Güncelleme Tarihi:
9’uncu Ortaöğretim Çalıştayı bu yıl “Öğrenen Okul – Güçlenen Öğretmen” temasıyla Irmak Okulları ev sahipliğinde düzenlendi. Çalıştayda, akademisyenler ve eğitim uzmanları farklı konular hakkında yaptıkları konuşmalarla çalıştaya katkıda bulundu. “Robotlar öğretmenlerin yerini alabilir mi?” konusunu ele alan Film Yapımcısı, Senaryo Yazarı ve Yönetmen Birol Güven, yapay zekaların gelecekte birçok mesleği yapabileceğine değindi. Doç. Dr. Güven ise eğitimde yapılan dört yanlış olduğunu belirterek o yanlışları şöyle sıraladı:
ÖĞRENMEYİ AYRIŞTIRIYORUZ
“Eğitimde aslında birçok yanlışımız var. Bunlardan dördünü sıralamak istiyorum. Neyi yapamadığımızı biliyoruz, neyi yapmamız gerektiği üzerinde de çalışmamız gerekiyor. Bu sebeple yapılan ilk yanlışın akademik becerilere öncelik verilmesi, öğrenmeyi bölmelere ayırmak olduğunu düşünüyorum. Öğrenmeyi biz matematik, fizik, kimya, müzik, resim gibi alan öğrenmesi olarak ayırıp bütünleştirmediğimizde o alanlar öğrenme esnasında da bir bütün olamıyor. Haliyle öğrenme çok akılda kalıcı da olmuyor. Ama her alanın bir uzmanı var ve bunlar nasıl bütünleşecek diye sorulabilir. Ama şöyle düşünelim, örneğin matematik öğretirken beden perküsyonu yapılsa nasıl olur? Matematik öğretmeni her şeyi yapmalı demiyorum ama böyle yapılsa daha bütünleştirici bir eğitim olabilir mi? Kısacası öğretmenler kendilerini farklı alanlarda da geliştirip çeşitlendirebilirse bu çok değerli olur.
OKULLAR TOPLUMUN BİR YANSIMASI
İkinci yanlışımızsa öğretmenliğin esenliğine yani psikolojik sağlığına önem vermemek. Öğretmenlerin psikolojik sağlığını ve sınıflarında iyi olma durumunu sağlamak gerekiyor. Çünkü öğretmen esenliği sınıf ortamına yansıyor. Üçüncü yanlışın okul topluluğu kültürü yaratmamak olduğunu düşünüyorum. Okul kültürünün hangi değerler üzerine inşa edildiğine bakmak gerekir. Bunu temsil eden panolar, şekiller okulların içerisinde yer almalı. Örneğin; dürüstlük, yardımlaşma ya da paylaşmak bu değerlerden bazılarıdır ve bunlar belli bir kültürü benimsemiş okullarda semboller ya da kişilerarası ilişkilerle gösterilmeli. Çocuklar ve gençler buna gerçekten ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü okullar küçük topluluklar, yani toplumun bir yansıması. Okulların, öğrencilerin özellikle rahatça konuşabilecekleri, haklarını ayırt edebileceklerini ve bir katkı sunabileceklerini bilecekleri bir ortamı oluşturması gerekiyor. Ben bunu çok sınırlı seviyede yaptığımızı düşünüyorum.
ÖNEMLİ OLAN ÇOCUĞUN KENDİSİNİ TANIMASI
Son yanlış ise çocuk katılımı ve katkısını görmezden gelmek. Burada aslında çocukların beceri ve tutkularını keşfetmek için onlara fırsat verilmediğini vurgulayabiliriz. Asıl önemli olan çocuğun kendisini tanıması. Okullar, kendi becerilerini tanıyan ve bunu geliştirmek için adımlar atan çocukların yetişmesini sağlayabilir.”