Güncelleme Tarihi:
Peki öğrencilerimizin bireysel farklılıklarını anlama yolunda:
- Öğrencimin bilgiye, okula bakışı nedir?
- Çalışma alışkanlıkları neler?
- Sorumluluklarını yerine getirme motivasyonu nedir?
- Sorun algısı ve sorun çözme yöntemi nedir?
- Temel yaşamsal işlevlerine (fiziksel, duygusal, düşünsel) dair motivasyon ve algı öncelikleri neler?
gibi pek çok sorunun cevabını bulabileceğimiz, öğrenciyi hem kısa sürede hem de kapsamlı bir biçimde tanımamıza yardımcı olacak bir model var mı?
Hizmet öncesi eğitimde psikolojik danışman ve rehber öğretmenlere alanlarıyla ilgili birçok kuramsal bilgi öğretiliyor ve rehber öğretmenlerden teorik olarak öğrendikleri bilgileri okulda uygulamaya geçirmeleri isteniyor. Ancak maalesef akademik temelli, pratik uygulamadan uzak teori ve modeller, rehber öğretmenin günlük yaşamda gözleyebileceği ve pratik uygulamaya dönüştürebileceği bir karşılık bulamıyor.
Bugün farklı teorilere dayanan birçok farklı yöntemle (test, gözlem, görüşme v.b.) elde ettiğimiz bilgiler ışığında parçacı bir anlayışla öğrencileri tanımaya çalışıyoruz. Ancak bu yöntemlerle elde ettiğimiz bilgiler öğrencinin günlük yaşamına somut katkılar sağlamıyor.
Çağdaş ihtiyaçlara cevap verebilecek, saygın bir rehberlik anlayışına sahip olmak istiyorsak perspektifimizi biraz daha genişletmeyi öneriyorum. Öyle bir rehberlik anlayışı düşünün ki, öğrencinin bireysel psikolojik ihtiyaçlarına karşılık verebilmenin ötesinde, içinde bulunduğu çevreyle olan etkileşimlerini de değerlendirebilsin. Öğrenci, öğretmen, akran grubu ve ebeveyni bir ekosistem olarak bütüncül bir biçimde ele alsın. Tüm ilişkileri yerli yerinde, rasyonel ve tutarlı bir biçimde haritalandırabilsin. Öğrenciyi kapsamlı bir biçimde tanımanın yanında, sistemdeki tüm alt unsurlarla bağlantılarını da yine aynı rasyonellikle ortaya koyabilsin. Bunun yanı sıra rehber öğretmenlere günlük uygulamalarında kullanabilecekleri bilimsel verilere dayanan, pratik, sürdürülebilir ve etkili bir yol haritası çizsin.
İşte tam da bu noktada öğrenciyi bütüncül bir biçimde değerlendiren, günlük yaşamında ona yardımcı olmak için ihtiyaç duyduğumuz bilgileri sağlayan, sistematik, çatı bir modele ihtiyacımız var. Yaklaşık bir buçuk yıl kadar önce, bu ihtiyacı karşılayabilecek, var olan yaklaşımların ötesinde bir çatı model olabilecek, kuramsal olarak çok güçlü ve kapsamlı, pratik olarak da uygulanabilir yeni bir modelle tanıştım: Dokuz Tip Mizaç Modeli.
Neden mizaç modeli?
Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM), insanın doğuştan gelen, yaşam boyu değişmeyen yapısal özelliklerini ifade eden, psikolojik öğelerin temel çekirdeği olan mizaç (huy) kavramından yola çıkıyor. İnsanın yıllar geçse de değişmeyen mizaç özelliklerinden, yaşanan olaylar, eğitim, kültür, aile v.b dışsal faktörlerin etkisiyle değişebilen karakter ve kişilik özelliklerine kadar insanı bütüncül bir biçimde tanımayı mümkün kılıyor.
