Güncelleme Tarihi:
Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı (YÖRET) tarafından organize edilen Engellilik toplantısı 1 Aralık 2015 Pazartesi günü İsveç Araştırma Enstitüsü’nde gerçekleşti. Toplantı, İstanbul İsveç Başkonsolosluğu ve İsveç Enstitüsü desteğiyle iki yıldır düzenlenen Genç Sesler projesi kapsamında yer aldı. Türkiye’nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabulünün 20. yılında, çocuk grupları içinde görünür olmayan, öteki çocuk gruplarından olan engelli çocukları, yaşadıkları hak ihlalleri ve ayrımcılığı tartışmaya açmayı, sorun alanlarını tanımlayıp çözüm önerileri geliştirmeyi amaçlayan toplantıya kamu kurumlarından, sivil toplum örgütlerinden, üniversitelerden ve basından çok sayıda temsilci katıldı.
Türk-İsveç İşbirliği Yöneticisi Andrea Karlsson’un ve Kültür Ateşesi Suzi Erşahin’in açılış konuşmalarıyla başlayan toplantıda, YÖRET başkanı Sibel Erenel de engelli çocukların ötekileştirilmesine dikkat çekerek, onlara karşı ayrımcılıkla mücadelede kurumlar arası işbirliğinin önemini vurguladı. Okullarda engelli ve engelli olmayan çocuklarla yapılan çalışmalardan hazırlanan video gösteriminin ardından, İsveç Ulusal Engelli Çocuk ve Gençler Derneği Genel Sekreteri Henrik Petrén İsveç deneyimini paylaştı. Petrén, çocuk parklarına ulaşamayan engelli bir çocuğa, toplumda hiçbir yere ulaşamayacağı mesajı verildiğinin altını çizdi ve erişilebilirliğin hem fiziki hem de hukuki boyutlarına dikkat çekti.
Toplantı, engelli çocukların yaşam, eğitim, sağlık, kültürel katılım hakları üzerinden yaşadıkları sorunlar, hak ihlalleri ve şiddet biçimlerinin tartışılmasıyla devam etti.
YÖRET Vakfı’ndan yapılan açıklamayla, tartışmanın özeti şu şekilde anlatıldı:
- Engellilik alanında Türkiye’de son dönemde önemli gelişmeler oldu. BM Engelli Kişilerin Haklarına Dair Sözleşme’nin imzalanmasıyla yapılan yasal düzenlemelerle özellikle sağlık alanındaki gelişmeler dikkat çekici. Ancak halen özellikle uygulamada altyapı eksikliklerinden kaynaklanan sorunlar yaşanıyor. Engelli bireylerin ve çocukların beklentileri ve hakları tam olarak gerçekleşmiyor. Ayrıca sağlık alanında cihazların tamamının karşılanmaması gibi sorunlar halen devam ediyor.
- Engelli çocuklara yönelik hizmetlerde uzman eksikliği sorunu sürüyor. Örneğin öğretmenler maddi nedenlerle özel eğitim kurumlarını tercih ediyor ya da destek mekanizmaları içindeki profesyoneller her konuda kendilerine danışılmasının zorunlu olduğunu iddia ediyor. Kamu kurumları açısından hizmet kalitesinin yetersizliği yine maddi nedenlerle açıklanmakta, bu durum da dünyanın 7’nci ekonomisi olduğunu iddia eden bir ülke için tutarsız duruyor.
- Rehabilitasyon sürecinin en önemli parçası olan ailelerin mevcut hizmetler, bunlardan nasıl yararlanacağı gibi konularda bilgilendirme ihtiyacı var. Ayrıca aileler çocuğunun yetiştirilmesinden çocuğa karşı tutumlarıyla ilgili danışmanlığa ve psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyuyor.
BİR SINIFTA 7 KAYNAŞTIRMA ÖĞRENCİSİ OLABİLİYOR
- Engelli çocukların çok büyük kısmı eğitim hakkından yararlanamıyor. Okul yönetimi ve diğer veliler okullarda engelli çocuklar istemiyor. Okulöncesi eğitimden yararlanma çok daha az seviyelerde olup, engelli çocukların sadece yüzde 3’ünün okul öncesi eğitimden yaralanabildiği tahmin ediliyor. Engelli çocukların ilkokula devam etme oranı artsa da liseye sadece yüzde 35’inin devam ettiği görülüyor. Ayrıca okula devam ve okulu bitirme oranları yine düşüyor. Engelli çocukların yüzde 62’sinin liseyi tamamlamadan eğitim sisteminden çıkıyor.
