Oluşturulma Tarihi: Nisan 15, 2022 17:20
Çoğu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde görev yapmış usta sanatçıların, hocaların elinden çıkmış tasarım sandalyeler, koltuklar, masalar… Yıllar geçtikçe yerini yenilerine bırakan o eşyalar, üniversitenin depolarında bir köşeye atılmış, çürümeye terk edilmişti. Rektör Prof. Dr. Handan İnci depolara atılan eşyaların tek tek incelenmesini, kurtarılabilecek durumda olanların belirlenmesini istedi. Tarihi Mobilya Envanter Çalışması kitabında tek tek kayıt altına alınan o eşyaların büyük kısmı tadilattan geçirildi, kullanıma sunuldu.
Eski eşyanın kıymetini Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eşyanın ruhuna verdiği değerden etkilenmesine bağlayan Rektör İnci’nin aynı zamanda meslek hayatına başladığında kazandığı ilk maaşla aldığı vazo da 30 yıldır çalışma masasında, yanı başında duruyor. Rektör İnci, eşyalarla arasındaki bağı ve üniversitede yaptığı çalışmaları şöyle anlattı:
EŞYANIN RUHU YAŞANAN GÜNE ANLAM KATAR“Çok sevdiğim Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi “Eşyanın bizde hatırı var”dır. Birlikte uzun yıllar geçirdiğimiz eşya benim için ayrı bir değer kazanır. Eşya üzerinde anı biriktirmeyi çok anlamlı buluyorum. Onların bizde uyandırdığı duygular, düşünceler yaşadığımız güne de anlam katar. Maalesef günümüzde çok çabuk eşya değiştirmeye başladık. Bu hızlı tüketim yaşananlara da değerini kaybettiriyor.
HOCALAR KURUM İÇİN EŞYA ÜRETMİŞGeçmişi 140 yıla dayanan üniversitemizde hocalar, ressamlar, heykeltıraşlar aynı zamanda kurumda kullanılmak üzere eşya tasarımları yapmışlar, atölyelerde üretmişler. Bu kıymetli tasarımların ve üretimlerin bazılarakullanılmaz hale gelince bir köşeye atılmış. Oysa bu sandalyelerin, masaların her biri tasarım ürünü. Yıllarca kuruma hizmet veren, onun hafızası olan aidiyet ve devamlılığı simgeleyen eşyalar var. Rektörlük görevime başladığım aylarda yaptığım ilk iş, kurumumuzun Tarihi Mobilya Envanter Çalışmasını hazırlatmak oldu.
Görevlendirdiğim arkadaşlarımızdan üniversitemizdeki bütün odaları, depoları dolaşmalarını ve kıymetli eşyaların fotoğraflarını çekip niteliklerini yazmalarını istedim. Kimin üzerine zimmetli olduklarını da listeledik. Her biri bu çalışma içerisinde kayıt altına alındı. İhtiyaç duyulanları uzmanına inceletip tamire gönderdim ve yeniden kullanılabilir hale geldiler. O masalardan ve vitrinlerden biri şimdi Rektör yardımcımız Kaan Ökten’in odasında kullanılıyor. Çalışma odalarındaki koltuklar ve sandalyeler de aynı şekilde depolardan çıkartılıp onarıldı.
WEB SİTESİNE YÜKLENİP, SERGİ AÇILACAK
Şimdi kurumumuzda mevcut tasarım ürünü eski eşyalardan hazırladığımız bu kataloğu web sitemize de yükleyeceğiz. Böylece öğrencilerimiz ders yaparken, koridordan geçerken gördükleri eşyanın kimler tarafından yapıldığını öğrenecek. Örneğin Güzel Sanatlar Fakültesi amfilerimizdeki sıraları yapan kişinin 2003 yılında kaybettiğimiz kıymetli hocamız Utarit İzgi olduğunu bilecek. Bunların farkına vardırmayı bir misyon edindim. Üniversitemizin kuruluşunun 140’ıncı yıl kutlamaları kapsamında, kimler tarafından tasarlandığının, hangi yıllarda yapıldığının bilgisine yer vererek bütün bu mobilyalardan bir sergi hazırlamayı da düşünüyorum. Bu konuda Endüstri Tasarım Bölümü’nden hocalarımızla çalışıyoruz.”
'
93 YILINDA İLK MAAŞIMLA VAZO ALDIM'Rektör Handan İnci, 30 yıldır nereye giderse, nerede görev alırsa alsın yanında götürdüğü vazosunun hikayesini ise şöyle anlattı:
“Kişiler için de eşyayla birlikte yıllanmak söz konusu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladığımda ilk maaşımı aldığım günü unutamam. Hiçbir para insanın kendi emeğiyle kazandığı para kadar lezzetli değil, ben bu duyguyu ilk defa o maaşla yaşadım çünkü eğitim hayatını ailesinin desteğiyle tamamlamış biriydim. İlk maaşımı aldığımda hissettiğim duyguyu kalıcı hale getirmek istedim. Çalışma ortamımda bir dal bile olsa doğadan bir parça bulunmasını çok severim dolayısıyla aklıma bir vazo almak geldi. O sırada Fen Edebiyat Fakültesi
Beşiktaş’ta idi, ben de öğlen arasında Beşiktaş Köyiçi çarşısına gittim. Önce bankadan maaşımı çektim, sonra çarşıya gidip dolaşmaya başladım. Küçük bir züccaciye dükkanına. girdim. Görür görmez çok beğendiğim ‘hemen almalıyım’ dediğim bir vazo değildi ama diğerlerinin yanında sadeliğiyle en makulüydü. Çarşıdan bir demet de nergis alıp vazomla birlikte ilk masamın üzerine koydum. O vazo daha sonra hiç çiçeksiz kalmadı. Çiçek olmadığı zamanlarda da yeşil yapraklar koyarım.
'BU VAZO ÇALIŞMA HAYATIMIN TANIĞI'
Bu vazo benim açımdan zaman içinde bir simgeye dönüştü. 4 ofis değiştirdim, taşınma şartlarında kırılan vazolarım oldu. Bu da kırılabilirdi ancak 30 yıl boyunca kırılmadan benimle birlikte gelmesini çok anlamlı buluyorum. Birlikte 20 yılımızı devirdikten sonra ‘sen artık vazo olmaktan çıktın’ diyerek birlikte yolculuğumuzu daha özenli devam ettirmeye başladım. O artık vazo değil, çalışma hayatımın tanığıydı. Çalışırken, bu yıllanmış vazoyu masamda görmekten mutlu oluyorum.“