Güncelleme Tarihi:
Online olarak okulu eve taşımak ise bu sürecin paydaşları olan öğrenci, öğretmen, ebeveyn ve idareciler de dahil olmak üzere herkes için yeni. Bu sürece tüm dünyada olduğu gibi bizler de hızlı bir şekilde uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bu uyum sürecinde ebeveynlerin kullandığı dil bile bir değişime uğramış durumda. Yaklaşık bir yıl öncesinde çocukları bilgisayarın başına oturduğunda ya da tabletleri eline aldığında bir an önce bırakmasını isteyen ebeveynler, bugünlerde bilgisayarın ya da tabletin başında çocuklarını derse katılmaları için teşvik etmeye çalışıyor. Ebeveynlerin çocuklarının hem akademik başarısının desteklenmesinde hem de okula yönelik olumlu tutum kazanmalarında vazgeçilmez bir role sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak okulun online olarak eve taşınması hem yeni ebeveynlik rolleri hem çocuğun teknoloji kullanım süresinin artması ve bunların beraberindeki etkiler açısından üzerinde durulması gereken yeni konuları da beraberinde getirdi.
EBEVEYNLER ÇOCUKLARINI YENİDEN TANIMA FIRSATINA SAHİP OLDU
Pandemi öncesinde çocuklar uyanık oldukları zamanın büyük çoğunluğunu okulda geçirdiği için ebeveynlerin çocuklarını gözlemlemeleri ve iletişim kurmaları için çok az süreleri kalıyordu. Şu anda ise çocuklar ve özellikle evden çalışan ebeveynler uyanık olunan zamanının büyük çoğunluğunu beraber geçiriyor. Bu sayede anne babalar çocuklarını bir anlamda yeniden tanıma fırsatına sahip oldular. Çocuğun bilgisayar ve tablet karşısındaki tutumlarına bağlı olarak da maalesef çocukların akademik performanslarıyla ilgili de birtakım çıkarımlarda bulunabiliyorlar. Uzaktan eğitim sürecinde eğitimin devam etmesi önemli ancak başarıyı nota bağlı olarak değerlendirmekten de uzak durulmalı. Özellikle çocukların yaşı küçüldükçe daha dikkatli ve hassas olunması gerekiyor. Çünkü çocuklar ebeveynlerinin “Sen iki dakika ekran karşısında oturamıyorsun, nasıl okuyacaksın?” gibi eleştirel söylemlerini çok kolayca içselleştirerek “Ben iki dakika oturamıyorum, ben okuyamam zaten” cümlelerine dönüştürebiliyorlar. Bu tür cümlelerin sayısı ve çeşitliliği arttığında ise bir süre sonra okula ilgisiz çocuklarla karşılaşabiliyoruz.
YAPARAK ÖĞRENEN ÇOCUKLAR İÇİN BU SÜREÇ DAHA ZORLAYICI
Tüm çocuklar okulun online olarak eve taşınması sürecini deneyimliyor ama her çocuğun bu sürece geçmeden önceki koşullarının da aynı olmadığını ebeveynler olarak hatırımızda tutmamız gerekiyor. Okulöncesi dönemden itibaren yaşına uygun sorumluluk verilen çocukların bu sürece uyum hızlarıyla ‘çocuğunu mutlu edebilmek’ için sorumlulukları üstlenen ebeveynlerin çocuklarının bu sürece uyum hızları arasında önemli farklılıklar var. Öğrenme stillerinden kaynaklı farklılıkları da yine hatırda tutmak gerekiyor. Özellikle yaparak öğrenen çocuklar için bu süreç biraz daha zorlayıcı. Teknolojinin gün içerisinde yoğun kullanılması ebeveynlerin teknoloji bağımlılığıyla ilgili endişelerini de arttırmış durumda. İnternet bağımlılığını açıklamaya yönelik çalışmalarda klavyedeki tuş sesi, kullanılan cihazın hızı gibi durumsal tetikleyicilerin de bu bağımlılık sürecinde etkili olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarının teknolojik cihazlar karşısında geçirdikleri süreyi planlarken çocuklarıyla çatışmadan ve yasaklar koymadan bunu yapabilmeleri gerekiyor. Peki çocukla çatışmadan, çocuğa bağırmadan onu dozunda teknoloji kullanmı ve okul çalışmaları için yönlendirmek mümkün mü? Evet aslında mümkün. Hatta şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki çatışarak, kızarak ya da yasaklar koyarak çocukların akademik olarak daha başarılı olmalarını ve teknolojiden uzak durmalarını sağlayamayız. Bu yöntemler sadece günü kurtarmak için etkisi en fazla birkaç gün süren uygulamalar.
