Güncelleme Tarihi:
Ali Öztürk dünyaya gelmiş ama dünyaya gözlerini açamamış. Ne etrafında olup bitenleri görebilmiş ne anne babasını ne de kendi yüzünü. Dışardan bakılınca sanılır ki karanlığın içine doğup karanlıkta sürdürmüş yaşamını. Ama hiç öyle değil. Kendi dünyasını aydınlatmayı, renklendirmeyi bilmiş o. Yazmış, çizmiş, müzikle uğraşmış, okumuş, okutmuş. Hayatında ışığı hiç göremese de başkalarına ışık olmuş. Gözlerinin görmemesini bir eksiklik olarak hissetmemiş hiç. Hatta kimseden ayırt edilmemek, herkesle eşit olmak, herkes nasıl yaşıyorsa öyle yaşamak olmuş hep gayesi. Ali Öztürk görme engelli bir öğretmen değil Ali Hoca olarak anılmak istemiş hep. Öğretmen olmuş. Kendi gibi öğretmenler yetiştirmiş. Öğrencileri, “Onu anlatsak ciltlerce kitap olur” diyor. Ali Hoca ise doğduğu günden bugüne kendi hikayesini şöyle anlatıyor:
O PİKNİK HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ
“1988 yılında Bulgaristan’da doğdum. Yedi aylıkken dünyaya geldim. Doğuştan görme engelliyim. Bir piknik esnasında görme engelli başka birisi 'Bu çocuğu okula gönderin ziyan olmasın' demiş aileme. Altı yaşında okula başladım. Liseye kadar hep görme engelli öğrencilerin bulunduğu okullarda okudum. Liseye geçtiğimde 6-7 okul beni almadı. En son Avcılar Lisesi olur verdi. Orada başladım ve öğretmenlerim sağ olsunlar benimle çok ilgilendiler. Hepsinin bende ayrı bir yeri vardır. Ama iki tane edebiyat öğretmenim sevdirdi bana öğretmenliği.
ÇOCUKLUK HAYALİMİ YAŞIYORUM
Derslerim hep iyiydi. Dersi derste dinledim, eve gelince de annemin gözünü kullandım. O bana hep yardımcı oldu. Dersleri anlattı, soruları okudu. Sonra Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandım. 2014 yılında da öğretmen olarak mesleğe başladım. Bu benim çocukluk hayalimdi. Eskiden beri hep etrafımdakilerle bir şeyler paylaşmayı, anlatmayı severdim. Derse girdiğimde öğrencilerime de böyle söylerim. 'Ben size bir şey öğretmek için değil bir şeyler paylaşmak için buradayım. Çünkü benim de sizden öğreneceğim bir şeyler var' derim onlara.
HAYALLERİN SINIRLANMAYACAĞI BİR TOPLUM DÜŞLÜYORUM
Herhangi biri gibi pat diye elime kitabı alıp okuyamıyorum. Önce yazıyı alıp, sonra taratıp, ardından karakter tanıma programına yükleyip oradan ekran okuyucu programlardan dinleyebiliyorum. Ama istedikten sonra oluyor. “Şunu yapamazsın” ile yetişmek istemedim hiçbir zaman. Böyle öğrenci yetiştirmek de istemiyorum. Bir şekilde yöntem bulan insanlar düşlüyorum hep. İnsanların hayallerinin sınırlanmayacağı bir toplum hayal ediyorum.
NEŞET BABA SAYESİNDE SAZ ÇALMAYA BAŞLADIM
Çocukluk yıllarımdan bu yana bağlama çalıyorum. Rahmetli Neşet Ertaş’ı çok severim. Sazı da onunla sevdim. Onu dinleyerek kendi kendime öğrendim. Halk müziğine de müthiş bir yatkınlığım vardı. Bazen öğrencilerime de saz çalar türküler söylerim. Bu yönümü de çok severler.
OTURARAK DERS ANLATAMAM
Öğrencilerimin kendine güvenmelerini istiyorum. Belki bir kısmı ailesi veya çevresinde kendini hiç ifade edemiyor. Ona bu fırsatı sınıfta verdiğiniz zaman, onun bu eksiğini kapatınca öğrenci size bağlanmaya başlıyor. Sonrasında daha güzel iletişim kurup daha rahat hayatını şekillendiriyorsunuz. Bana 24 saat ulaşabilirsiniz diyorum öğrencilere. Klasik öğretmen tavrından kopmak istedim hep. Hiçbir zaman nasihat veren bir öğretmen de olmadım. Derste sıraların arasında dolaşırım. Oturarak ders anlatmam hiçbir zaman. Geze geze anlatırım. Öğrencilerin arasında, onlara yakın olmak lazım.
İsterim ki öğrencilerim iyi yerlere gelsin. Bana göre her öğrenci bir cevherdir. Sadece doğru zamanda doğru yerde olmak lazım.
ALİ HOCA OLARAK ANILMAK…
Ben sıkıntılarımı dile getirme taraftarı değilim. Bu bizi bir yere götürmez. Bugüne kadar bir başarım varsa kimsenin lütfetmesiyle gelmedim. Bileğimin hakkıyla başardım bunları. Tabi ki yardım destek olacak. Ama bir gören ne kadar yardım alıyorsa ben de o kadar yardım aldım. Beni iyi hissettiren başkalarından ayırt edilmemek. Görme engelli öğretmen olarak değil Ali Hoca olarak anılmak derdindeyim. Bütün mesele bu.
KUSUR DEĞİL BİR ÖZELLİK
Görmesem bile öğrencilere yol göstermeye çalışıyorum. Ama o yolun doğru olup olmadığına onlar karar versin istiyorum. Öteki türlü nasihat vermeye girer ki bu bizim işimiz değil. Ayrıca görme engeli kusur değil sadece bir özelliktir. Bir insan görme engeli olduğu için övülüp yerilmemeli. İnsan insan olduğu için değerlendirilmeli.
ONUN SAYESİNDE ÖĞRETMENİM
HAYATIMIN TEMELLERİNİ ATTI
BANA OKULU SEVDİREN ADAM