Güncelleme Tarihi:
Erik Erikson (1902–1994), Freud'un tartışmalı psikoseksüel teorisini alan ve onu sekiz aşamalı bir psikososyal gelişim teorisine dönüştüren bir sahne teorisyeniydi.
Erikson Psikososyal Gelişim Kuramı Nedir ve Dönemleri Nelerdir?
Erik Erikson'ın (1958, 1963) psikososyal gelişim teorisi, kişiliğimizin bebeklikten yaşlılığa kadar sekiz aşamada geliştiğini öne sürer. Sosyal deneyimin yaşam boyunca değerli olduğunu ve her aşamada psikolojik ihtiyaçlarımız ve çevredeki sosyal çevre arasında karşılaştığımız belirli çatışma ile tanınabileceğini savundu. Bu aşamalar;
Psikososyal Gelişimin Aşamaları
Erikson'un psikososyal gelişim aşamaları, Freud'un psikoseksüel teorisine dayanır (ve genişler). Erikson, hayatımızın belirli alanlarında yetkinliğe ulaşma ihtiyacıyla motive olduğumuzu öne sürdü. Psikososyal teoriye göre, bebeklikten geç yetişkinliğe kadar yaşamımız boyunca sekiz gelişim aşaması yaşıyoruz. Her aşamada çözmemiz gereken bir kriz veya görev vardır.
Her gelişimsel görevin başarıyla tamamlanması, bir yeterlilik duygusu ve sağlıklı bir kişilik ile sonuçlanır. Bu görevlerde ustalaşmamak, yetersizlik duygularına yol açar. Erikson ayrıca gelişimin kültürel etkilerini tartışarak Freud'un evrelerine ekledi; bazı kültürlerin, kültürel ve hayatta kalma gereksinimlerine bağlı olarak aşamaları farklı şekillerde çözmesi gerekebilir.
Psikososyal Gelişim Kuramı Örnekleri ve Temel Kavramlar
Güven ve Güvensizlik
Doğumdan 12 aya kadar, bebekler yetişkinlere güvenilebileceğini öğrenmelidir. Bu, yetişkinler bir çocuğun hayatta kalmak için temel ihtiyaçlarını karşıladığında ortaya çıkar. Bebekler bakıcılarına bağımlıdır, bu nedenle bebeklerinin ihtiyaçlarına duyarlı ve duyarlı olan bakıcılar, bebeklerinin bir güven duygusu geliştirmesine yardımcı olur. Bebeklerinin ihtiyaçlarını karşılamayan tepkisiz bakıcılar endişe, korku ve güvensizlik duygularına neden olabilir. Bebeklere zalimce davranılırsa veya ihtiyaçları uygun şekilde karşılanmazsa, muhtemelen dünyadaki insanlara karşı bir güvensizlik duygusuyla büyüyeceklerdir.
Özerkliğe Karşı Utanç/Şüphe
Yeni yürümeye başlayan çocuklar (1-3 yaş arası) dünyalarını keşfetmeye başladığında, sonuç almak için eylemlerini kontrol edebileceklerini ve çevrelerine göre hareket edebileceklerini öğrenirler. Yiyecek, oyuncak ve giysi gibi çevrenin belirli unsurları için net tercihler göstermeye başlarlar. Yeni yürümeye başlayan bir çocuğun ana görevi, bağımsızlık sağlamaya çalışarak özerklik ve utanç ve şüphe sorununu çözmektir. Bu “ben yaparım” aşamasıdır.
Girişim ve Suçluluk
Çocuklar okul öncesi aşamaya ulaştıklarında (3-6 yaş), sosyal etkileşimler ve oyun yoluyla etkinlikleri başlatabilir ve dünyaları üzerinde kontrol iddiasında bulunabilirler. Erikson'a göre, okul öncesi çocuklar inisiyatif ve suçluluk görevini çözmelidir. Başkalarıyla etkileşim kurarken plan yapmayı ve hedeflere ulaşmayı öğrenen okul öncesi çocuklar bu görevde ustalaşabilirler. Girişim, bir hırs ve sorumluluk duygusu, ebeveynler bir çocuğun sınırları dahilinde keşfetmesine izin verdiğinde ve ardından çocuğun seçimini desteklediğinde ortaya çıkar. Bu çocuklar özgüven geliştirecek ve bir amaç duygusu hissedeceklerdir.