Dokuz Tip Mizaç Modeli, insanın doğuştan gelen ve yaşam boyu değişmeyen mizaç özelliklerini hiza taşı olarak ele alıyor. Karakter ve kişiliğin, mizaç özellikleri üzerinden geliştiğini öne sürüyor. Mizaç özelliklerimizi belirgin, sürekli, tutarlı ve kararlı bir biçimde sergileme tarzımızı karakter olarak isimlendiriyor. Kişiliğin ise, mizaç özellikleri üzerinden cinsiyet, yaş, zeka, genetik yapı, biyolojik özellikler v.b içsel faktörlerle, aile, eğitim, kültür, yaşanılan olaylar, inanç v.b dışsal faktörlerin etkileşmesi sonucu oluştuğunu ifade ediyor.
Bu yaklaşım sayesinde, mizaç yapısı çerçevesinde gelişen karakter ve kişilik özelliklerini de öngörebiliyor. Örneğin, mizacı bir elma çekirdeğine benzetelim. Eğer biz elimizdeki çekirdeğin bir elma tohumu olduğunu bilirsek, o tohumdan yetişecek ağacın da bir elma ağacı olacağını öngörebiliriz.
Bireylerarası farklılıkları dokuz farklı mizaç tipiyle açıklayan model, aynı zamanda hiç kimsenin karşılaşacağı yaşam olayları birbiriyle aynı olamayacağından, kişilik düzeyinde her bireyin biricik olduğunu savunuyor. Örneğin, öğrencimizin mizacını elma çekirdeği olarak kabul edersek, o öğrencinin yeşil, kırmızı, sert, sulu, ekşi v.b nasıl bir meyve vereceğini bilemeyiz ancak o öğrencinin nasıl olursa olsun temelde bir elma ağacı olacağını bilebiliriz. Böylece mizacından sağlıklı bir kişilik geliştirebilmesi için ihtiyacı olan çevresel şartları ona uygun bir biçimde düzenleyebiliriz.
Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM), mizaç özelliklerinden yola çıkan yaklaşımı sayesinde hem öğrencinin olumlu potansiyellerini (örneğin, kendiliğinden geliştirebileceği beceriler, yetenek ve ilgi eğilimleri v.b) hem de olumsuzluğa açık riskli özelliklerini (örneğin, normal şartlarda geliştiremeyeceği ancak destekle geliştirebileceği beceriler, psikopatolojik yatkınlıklar v.b) öngörmemizi sağlıyor. Bu öngörü, uygun bir yaklaşımla problemin ortaya çıkmasını önleyebilmek anlamına geliyor. Bunun yanı sıra gündelik yaşamda çok açık bir şekilde gözlemleyebileceğimiz gibi, olağan-normal davranışlarımızın yanında stresli ve olağandan daha gevşediğimiz rahat davranışlar da sergileriz. İşte bu model normal şartların dışında, bireylerin stres altında ve rahatladıkları durumlarda nasıl bir davranış örüntüsü sergilediğini de bilimsel olarak tespit edebilmemizi sağlıyor.
Dokuz tip mizaç modeline göre mizaç tiplerinin özelliklerini çok kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:
- Kusursuzluk ve düzen arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM1): Mükemmeliyetçi, idealist, ciddi, disiplinli, detaycı, çalışkan, sorumluluk sahibi, doğrucu, titiz ve düzenlidirler. Sistematik, tanımlayıcı, planlayıcı, sınıflayıcı, kategorize edici bir bilişsel işleyişe sahiptirler. Hata ve eksiklere tahammül etmekte zorlanır, gergin, eleştirel, yargılayıcı, kızgın, katı olma özellikleri gösterirler.
- Sevgi ve ilgi arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM2): Sevgi dolu, konuşkan, samimi, sıcakkanlı, dışadönük, çok duygusal ve duygularını mutlaka belli eden öğrencilerdir. İlişkilerine çok önem veren (ilişki odaklı) bu öğrenciler, sevgisini aşırı fedakarlık- vericilik- yardımseverlikle gösterir. Bekledikleri ilgi ve sevgiyi göremediklerinde ise çabuk alınıp kırılırlar.
- Başarı ve popüler bir imaj arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM3): Başarı odaklı, hırslı, yarışmacı, dış görünümüne çok önem veren, popüler olana ilgi duyan öğrencilerdir. Hedeflerine çok kolay motive olur, başarılı oluncaya kadar durmaksızın çalışabilirler. Yenilgi ve başarısızlığı kabullenmekte zorlanırlar.
