Finlandiya, Singapur, Türkiye ve öğretmen eğitimi

Güncelleme Tarihi:

Finlandiya, Singapur, Türkiye ve öğretmen eğitimi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2018 09:18

Son yıllarda dünyada Finlandiya ve Singapur gibi ülkelerin eğitim gündemine oturmasını, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının (PISA) test sonuçlarına borçluyuz. Bu test, üç yılda bir, kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendirmek üzere OECD üyesi ülkelerin 15 yaş grubundaki öğrencilerine uygulanıyor. Bilgi ve beceriler ise fen, matematik ve okuma/anlama alanları olarak saptandı.

Haberin Devamı

PISA testinde 2000’li yıllardan beri tüm alanlarda çoğunlukla Finlandiya birinci geldi. Ancak, 2015 yılında yine tüm alanlarda birinciliği Singapur aldı. Finlandiya, Kuzey Avrupa’da Baltık kıyısında 5.5 milyon nüfuslu küçük bir ülke. Eğitim alanında özellikle öğretmenlere verilen değerle anılıyor. Öğretmen eğitimine gelince, bir kişi öğretmen olmak için en az 5-6 yıl eğitim almak zorunda. Bu süreç, tıp eğitimi alıp doktor olanlarınki kadar uzun. Tüm öğretmenlerin yüksek lisans eğitimleri var. Öğretmenler mesleklerine başladıktan sonra muntazaman hizmet-içi eğitim görmek zorundalar. Finli öğretmenler hizmet-içi eğitimi bir ayrıcalık olarak görüyor ve tüm süreçlerine aktif olarak katılıyorlar. Finlandiya’da öğretmen eğitiminin amacı, bu ülkenin milli kimliğini kuvvetlendirmek, öğrencilerde kuvvetli bir karakter oluşturmak ve Finlileri model birer vatandaş hale getirmek olarak nitelendirilmiş.

Haberin Devamı

ÖĞRETMEN OLACAKLAR TİTİZLİKLE SEÇİLİR
Finlandiya’da öğretmen olmak isteyenler tıbbi muayene, mülakat ve klasik sınavdan oluşan ve günlerce süren bir giriş sınavına tabi tutulurlar. Başvuranlar arasından öğretmen olacaklar titizlikle seçilir. Hatta işe alım oranının onda bir olduğu da belirtiliyor. Öğretmen olacak kişilerde ayrıca, çocuklarla iyi ilişkiler geliştirme, duygudaşlık kurup öğrenci seviyesine inme ve araştırmacı bir kişiliğe sahip olma da aranıyor. Asya’nın güneydoğu kıyısında bulunan Singapur ise, beş buçuk milyon nüfuslu küçük bir sahil ülkesi. 1965 yılında Malezya’dan ayrılıp bağımsızlığını kazanmış ve 30 yıl gibi kısa bir zamanda doğal kaynakları olmadığı halde bir balıkçı kasabasından dünyanın önde gelen ticari ve finans merkezlerinden biri haline gelmiş. Buna sebep olarak da, yatırımlarını insan gelişimi üzerine yapması gösteriliyor. Eğitim sistemlerini ise, eğitimde başarılı sayılan ülkelerin sosyal-kültürel, ekonomik-politik ögelerine ve okulların, öğretmenlerin, müfredatın kalitesi ile aile ve sosyalleşme faktörlerine bakarak kurdukları görülüyor.

SİNGAPUR’DA DA SON DERECE SAYGIN VE PRESTİJLİ BİR MESLEK
Finlandiya’da olduğu gibi öğretmenlik, Singapur’da da son derece saygın ve prestijli bir meslek. Devlet, işe alımından emekli olana kadar öğretmenleri koruyup kolluyor. Üniversitelerin öğretmen yetiştirme programları üniversite sınavından en yüksek not alan öğrencilerden oluşuyor. Öğretmenler işe alım sürecinde, önce sadece entelektüel kapasitelerini ölçen değil, ilgi ve kişisel özelliklerine de odaklanan bir mülakattan geçiyorlar. Daha sonra öğretmenlik mesleğine olan bağlılıkları, farklı öğrenci topluluklarına ders verebilme becerileri, mezun oldukları okuldan aldıkları notlara bakılır ve topluma olan hizmetleri ölçülür. Yine de tüm bu süreçlerden, başvuranların sekizde biri geçiyor. Geçenler, üç buçuk yıldan altı yıla kadar bir süre hizmet-içi eğitimlerine devam ediyorlar. Öğretmenlere ayrıca profesyonel hayatları boyunca izleyebilecekleri farklı üç rota sunulur. Bunlardan biri, nihai noktası başöğretmen/müdür olunan öğretim rotasıdır. Liderlik diye anılan ikinci rota, öğretmenleri eğitim kuruluşlarında ve eğitim bakanlığında en üst seviyelere kadar taşıma özelliğine sahip. Uzmanlık rotası ise araştırma ve öğretme politikalarında uzman olmak isteyen öğretmenlerin seçtiği rotadır.