Karşılaştırma ve Aşağılık
İlkokul aşamasında (6-12 yaş arası), çocuklar endüstriye karşı aşağılık göreviyle karşı karşıya kalırlar. Çocuklar, kendilerini nasıl ölçtüklerini görmek için akranlarıyla karşılaştırmaya başlarlar. Ya okul çalışmalarında, sporlarında, sosyal aktivitelerinde ve aile yaşamlarında gurur ve başarı duygusu geliştirirler ya da yeterli olmadıklarını düşündükleri için kendilerini aşağı ve yetersiz hissederler. Çocuklar başkalarıyla iyi geçinmeyi öğrenmezlerse veya evde ya da akranlarıyla olumsuz deneyimler yaşarlarsa, ergenlik ve yetişkinlik döneminde bir aşağılık kompleksi gelişebilir.
Kimlik ve Rol Karışıklığı
Ergenlikte (12-18 yaş), çocuklar kimlik ve rol karmaşası göreviyle karşı karşıya kalırlar. Erikson'a göre, bir ergenin ana görevi bir benlik duygusu geliştirmektir. Ergenler “Ben kimim?” gibi sorularla boğuşurlar. “Hayatımla ne yapmak istiyorum?” Yol boyunca, çoğu ergen, hangisinin uygun olduğunu görmek için birçok farklı benlik üzerinde çalışır. Bu aşamada başarılı olan ergenler, güçlü bir kimlik duygusuna sahiptir ve sorunlar karşısında inanç ve değerlerine sadık kalabilmektedir. Ergenler kayıtsız olduklarında, bilinçli bir kimlik arayışına girmediklerinde veya ebeveynlerinin gelecekle ilgili fikirlerine uymaya zorlandıklarında, zayıf bir benlik duygusu geliştirebilir ve rol karmaşası yaşayabilirler.
Yakınlık ve İzolasyon
Erken yetişkinlikteki insanlar (20'lerden 40'ların başlarına kadar), yakınlığa karşı izolasyonla ilgilenirler . Ergenlikte bir benlik duygusu geliştirdikten sonra, hayatımızı başkalarıyla paylaşmaya hazırız. Bununla birlikte, diğer aşamalar başarılı bir şekilde çözülmezse, genç yetişkinler başkalarıyla başarılı ilişkiler geliştirmekte ve sürdürmekte sorun yaşayabilir. Erikson, başarılı samimi ilişkiler geliştirmeden önce güçlü bir benlik duygusuna sahip olmamız gerektiğini söyledi. Ergenlik döneminde olumlu bir benlik kavramı geliştirmeyen yetişkinler, yalnızlık ve duygusal izolasyon duyguları yaşayabilirler.
Üretkenlik ve Durgunluk
İnsanlar 40'lı yaşlarına geldiklerinde orta yetişkinlik olarak bilinen ve 60'ların ortalarına kadar uzanan döneme girerler. Orta yetişkinliğin sosyal görevi, üretkenliğe karşı durgunluktur. Üretkenlik, hayatınızın işini bulmayı ve gönüllülük, mentorluk ve çocuk yetiştirme gibi faaliyetler yoluyla başkalarının gelişimine katkıda bulunmayı içerir. Bu aşamada, orta yaşlı yetişkinler, genellikle doğum ve başkalarına bakma yoluyla bir sonraki nesle katkıda bulunmaya başlar. Bu görevde ustalaşamayanlar, durgunluk yaşayabilir ve dünyada anlamlı bir iz bırakmadıklarını hissedebilirler; başkalarıyla çok az bağlantıları olabilir ve üretkenlik ve kendini geliştirmeye çok az ilgi gösterebilirler.
Dürüstlük ve Umutsuzluk
60'lı yılların ortalarından yaşamın sonuna kadar, geç yetişkinlik olarak bilinen gelişim dönemindeyiz. Erikson'ın bu aşamadaki görevi, bütünlüğe karşı umutsuzluk olarak adlandırılır. Geç yetişkinlikteki insanların yaşamları üzerine düşündüklerini ve ya bir tatmin duygusu ya da bir başarısızlık duygusu hissettiklerini söyledi. Başarılarından gurur duyan insanlar bir bütünlük duygusu hissederler ve hayatlarına çok az pişmanlık duyarak bakabilirler. Ancak bu aşamada başarılı olamayan kişiler, hayatlarını boşa gitmiş gibi hissedebilirler.