oynuyorduk. Aslında hepimiz tamamen farklı diller konuşmamıza rağmen, bir anda futbol bizim ortak dilimiz oluyor ve iletişimimizdeki sınırlar ortadan kalkıyordu. Futbol sayesinde oluşan bu etkileşim, pozitif ruh hali ve ortam benim esas ilham kaynağım oldu.
Türkiye’ye dönünce, Suriyeli mülteci çocukların içinde bulundukları olumsuz şartlardan kurtulmaları, üzerlerine sinen karamsar ruh halinden arınmaları adına, benim için de bir tutku olan futbolun önemli bir motivasyon kaynağı olacağına inandım. Bu düşünceyle Eylül 2016’da ‘Football Unifies–Futbol Birleştirir’ projesini ‘SosyalBen’–Ece Çiftçi desteğiyle hayata geçirdim. Bu projede amacımız, yaşama sevinci sekteye uğramış çocukların sporcu olma hedefini benimseyerek, geleceğe daha umutla bakmalarını sağlamak, spor yoluyla kişisel gelişim süreçlerini desteklemek, enerjilerini doğru kanallara yönlendirerek kötü alışkanlıklara kapılmalarını önlemek ve toplumsal uyumu ekip çalışmasıyla hızlandırmak.
“Ben yapabilirim!” duygusu verecek
Bunun için ne yapıyoruz? Her ayın bir cumartesi günü saat 13.30–15.30 arasında Fatih ve Başakşehir bölgelerinden 9–12 yaş arasındaki Suriyeli çocukları ayarladığımız bir minibüsle alıyoruz ve Baltalimanı halı sahaya getiriyoruz. Önce kondisyon, koşu, taktik, şut çalışmaları, pas antrenmanları yapıp daha sonra karşılıklı olarak maç yapıyoruz. Çalışmalarımızdan görüntülere ve projemizle ilgili haberlere twitter.com/footballunifies ve instagram.com/footballunifies adreslerinden ulaşabilirsiniz. Eylül 2016’da başlayan projenin ilk dönemi 22 Nisan 2017’de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ndan bir gün önce sona erecek. Baltalimanı Halısaha’da yapılacak olan final maçında çocuklarımız çok tanınmış bir teknik direktör ve futbolcular ile bir araya gelerek onların elinden madalyalarını, katılım sertifikalarını ve futbol kitlerini alacaklar. Bu deneyim inanıyorum ki, ilerde hayatlarında bir umut, bir ışık, bir “Ben de yapabilirim!” duygusu verecek. İkinci dönemi Eylül 2017’de başlayacak projemizi, kendi arzularıyla gruba yeni mentor olarak katılmak isteyen daha küçük sınıflardan gelecek lise öğrencileriyle genişleterek devam edeceğiz. Dolayısıyla ben üniversiteye başladıktan sonra da Football Unifies’ın sürdürülebilirliği için gerekli adımları atmış olacağız.
Gönüllülük esasen bir kültür meselesi. Batı kültürlerinde sıkça rastladığımız gibi bazen bir huzurevinde yaşlılara kitap okuyarak ya da bir aşevinde yemek servisi yaparak da topluma katkıda bulunabiliyorsunuz. Her ikisinde de maddi olarak bir şey vermeden, sadece zamanınızı ayırarak topluma katkı sağlıyorsunuz. Gönüllülüğe bu açıdan bakınca, böyle bir farkındalığa ulaşınca başkalarının hayatına olumlu yaklaşımlarla dokunmak, fark yaratmak ve dünyamıza değer katmak aslında çok da zor değil.
Sonuç olarak, eğitim hayatımda kazandığım değerler, elde ettiğim fırsatlar oldu. Aslında pek çoğumuzun olduğu gibi. Ben tercihimi her zaman bu kazanımları gönüllülük esasıyla paylaşmaktan yana kullandım. İçinde yaşadığım topluma bir şeyler verebilmek, paylaşabilmek çok güzel bir his. Üstelik genel kanının aksine gönüllülüğün zenginlikle orantılı olmadığı da bir gerçek. Öyle olsaydı Myanmar gibi az gelişmiş ülke kategorisinde yer alan bir ülke, ABD. ve Yeni Zelanda ile birlikte, Dünya Gönüllülük Endeksi’nde (World Giving Index) ilk üçte yer almazdı. Ben de bu proje ile başkalarında, özellikle yaşıtlarımda bir farkındalık yaratabildiysem ve benzer duyarlılıklara vesile olabilirsem ne mutlu bana!
En çok Suriyeli mülteci Türkiye’de
Mülteci, zulüm, savaş veya şiddet nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda bırakılan kişi olarak tanımlanıyor. UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) 2015 İstatistiklerine göre tüm dünyada 65.3 milyon mülteci ve yerinden edilmiş insan var. Bu rakam İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Avrupa tüm mültecilerin sadece yüzde 6’sına ev sahipliği yapıyor. Suriyeli vatandaşların yüzde 60’ı evlerinden uzakta yaşıyor. 2011 yılında 1 milyondan daha az olan Suriyeli mülteci sayısı günümüzde 12.5 milyona ulaşmış durumda. Bu rakamın 4.9 milyonu Suriye dışına, geri kalanlar ise ülke içinde göç yapma durumunda kalmış mültecilerdir.
Suriyeli mülteciler en fazla Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır’da bulunuyor. Bunların yüzde 10’u kamplarda yaşıyor. Türkiye 2.8 milyon kayıtlı mülteci sayısı ile dünyada en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan ülke. Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 51’i çocuk. Ülkemizdeki her iki Suriyeli mülteci çocuktan biri klinik depresyonda. Her dört Suriyeli çocuktan üçü savaşta bir yakınını kaybetmiş. Her üç Suriyeli çocuktan biri fiziksel şiddete maruz kalmış. Her üç Suriyeli çocuktan biri klinik post travmatik stres bozukluğu (PTSD) belirtisi gösteriyor. Bu oran, normal nüfusta görülen oranın 10 katı.