- Eğitim alanında diğer öğrenciler, öğretmenler ve okul idarecilerden kaynaklı olarak ayrımcılığa uğruyorlar. Her ne kadar bir şeyler yapmak isteyen öğretmenler olsa da onlar için destekleyici programlar bulunmadığından yalnız bırakılıyorlar. Mevzuat 2 öğrenci dese de 40 kişilik sınıfta 7 kaynaştırma öğrencisinin olduğu okullar bulunuyor ve bu donanımlı bir öğretmen için bile zor bir durum yaratıyor.
- Okul ortamının fiziki olarak erişilebilir olması en temel sorun. Erişilebilirlik rampalarla sınırlı değil. Bireyselleştirilmiş eğitim programları hazırlanması gerekirken, öğretmenler bundan habersiz olabiliyor. Dolayısıyla engelli bir çocuk eğitim sistemine girdiğinde onun ihtiyaçları doğrultusunda bir yol haritası hazırlanmıyor. Okul-veli-çocuk arasında çok iyi bir iletişim olması gerekirken, programa velilinin katkısı olmuyor.
- Bir diğer konu, okul kitaplarının engelliliği acıma ve yardım temelli işlemesi ve böylece ayrımcılığı yeniden üretmesi. Engellilerin kendilerine yönelik ve engelli olmayanların engellilere yönelik algılarını işe yaramaz olarak biçimlendiren bu içeriklere alternatif içerikler geliştirilmesi acil bir ihtiyaç olarak duruyor.
ENGELLİ BİREYLER RİSK ALTINDA
- Bireysel başvurular ve medya izlemesi ile raporlama yapan TOHAD’ın verilerine göre, engelli bireyler cinsel şiddet, taciz, kötü muamele, ensest ve darpa maruz kalıyor. En çok zihinsel engelli kız çocukları ve kadınlar cinsel şiddet riski altında. Özellikle zihinsel engelli bireyler ve çocuklar bu tür durumlarda kendilerini koruyamıyor, adlı süreçlerde sözleri güvenilir bulunmuyor. Davalar çocukların rızası olduğu yönünde kararlarla sonuçlanıyor.
- Engelli çocukların adalete erişim sorunları bunlarla sınırlı değil. Engelli olmayan çocuklar için bile sorunlar varken engelli çocuklar için durum daha da zorlaşıyor. Öte yandan adalet sistemi içindeki hakim, savcı ve sosyal çalışmacılara yönelik yapılan eğitimler engelli çocukların da haklarını içeriyor. Engelli çocuklar adli sisteme dahil olduğu andan itibaren ne yapılmalı çalışmaları yapılıyor.
- Adalete erişimde yaşanan en büyük sorunlardan biri işitme engelliler için tercüman olmayışı. Tercüman bulunmayınca engelli çocukların davları ertelenmekte ve adil yargılanma hakları ihlal ediliyor.
- Genel olarak engellilik, özel olarak engelli çocuklarla ilgili istatistiki veri tutulmuyor. Yaş, cinsiyet, engel türüne göre ayrıştırılmış veriye kamu kurumları bile ulaşamıyor. Bu durum ilerisi için politika yapmada, önleyici çalışmaları planlamada çok büyük sıkıntılara neden oluyor.
- İstatistikler kurumlar arasında farklılık gösteriyor. Ulaşılabilen sınırlı kamu istatistiklerine göre engelli bireylerin yüzde 23 ya da yüzde 41’i okuma yazma bilmiyor. Türkiye’de 13 milyon öğrencinin 185 bini engelli çocuklardan oluşuyor. Oysa ki bu rakamın 500 bin olması gerekiyor. Yüzde 12 olması gereken oran yüzde 1’e düşüyor. Dolayısıyla engelli çocukların yüzde 10’u eğitim haklarından yararlanamıyor.
6 MİLYON ÜNİVERSİTELİNİN 6 BİNİ ENGELLİ
- 6 milyon üniversite öğrencisinin 6 bini engelli. Üniversitedeki oran çok daha aşağılara inmiyor.
