Güncelleme Tarihi:
ERG’nin, liselere girişle ilgili ‘Yeni Sistem ve Nitelikli Ortaöğretim için Yol Haritası’ raporuna göre, son 20 yılda beş farklı sistem ve 10 Milli Eğitim Bakanı’na rağmen ana sorunlar yerinde duruyor. Raporda, kalıcı çözümler için geçmiş deneyimlerden öğrenmenin yanı sıra, veri temelli ve çocuk odaklı eğitim politikalarına ihtiyaç olduğunun altı çizildi. Liseye geçişte uygulanması planlanan yeni sistemle birlikte cevapsız kalan birçok nokta olduğu da hatırlatıldı. Adrese dayalı sistemin, iyi okulların olduğu mahallelere varlıklı ailelerin taşınma ihtimalini ve sosyoekonomik bir ayrışma olması riskini beraberinde getirdiği belirtilen raporda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) böyle bir durumun nasıl yönetileceğine dair bir açıklama yapmadığı da dile getirildi. İşte ERG’nin raporundan öne çıkan bazı tespit ve öneriler:
NİTELİK TARTIŞMALARI GÖLGELENİYOR
Ortaöğretime geçiş sistemlerine dair çok daha köklü ve kapsamlı değişiklikler gerektiren derin sorunlar var. Bunların başında, eğitim politikalarının hazırlanma ve uygulanma süreci ile okullar arasında eğitim niteliğinin farklılaşması geliyor. PISA 2015 sonuçları Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin öğrenmediğine, üst seviye becerilerine sahip olamadığına işaret ediyor. Eğitim tartışmalarının odağının sınav sistemi ve hangi çocuğun hangi okula gideceği ile kısıtlı kalması, nitelik tartışmalarını gölgelemeye devam ediyor.
ZAMANA YAYILAN BİR SÜRECE İHTİYAÇ VAR
Eğitim politikalarını hazırlama, düzenleme ve uygulama süreci veri temeline dayandırılmalı ve tüm paydaşları dahil ederek katılımcı bir süreçle yapılmalı. Değiştirilmesi planlanan politika ve sistemlerin öncelikle aksayan yönleri tespit edilmeli, analizler yapılmalı. Bunların sonucu değerlendirilerek zamana yayılan bir süreç içinde reform çalışmaları uygulamaya geçmeli.
KATILIMCILIK ALGISI SORUNLU
Katılımcılık, yalnızca görüş almayı değil, birlikte tasarlama ve uygulamayı da kapsamalı. Özellikle öğretmenler, öğrenciler ve veliler gibi önemli paydaşların sürece aktif katılımı hedeflenmeli. Türkiye, ayrım yapılmaksızın tüm paydaşların katılımı ile ülkenin zorda olan eğitim sistemini masaya yatırmalı; ‘eğitim sorunu’nun çözümünü beraber geliştirmeli. Eğitim toplumun her paydaşı için ortak bir değerdir ve böyle bir değerin inşası birlikte yapılmalı.
LİSELERİN KALİTESİ YÜKSELTİLMELİ
Öğrencilerin sosyal, duygusal ve akademik açıdan güçlenmesi ve eğitim sisteminin daha eşitlikçi olması için niteliğin tüm liselerde yükseltilmesi gerekiyor. Bunlar gerçekleştiğinde geçiş sistemine verilen önem azalacak. Millî Eğitim Bakanı’nın 5 Kasım’da yaptığı “Asıl gayemiz bütün liselerin verdiği eğitimin niteliğini yükseltmek, her liseyi bir fen lisesi veya bir proje okul seviyesine çekmek” açıklaması olumlu. Bunun sadece bir açıklamadan öteye geçebilmesi için bakanlık, atacağı somut adımları açıklamalı. Paydaşların görüşlerini alarak bu yöndeki stratejisini sağlam ve veri temelli bir şekilde yapılandırmalı.
ADRESE DAYALI SİSTEMDE AYRIŞMA RİSKİ
Adrese dayalı sistem iyi okulların olduğu mahallelere varlıklı ailelerin taşınma ihtimalini ve sosyoekonomik olarak ayrışma riskini beraberinde getiriyor. Bakanlık böyle bir durumun nasıl yönetileceğine dair bir açıklama yapmadı.