Haberin Devamı

ÜLKECE HALA SERTİFİKAYLA ÖĞRETMEN OLMAYI TARTIŞIYORUZ
Biz Türkiye olarak, öğretmen eğitimine önem vererek eğitimde başarılı olmuş bu iki ülkenin deneyimlerinden nasıl faydalanabiliriz? Öncelikle, Türkiye’de öğretmen eğitimini hak ettiği seviyeye yükseltmemiz gerek. İyi öğretmen olmanın birinci şartı, iyi bir öğretmenlik eğitiminden geçerek, alanda bilgi sahibi olmaktır. Kaliteli öğretmenin olmadığı yerde kaliteli eğitim de olmaz. Bilgi, anahtar niteliğindedir; diğer özellikler ondan sonra gelir. Eğitimde başarılı olmuş ülkeler, öğretmen eğitimini tıp eğitimi kadar benimsemişken, biz ülkece hala sertifikayla öğretmen olmayı tartışıyoruz. Halbuki 1950’lerden itibaren bilmenin, öğretmek için yeterli olmadığı görüşü benimsenmiş. Öğretmen olmak için artık pedagojik alan bilgisi gerekiyor. Örneğin, ‘İngilizce biliyorsanız, İngilizce öğretmeni olabilirsiniz’ görüşü üzerinden en az 150 yıl geçti ve bu görüş bilimsel olarak geçerliliğini yitirdi.

Haberin Devamı

“HİÇBİR ŞEY OLAMAZSAN ÖĞRETMEN OLURSUN”
Bugün Türkiye’de öğretmenlikte yükselme, kariyer merdivenleri yok. Ücreti az, o kadar ki öğretmenler geçinmek için başka işlerde çalışmak durumunda kalıyorlar çoğu zaman. Tükenmişlik düzeyi yüksek, ancak mesleğin statüsü toplumda pek yüksek değil. “Hiçbir şey olamazsan öğretmen olursun” diye bir deyiş vardır halk arasında. Maaşların yetersizliği, çalışma şartlarının zorluğu, sınıfların kalabalık olması, okul binalarının fiziksel olarak kötü durumu, idari kadroların aşırı otoriter davranması ya da vurdumduymazlığı, eğitimle ilgisi olmayan fakat zorunlu kılınan bir sürü angarya iş ve karar verme mekanizmalarına dahil edilmeme, bu mesleğin stresli bir meslek haline gelmesine ve öğretmenlerin şevklerinin kırılmasına yol açıyor. Öğretmenlik mesleğinin bu halde olması, öğrencilerin bu mesleği herhangi bir iş olarak algılamasına, mesleğin insan-toplum-yaşam boyutunu anlayamamasına da sebep oluyor. Aslında Türkiye de Cumhuriyeti kurarken, aynı Finlandiya ve Singapur’da olduğu gibi öğretmene ve öğretmen eğitimine önem vererek yola çıktı. Erken Cumhuriyet döneminin öğretmenleri ile bugünün öğretmenleri arasında, kendilerine biçilen paye ve değer, toplumda birer önder olarak aldıkları yer, öğretmenlerin mesleklerine karşı hissettikleri coşku, güven ve aldıkları ücret bakımından çok büyük farklar var. Yıllar içinde bu güzel ve değerli özellikleri nasıl, ne zaman ve niçin kaybettiğimizi iyi irdelememiz gerek.

Haberin Devamı

BİZ NE YAPABİLİRİZ?
Şimdi soracağımız soru şu olmalı: “Etkin ve nitelikli öğretmen yetiştirmek için neler yapabiliriz?” Yoksa herhangi bir şekilde yetiştikten sonra iyilerini içlerinden nasıl ayıklarız değil. Atacağımız öncelikli adım ise, öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerini daha nitelikli, daha donanımlı ve daha etkin hale getirmek, onları toplum içinde layık oldukları konuma taşımak. Başka türlü kurtuluş mümkün görünmüyor. Bu nedenle, eğitim sistemleri gelişmiş ülkeleri mercek altına almak, güçlü yönlerini analiz etmek ve kültürel farklılıklarımızı göz önünde bulundurarak bu yönlerinden feyz almak önem arz ediyor.

PROF. DR. ZEYNEP KIZILTEPE KİMDİR?
1978’de Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan Prof. Dr. Zeynep Kızıltepe, yüksek lisansını da burada tamamladı. Doktorasını ise Exeter Üniversitesi’nde yaptı. Halen Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görevini sürdüren Kızıltepe’nin, çalışma alanları arasında; gelişim, öğrenme, motivasyon, öğretmen yetiştirme bulunuyor.

BAKMADAN GEÇME!