- Engellilerle ilgili en önemli konulardan biri ayrımcılık. TCK 122 madde ile düzenlenen nefret söylemi ve ayrımcılık yetersiz olduğu kadar, engellilere karşı ayrımcılığı ispatlamayı imkansız hale getiren bir yapıya sahip.
- İstanbul özelinde her okula bir resim öğretmeni bile düşmüyor. Bu demek oluyor ki engeli olmayan çocukların bile sanata erişimi çok kısıtlı.
- Türkiye genelinde okullardaki sıkıntıları çözmek için kısa vadede özel okullar, uzun vadede ise bütünleştirilmiş okullar yapılması planlanıyor. İstanbul özelinde 9 bin 119 öğrenci ilk orta lise düzeyinde özel eğitime devam ediyor. Orta öğrenimdeki düşüşün bir nedeni de velilerin öğrencilerin raporlarına müdahale dip, engel durumunu değiştirmelerinden kaynaklanıyor. Bir başka neden ise velilerin çocuklarını özel eğitim merkezlerine göndermeyi yeterli bulması. İstanbul’da engelli çocuklar için toplam 74 kurum var ve 14 kurumun daha açılması için çalışılıyor. Bazı rakamlar olumlu yönde büyüse de öğretmen sorunu, fiziksel sorunlar vb devam ediyor. Buna karşın öğretmenlere yönelik konuyla ilgili eğitim içi eğitimler verilmiyor. Ayrıca okul idarecilerine yönelik eğitimler başlamış bulunuyor.
ENGELLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİM HAKKI BAĞIŞÇILARIN İNSAFINA BIRAKILIYOR
- Diğer yandan engelli çocuklar için okullar büyük oranda bağışçılar tarafından yapılıyor. Tekrar dünyanın 7 ekonomisi olan bir ülkenin engelli çocukların eğitim hakkını bağışçıların insafına bırakması tutarlı görünmüyor.
- Bir başka sorun ise engelli bireylerin ihbar hatlarına erişememeleri. Ambulans, jandarma gibi kurumların hatları yer tespit edemediğinden, arayan kişi derdini anlatamadığında o ihbar değerlendirilmiyor.
- Engelli çocuklara karış şiddet olaylarının ihbar edilmesinde üçüncü kişilerin önemli rol oynadığı görülüyor. Buna rağmen ihbar edenin güvenliği sorunu devam etmiyor.
- Özel okullar ve engelli çocuklar için olan diğer kurumlar bağımsız denetimlere acık değil. Bu da çocukların yaşadığı ayrımcılık ve şiddetin saklı kalmasına neden olmuyor.
- Sığınaklara başvuru yapan kadınların engelli çocukları varsa, sığınaklara kabul edilmiyor ya da çocukları kendilerinden alınıp kurum bakımına yerleşiyor. Bu durum hem kadınların sığınaklara başvuru yapmalarını engelliyor, hem de çocukların annelerinden ayrılmasına neden oluyor.
- Engelliyi hasta olarak gören medikal yaklaşımdan vazgeçilmesi ve hak temelli yeti belirlemesine bağlı bir yaklaşımın benimsenmesi en acil ihtiyaçlardan biri.
- Engellilerin haklarının hayata geçmesinde kamu kurumlarının sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapmaya açık ve istekli olmaları çok önemli. Politika yapıcıları ikna etmede kamu kurumları sivil toplumun desteğini bekliyor ve onların desteği ile daha başarılı sonuçlar alındığının altını çiziyor. Sivil toplum örgütleri de engellilerle ilgili düzenlemeler hazırlanırken kendilerinin ve engellilerin görüşlerinin alınmasını ve böylece çözüm sürecine dahil olmayı talep ediyor.
Engelli çocukların haklarının hayata geçirilmesinde başta okul idarecilerine yönelik çalışmalar yapılması; okulların ve sokakların fiziki yapılarının erişilebilir hale getirilmesi; engelli bireylerin cihazlarının sosyal güvence kapsamına alınması; engelliliğin medikal bakış açısıyla değil hak temelli bir yaklaşımla ele alınması ve konuyla ilgili çalışmaların nitelik ve nicelik olarak artması için sivil-kamu işbirliğinin sağlanması öncelikli çözüm önerileri olarak sunuldu.