EĞİTİM BÖLGELERİ BELİRLENİRKEN EŞİTLİĞE DİKKAT
MEB strateji ve uygulamalarında eşitliğe dikkat etmeli. Eğitim bölgeleri belirlenirken, farklı bireysel, akademik ve mesleki eğitim ihtiyaçlarının karşılanabileceği program çeşitliliği, insan kaynağı ve altyapının olduğu ortaöğretim kurumları olmasına özen göstermeli.
DEZAVANTAJLI OKULLARA DAHA FAZLA KAYNAK AYRILMALI
Merkezi yönetim bütçesinin yüzde 13.2’si Millî Eğitim Bakanlığı’na ayrılıyor. Bütçenin artırılması kadar verimli ve eşitlikçi biçimde kullanılması da önemli. Dezavantajlı öğrencilerin bulunduğu liselere daha fazla ödenek ayrılması ortaöğretimde niteliğinin yükselmesine ve eşitliğin gelişmesine yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra kaynaklar sadece bütçe olarak algılanmamalı. Buna ek olarak nitelikli yönetici ve öğretmenlere sahip olması da önemli.
YENİ SİSTEM FARKLI BECERİLERİ DİKKATE ALMIYOR
Seçici liselerin dışındaki ortaöğretim kurumları farklı seviyelerde akademik beceriye sahip öğrencileri içinde barındırmalı. Bu liseler heterojen bir yapıya sahip olmalı. Yeni sistemin bu soruna yönelik adım atmış olması olumlu. Ancak akademik ayrışmanın önüne geçmek için, liselere öğrenci yerleştirmenin tek girdisi not ortalaması veya merkezi sınav sonucu olmamalı. Her çocuğun ilgi duyduğu ve istediği bir okul türüne yerleşebilmesi için öğrencilerin akademik, sosyal ve duygusal becerileri, sanatsal ve sportif eğilimleri dikkate alınmalı. Yeni sistemse öğrencilerin farklı becerilerini dikkate almıyor.
ÖNEMLİ LİSELER KENDİ ÖĞRENCİLERİNİ SEÇEBİLMELİ
Seçici liselere akademik becerileri güçlü öğrenci seçilmeli; diğer ortaöğretim kurumları akademik olarak heterojen bir yapıda olmalı. Seçici liselere, bu okullarda sunulacak programa en uygun ve ülkedeki bilimsel, teknolojik ve sanatsal gelişime katkıda bulunmaya en istekli öğrenciler seçilmeli. Seçici ve tarihsel öneme sahip liselerin kendi öğrencilerini seçme fırsatına sahip olması, bu okulların geçmiş deneyimlerinin devamlılığını sağlamakla birlikte daha ileri bir düzeyde öğrenmeye hazır olduğunu kanıtlayan öğrencilerin bu okullarda buluşmasını da sağlayacak. Ancak, seçici liselerin iyi öğrenci seçebilmelerinin yanı sıra, ihtiyaçlarını gözetebilecek şekilde özgün ve esnek eğitim verebilme fırsatı sağlanması da önemli. Bu nedenle gerek seçici okullara gerekse diğer liselere kendi ihtiyaçları doğrultusunda gerçekçi politikalar belirleyebilmeleri ve uygulayabilmeleri için alan, sorumluluk, kaynak ve destek verilmeli.
***
ERG’den yeni liseye geçiş sistemi ile ilgili akılda kalan sorular
-Yeni sistemi detaylı açıklayan bir belge ne zaman yayımlanacak?
-MEB, sınavsız girilecek okulların niteliğini artırmak için hangi eğitim politikalarını uygulayacak?
-Seçici okullar hangi kriterlere göre belirlenecek? Bu kriterlerin belirlenmesi süreci şeffaf ve katılımcı olacak mı?
-Eğitim bölgeleri nasıl oluşturulacak? Hangi kriterler dikkate alınacak?
-İstenen okul türlerinde kontenjan kalmaz ve veliler çocuklarını belirli türdeki okullara göndermek istemezse öğrenciler açık liseye mi gönderilecek? Eğitim bölgeleri dışından da tercih yapılabilecek mi?
-Yerleştirmede okul notu dikkate alınacaksa ‘hormonlu notlar’ nasıl önlenecek? Sınav sözel ve sayısal olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Sınavdan tek puan mı çıkacak yoksa sayısal ya da sözel gibi ağırlıklı puanlarla belli okullara, örneğin fen liselerine, yerleştirme yapılacak mı?