- Bireysellik ve özgünlük arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM4): Yoğun duygusal, hassas, romantik, içe dönük, kendine özgü bir tarzı olan, farklı ve sıra dışı olana ilgi duyan, yaratıcı, sanatsal ve estetik bir bakış açısına sahip öğrencilerdir. Başkalarının duygularını aynı biçimde duyumsayabilen (empatik) bu öğrenciler, kolayca incinirler ancak incindiklerini belli etmeden anlaşılmayı beklerler.
- Bilgi ve uzmanlaşma arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM5): İçe dönük, sessiz, yalnızlıktan hoşlanan, duygusallıktan uzak, mantıkçı öğrencilerdir. Bilgiye aşırı meraklı olan bu öğrenciler, çevrelerinde olan biteni karışmadan sessizce gözlemleyip anlamaya çalışırlar. Bir şey hakkındaki her şeyi bilip, uzmanlaşma eğilimindedirler. Soyutlayıcı ve kavramsallaştırıcı bir bilişsel işleyişe sahiptirler.
- Güven ve emniyet arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM6): Kontrolcü, tedbirli, ketum, titiz, düzenli, içinde bulundukları grubun en önünde ya da en gerisinde bulunup sivrilmek istemeyen öğrencilerdir. İkircikli bir bilişsel işleyişe sahiptirler. Olumlu ve olumsuz ihtimalleri birarada düşünür, olumsuz ihtimale göre tedbir alma eğilimi gösterirler. Belirsizlik durumlarında karar vermekte zorlanır, bilgili, kendinden emin, güvendikleri bir otorite figürüne danışma ihtiyacı duyarlar.
- Keyif ve haz arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM7): Dışadönük, çabuk ilişki kuran, neşeli, hayalci, iyimser, eğlenceye düşkün, yeniliğe ve deneyimlemeye meraklı, heyecan arayan, pratik öğrencilerdir. Çağrışımları hızlıdır ve akıllarında aynı anda birçok yeni fikir ve proje bulunur. Sıkıntıdan kaçınan ve çabuk sıkılan bu öğrenciler, tek bir işe veya konuya uzun süre odaklanmakta zorlanma, dağınık ve düzensiz olma özellikleri gösterirler.
- Güç ve hakimiyet arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM8): Hükmedici, önder, her şart ve durumda en önde yer almak isteyen, cesur, dayanıklı, kendinden emin, açık sözlü ve cömert öğrencilerdir. Zayıflıktan hoşlanmayan, çabuk öfkelenen ve çok çabuk eyleme geçen bu öğrenciler, çabuk parlama, sert ve baskıcı olma özellikleri gösterirler.
- Huzur ve sükûnet arayan mizaç tipindeki öğrenciler (DTM9): Her zaman barış ve uzlaşmadan yana olan, sakin, arabulucu, çevresiyle uyumlu, bütünleşmeci, kabullenici ve esnek öğrencilerdir. Rahatına düşkün olan bu öğrenciler, yeme-içme, uyku, dinlenme gibi içgüdüsel ihtiyaçların tatminini önceler, rutin düzen içinde çalışmayı isterler. Tartışma ve kavga ortamlarından kaçınan bu öğrenciler, sorunları akışına bırakmaya ve ertelemeye eğilimlidirler. Hayır demekte zorlanır, öfkelerini pasif bir inatçılıkla gösterirler.
Dokuz Tip Mizaç Modeli’nin diğer kuram ve yaklaşımlardan farkı
Bireysel farklılıkları tespit etmek ve eğitim uygulamalarına entegre etmek amacında olan Çoklu Zeka, Beş Faktör gibi birçok kuram ve yaklaşım bireysel farklılıkları tespit etmek adına bir sınıflama yapıyor. Hatta birçok kuram, gücünü bu aşamada tutarlı ve doğru bir sınıflama yapma ve bireyleri doğru tarif etmelerinden alıyor.
Dokuz Tip Mizaç Modeli ise diğer yaklaşımlardan farklı olarak gücünü, bireyin en temel psikolojik yapıtaşı olan mizaç düzeyinde doğru ve tutarlı bir “bireyi tanıma sistemi” olabilmenin ötesinde, çevresiyle olan uyumunu da değerlendirme imkanı sunabilmesinden alıyor. Bu nedenle zeka, kişilik özellikleri, yetenek ve ilgiler gibi birçok farklı alanda sahip olduğumuz bilgi ve yöntemleri nasıl kullanacağımızla ilgili sistematik bir yol gösteren, çatı bir model olma özelliği taşıyor.
