Güncelleme Tarihi:
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Başkanı Nurettin Bektaş, “Bizde elini dokunmadan öğrenmek imkânsız” diyor. Aynı fakültenin dekanı Prof. Dr. Emre İkizler ise sürecin geleceğin sanatçılarına olumlu katkıları da olduğunu düşünüyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Tasarımı bölüm başkanı Prof. Dr. Süleyman Ayden Belen de yaşadığımız koşulların bir kayıp nesil yaratmayacağını söylüyor.
OLUMLU YANLARI DA VAR
Öğrencilerin tam kadro okulda olmaması üzücü bir durum diyen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Emre İkizler süreci şu şekilde özetliyor:
“Eğitim konusunda zor bir süreçten geçiyoruz. Ancak öğrenci sayımız az olduğu için birçok konuda daha rahatız. Bazı öğrenciler özel izinle okula gelebiliyorlar. Ancak uzakta olanlar gelemiyor ve onlar için üzülüyoruz. Sınav konusunda da en rahat fakülte Güzel Sanatlar diyebilirim. Çünkü bizde ortaya koyduğun eser üzerinden değerlendirilirsin. Sürecin olumlu yanları da yok değil. Yaratıcılıklarının zorlanması durumunda normalde o düzeyde iş çıkaramayacak öğrencimizin daha iyi iş çıkardığını söyleyebilirim.”
'ÖĞRENCİ ELİNİ ÇAMURA SOKMAK ZORUNDA'
“Öğrenciyle yüz yüze ders yapmak zorundayız” diyen Heykel Bölüm Başkanı Doktor Öğretim Üyesi Nurettin Bektaş dersleri nasıl işlediklerini şöyle anlatıyor:
“Bizde uzaktan eğitim mümkün değil. Kısıtlı da olsa okulda ders yapmaya çalışıyoruz. Öğrencileri ekiplere böldük. Dörder kişi halinde geliyorlar. Bir günde yapacağım dersi iki günde yapıyorum. Güzel Sanatlarda hele heykel bölümünde yüz yüze eğitime mecburuz. Şehir dışında olan öğrencilere desen ödevi veriyorum. Bu tecrübeyi yaşamamış oluyorlar. Eksik kalıyorlar maalesef. Video izleyerek ders olmaz burada. Hiçbir anlam ifade etmez. Bizde elini dokunmadan öğrenmek imkânsız.
KİL VİZE, ALÇI FİNAL
Atölyede yaptığı iş aynı zamanda sınavı oluyor öğrencinin. Kili bittiğinde vize notu, alçı döktüğünde final notu vereceğim.”
'KORONAVİRÜS SANATI ENGELLEYEMEZ'
Resim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Devabil Kara, salgın döneminin bize yeni birçok şey öğrettiğini belirterek sürecin sanata olan etkisini şunları söylüyor:
“Bu süreç bize zorluklar içinde de sanat yapılabilirliğini gösterdi. Mekândan kopsak da sanat yapabiliriz. Öğrencinin bu şartlarda kendisine yeni bir sistem oluşturması gerekiyor. İlla hocadan öğrenmesi gerekmiyor. Hoca ona kılavuzluk eder nasıl yapması gerektiğini söylemez. Yüz yüze eğitimde de öğrencinin kendi kimliğini oluşturan, kendi içerisinde tartıştığı, hocanın sadece desteklediği bir ortam var zaten resim bölümünde.
SANATIN MALZEMESİ OLMAZ
Herkesin kendisine küçük de olsa bir stüdyo oluşturmasını istedim. Bu bir masa bile olabilir. Burada her şey yapabilirsiniz. Bir metrekarelik resim yerine 50 santimetrelik bir resim yapmayı denemesi lazım öğrencinin. Boyayla, kalemle, fotoğrafla da iş yapılabilir. Günümüzde sanatın malzemesi yok zaten. Sanat malzemeyle yapılmak zorunda olan bir şey değil. Devasa eserler üretmek zorunda da değiliz. Yanlışlardan doğrular çıkarmak lazım. Zaten sanatsal yaratıcılık da böyle bir şey. Koşullara adapte olmak zorundayız. Zorlukların içerisinde daha iyi sanat yapılabilir. Problem olmadan çözüm üretemezsiniz. Koronavirüs sanatı engelleyemez.