Daha kalıcı etkiler yaratmak için şu önerileri ev yaşamınızda uygulamaya koyabilirsiniz:
1- İyi bir gözlem yapın: Çocuklarınız nelerden hoşlanıyor? Söylediğiniz hangi sözler ya da yaptığınız hangi davranışlar onun yüzünün gülmesini sağlıyor? Bu soruların cevabı çocuktan çocuğa değişir elbette. Bazı çocuklar için “Aferin” gibi bir onay sözcüğü, bazıları için bir çikolata ya da onun sevdiği bir kurabiyeyi pişirmeniz bazıları için ‘ekstra oyun zamanı’ mutluluk sağlayabilir. Bunları belirlemek ikinci adım için önemli.
2- İstenilmeyen davranışı cezalandırmak yerine istenilen davranışı pekiştirin: Çocuk her istenilmeyen davranışta bulunduğunda ya da bilgisayar başında her dikkati dağıldığında “Bak yine dikkatin dağıldı, böyle devam edersen akşama oyun yok” demek yerine derse iyi odaklanabildiği zamanları fark ederek “Bugün derse çoğu zamandan farklı olarak daha iyi odaklandın, hatta söz istediğini bile gördüm. Derse ilgi göstermenden de etkiledim” diyerek bu süreci daha iyi bir şekilde yönetebilirsiniz. Birinci adımda fark ettiğiniz çocuğunuzu mutlu edecek davranışları bu noktada uygulamaya sokabilirsiniz.
3- Çocuğunuz istenilen davranışları gösterdiğinde ortamda neler farklı dikkat edin: Bunu ona gösterin ve onunla konuşun. Çocuklar yanlış bir şey yaptığında ebeveynler genellikle “Kızmayacağım, söyle bakalım neden böyle yaptın?”, “Bunu daha önceden de konuşmuştuk niye böyle yaptın?” gibi sorular sormaya çok alışıktır. Buradaki niyet de oldukça anlaşılır, o neden ortadan kalkarsa, sorun da ortadan kalkacaktır. Diğer yandan doğru davranışta bulunan çocuğa bunu nasıl başardığı pek sorulmaz. Yani çocuklarımızın doğru davranışları yerine yanlışlarını fark etmeye eğilimliyiz. Bunu tam tersine çevirmek mümkün. Doğru davranışta bulunan çocuğunuzu övmek kadar bunu nasıl başardığını değerlendirmek de önemli. Önce çocuğunuza sonra da kendinize de sorun: Çoğu zaman derste dikkati dağılırken bu sefer nasıl başardı?, Pek çok kez oyunu bırakması için onu defalarca uyarırken, bu sefer bunu kendiliğinden nasıl yaptı? Doğru davranışın altındaki nedenleri hem çocuğunuz fark eder hem siz fark ederseniz bu doğru davranışı sürdürme olasılığı artacaktır.
4- Farkında olmadan istenmeyen davranışları pekiştirip pekiştirmediğinizi fark edin: Her çocuk fark edilmek ister. Ancak bazı çocuklar pek çok sebepten ötürü fark edilmek için daha çok olumsuz davranışlar sergileme eğiliminde olabilir. Bu nedenle yukarıdaki bahsedilen birinci, ikinci ve üçüncü maddeleri atlayıp düzenli olarak yanlış davranışları uyardığınızda o davranışın altını ısrarla çizdiğiniz için o davranışı pekiştirmiş olabilirsiniz. Bu nedenle de çocuğunuzla konuşurken hangi cümleleri kurduğunuza dikkat edin.
Pandemi döneminde pek çok ailede ebeveynlerin de evden çalışmaya başlaması nedeniyle bu dönemde ‘birlikte ebeveynlik’ kavramı daha fazla önem kazandı. Birlikte ebeveynlik, ebeveynlerin çocuğu ortak bir şekilde yetiştirirken birbirlerini de desteklemesi ve ebeveynler arasındaki koordinasyonun güçlü olması demektir. Yani yukarıdaki önerileri tek bir ebeveynin yerine getirmesi yerine her iki ebeveynin de eşgüdümlü bir şekilde hareket etmesi hem eşler arasındaki ilişkinin kalitesini hem de ebeveyn – çocuk ilişkisinin kalitesini arttıracaktır.
PROF. DR. DİĞDEM MÜGE SİYEZ KİMDİR?
Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında profesör olan Diğdem Müge Siyes, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı’nda çalışıyor. Çocuk ve ergen gelişimi, ergenlerle psikolojik danışma, kariyer psikolojik danışmanlığı, çözüm odaklı psikolojik danışma konularında ulusal ve uluslararası düzeyde yayınlanmış çok sayıda makalesi ve kitabı bulunuyor.