Mizaç tipleri, Dokuz Tip Mizaç Modeli’ne dayalı olarak Türk toplumuna uygun bir biçimde geliştirilen ve bilimsel geçerlik ve güvenirliği ortaya konmuş Dokuz Tip Mizaç Ölçeği’yle belirleniyor. Dokuz Tip Mizaç Modeli, öğrencinin mizaç tipi tespit edildikten sonra, bireysel farklılıklarına uygun bir yaklaşım da sunuyor. Mizaç tiplerinin temel ruhsal ihtiyaçları, öğrencinin ders çalışma alışkanlıkları, motivasyonları, istenmeyen davranışların önlenmesi, yetenek ve ilgi eğilimlerine göre meslek yönlendirmeleri, mizaç tiplerine göre ebeveyn, öğretmen ve akran ilişkilerini değerlendirme gibi günlük yaşamda gözlenebilir birçok alanda uygulanabilir ve sürdürülebilir “aktif” bir yol gösterici görevi görüyor.
Örneğin, her öğretmenin meslek yaşamında sık karşılaştığı, öğrenciler arasında devam eden çatışma yaşama durumunu ele alalım. Klasik yöntemler, bu öğrenciler arasındaki çatışmalara durumsal bir yaklaşım geliştirmekten öteye geçemiyor (Ne oldu, niçin anlaşamıyorsunuz anlat bakalım. Şimdi de sen anlat. Arkadaşlar arasında olur böyle şeyler, şimdi öpüşüp barışın, bir daha da yapmayın oldu mu?) Oysa biz bugün biliyoruz ki, iyi bir okul durumsal krizleri çözen değil, riskleri yönetebilen okuldur. Bu noktada Dokuz Tip Mizaç Modeli, hangi öğrenciler arasında çatışma yaşama riskinin yüksek olduğunu öngörebilmemizi sağlıyor ve nasıl önlemler alınması gerektiğini açıklıyor.
Pratik ve uygulanabilir önerilerde bulunuyor
Dokuz Tip Mizaç Modeli, mizaç tipleri ve özelliklerini tespit etmenin ötesinde, mizaç yapılarından yola çıkarak öğretmen, akran ve ebeveyn arasındaki ilişkilerin psikolojik dinamiklerini açıklıyor. Öğrencilerin mizaç yapılarını temel alarak bireysel farklılıklara uygun, pratik ve uygulanabilir önerilerde bulunuyor. Bireyin mizaç yapısı üzerinden yaşamdaki temel arayışını, normal, stres ve rahat durumlarındaki davranışları, akademik ve ruhsal yönelimleri, doğal eğilimleri, olumsuzluğa açık riskleri ve kendi ekosistemindeki diğer unsurlarla ilişkilerini belirleyebilen bütüncül bir öğretim ve rehberlik yaklaşımı sağlıyor.
Böylece, okula yeni bir sistem getirerek, tüm bu ilişkileri ve değişkenleri sistematik bir model üzerinden ele almak, okulun rehberlik sisteminden başlayarak akademik kalitesini yükseltmek, okulda barış ortamını sağlamak ve okulda eğitim dışındaki başka meselelere enerji harcanmasına gerek olmadan, eğitime odaklanabilen sağlıklı bir ortam yaratmak mümkün oluyor.
Sonuçta, diğer model ve önermeleri reddetmeyen hatta çatı model olabilecek sağlam önermelere sahip olan, psikolojinin temel kavramlarına hakim, bireysel farklılıklara en temel psikolojik öğemiz olan mizaçtan başlayarak tutarlı ve kapsamlı bir yaklaşım gösterebilen ve bireysel farklılıkları olağan durumlarla birlikte stres ve rahatlama durumlarında da tespit edebilen bir modelin, bilimsel-kanıta dayalı temellere sahip olmasının yanı sıra uygulanabilir olması eğitim ve öğretim alanında çığır açabilir. Ayrıntılar için personalogia.com adresine bakılabilir.