Güncelleme Tarihi:
Schleicher’in bu sözlerinin ardından Türkiye’deki okullara baktım. Hangi okula gitsem, hangi okulun web sitesini tarasam eğitimde yeni trendleri uygulamayan neredeyse yok gibi. Okuma, yazma, problem çözmeyi okullar aşmış; hemen hepsi 21’inci yüzyılın becerilerini kazandırdığı konusunda iddialı. Dijital kültürle yola çıkıp, STEM ve kodlama ile devam edip, öğrenme stilleri ve oyunlaştırılmış eğitim ile geleceğin dünyasına çocukları hazırladıkları konusunda eğitimciler emin.
Eğitim kurumları geleceğin trendlerini uygulama konusunda ne kadar başarılılar tam olarak anlamak mümkün değil. Bütün bunlar gelecekte ne kadar işe yarayacak, Schleicher’in dediği gibi modası geçecek mi bilemiyorum.
Hazır veliler çocukları ellerinden tutup onları verecekleri yeri seçmek için okul okul gezerken aman dikkat! Öncelikle bu trendleri gerçekten uygulayanlar var, ama bir de ‘mış’ gibi yapanları, yani bu yöntem ve metotları dört dörtlük uyguluyormuş gibi olanları iyi ayırt edin. Bu trendlerin peşine takılıp tercihinizi buna göre belirlemeyin derim. İşin cilasına değil, temeline bakın.
İşte eğitimde öne çıkan en önemli iki trend:
Kodlama: Dijital kültürün ortak dili olan kodlama, bilişim okur-yazarlığının temellerinden biri. Çocuklara algoritma mantığını vermeyi hedefliyor. 21. yüzyıl becerileri ile donatılmış, teknolojiyi daha etkin kullanabilen, problem çözme ve ürün geliştirme yetenekleri verilmeye çalışılıyor. Bazı okullarda anasınıfında bile bu eğitimlerin verildiği iddia ediliyor. Türkiye’de bilişim teknolojileri ve yazılım dersi her ne kadar müfredata girse de öğrencilerine okuma-yazma yerine kod yazmayı, programlamayı öğrettiğini iddia eden çok sayıda okul var. Bütün bunları öğreten kaç öğretmen olduğunu araştırmak ve bu öğretmenlerin niteliğini de sorgulamak velinin işi.
STEM: Son zamanlarda adını sıkça duyuyorum, her okulun neredeyse adıyla birlikte yan yana dört alanın birleşmesinden oluşuyor STEM (fen, teknoloji, mühendislik, matematik). Bu yaklaşımla öğrencilerin fen bilimleri, matematik gibi dersleri ezberleyerek öğrenmesini değil, gerçek yaşamda uygulamasını sağlayan, merak, araştırma ve yaratıcılığı öne çıkarması bekleniyor. Yani teorik bilginin uygulamaya, ürün ve yenilikçi buluşlara dönüştürülmesi amaçlanıyor. Öğrencilerin fen bilimleri, teknoloji, mühendislik ve matematik derslerinde öğrendiklerini gerçek hayatla özdeşleştirmesi isteniyor. Birçok ülkenin öğretim programlarında olan STEM; buluş yapma bilgi ve becerilerini kazandırmayı hedefliyor. Bu eğitimi alanların gelecekte bu becerileri ile iş hayatına rahatlıkla uyum sağlaması bekleniyor. STEM, dünyada okul öncesi eğitimden yükseköğretime kadar tüm eğitim sürecini kapsayan disiplinlerarası bir yaklaşım olarak kabul ediliyor. Bütün bunlar teoride çok güzel. Ama okul içinde birkaç lego ya da 3D printer koydukları bir odada bu sistemi uyguladıklarını iddia eden kurumlara da dikkat!
BURSLULUK SINAVLARI BİLE ÜCRETLİ
Son birkaç aydır hafta sonları büyükşehirlerde bazı okulların bahçelerinde yığınla veli görmek mümkün. İkinci sınıf sonrası çocuğunun okulunu değiştirmek isteyen, burs bulma umudu taşıyan ya da sadece ‘eğitim durumunu’ öğrenmek isteyen yüzlerce veli soluğu okulların “bursluluk sınavları”nda alıyor. Küçük çocuklar belki ilk kez girdikleri bu sınavlarda ailelerinin umut dolu bakışları ile ter döküyor. Sınavı iyi geçen çocuk sevinerek çıkıyor, iyi geçmeyen de üzülüyor. Bazı veliler birkaç okulun sınavına çocuğunu sokuyor. Bir ayda dört okulun bursluluk sınavına girenleri aynı bahçede görmek mümkün.
Bursluluk sınavlarına bu kadar ilgi olunca da birçok okul sınavlardan ücret almaya başladı. Bazı zincir okullar her şubesinde farklı ücret uygulamasına giderken, sabit bir rakam belirleyen de var. Ücretler ortalama 20 TL’den başlıyor, 150 TL’ye kadar yükseliyor. Binlerce öğrencinin girdiği sınav sonucunda bir hayli fazla olan bu paralar nereye gidiyor diye merak edince karşıma farklı uygulamalar çıktı. Bazı okullar -ki bunlar gayet iyi yapıyor- vakıflarına aktararak bursa yansıtıyor. Bazıları sınavın masraflarını karşılıyor. Bunu kazanca dönüştüren de var.
Okullar bu yolla hem öğrenci kazanıyor, hem de başarılı çocukları alıp daha sonra lise ve üniversitelere giriş sınavlarında başarı listesini çarşaf çarşaf yayınlayarak en iyi reklamı yapmış oluyorlar. Anne-babalar, ne olur bunu da bir yarış haline dönüştürmeyin, çok memnun değilseniz çocuklarınızı bu maratona sokmayın...