'KAYIP NESİL TABİRİ DOĞRU DEĞİL'
Bazı uzmanlar pandeminin neden olduğu okuldan uzaklaşma sürecinin öğrenciler üzerinde telafisi zor etkileri olacağından endişe ediyor. Hatta bazıları bu sürecin bir neslin kaybına neden olabileceğini dile getiriyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Tasarımı bölüm başkanı Prof. Dr. Süleyman Ayden Belen ise böyle düşünmeyenlerden. 'Kayıp nesil' tabirinin doğru olmadığı söyleyen Belen şöyle konuşuyor:
“Eğitimin kesintiye uğradığı, sağlıklı yapılamadığı başka dönemler de oldu. Mesela 80’lerde sağ sol çatışmalarının olduğu yıllarda ben üniversite öğrencisiydim. Ama şimdi buradayım. Yani ben bir kayıp nesil olacağını düşünmüyorum.
YÜZ YÜZE DÖNEMLE BELİRGİN FARKLAR YOK
Online sistemde çok interaktif çalışma imkânımız var. Öğrencinin yolladığı çizimin tashihini ben kendi ekranımdan yapabiliyorum ve öğrenci de görüyor bunu. Yüz yüze olsak kâğıttan yapacaktık.
Alışık olmadığımız bir durum ama yapamıyoruz diye bir durum söz konusu değil. Üretim seviyesi aşağı yukarı aynı gidiyor. Sonuçları karşılaştırdığımızda yüz yüze dönemle şimdi arasında belirgin bir fark yok. Bunu fırsata çevirme yönlerini arıyoruz. Her şey mükemmel gitmiyor aksaklıklar oluyor tabi ama yüz yüze eğitimde de oluyordu bunlar. Düşünce üretme üzerine bir vizyonumuz var bizim. İşçilik üzerine değil. İşçilik zaten mükemmel olacak o kısmını tartışmayız biz. Düşüncesini nasıl ifade ettiğine bakarız. İşçilik teferruat ve olması gereken durumdur ki onun da bilgisi verilir bir şekilde öğrenciye. Çok usta olabilir yaptığı işte ama fikir yoksa zanaatkar olur, sanatçı değil."
ÖĞRENCİLER OKULDA DAHA ÇOK ZAMAN GEÇİRMEK İSTİYOR
Eren Karakoç (1'inci sınıf öğrencisi): Kilden form öğrenmeye çalışıyoruz. Okula gelmek konusunda bir sıkıntı yaşamıyorum. Gelmezsek mantıksız olur zaten. Bu işi kesinlikle burada öğrenmek lazım. Başka türlü mümkün değil. Dokunmamız lazım ki öğrenebilelim.
Aleyna Gökdemir (4'üncü sınıf öğrencisi): Bölük pörçük oluyor eğitim. Tam konsantre olamıyoruz. Buraya gelip iş bitirip bir dahaki geldiğinizde kalıp işlemini diğerinde döküm işlemini yapıyoruz. Uzaktan sürdürülemeyecek bir eğitim olduğu için okuldan kopmadık. O yönden daha şanslıyız.
Elif Aydoğmuş (4'üncü sınıf öğrencisi): Evde sadece eskiz çizebiliyoruz. Ama sonra buraya gelip kille çalışmak gerekiyor. Heykel sanatı ev ortamında olacak bir şey kesinlikle değil. Deneme yanılma yöntemiyle çalışma şansımız yok bu aşamada. Çizim yapıp buraya gelip bitirme odaklı çalışıyoruz. Daha çok gelip burada çalışma şansımız olsa bizim için harika olur ama süreç şimdilik bu kadarına el veriyor.