Güncelleme Tarihi:
Havadan anlam veremedikleri şeyler uçarak geliyor ve çevresindeki herkesi öldürüyor veya yaralıyor. Ellerinde buna karşı koyacak hiçbir güç yok, tamamen işlevsiz kalıyorlar! Bir başka örneği Jared Diamond “Tüfek, Mikrop, Çelik” adlı kitabında veriyor. 1500’lerde sadece 168 İspanyol askeri, binlerce askerlik İnka ordusunu dağıtıyor, çünkü İspanyollarda o dönemin en üst teknolojisi tüfek, barut ve top var. Dışarıdan herhangi bir tehdit ile karşılaşmadan yıllarca yaşayan o dönemki bir İnkalının yerine kendinizi koyar mısınız? Bir avuç insan birkaç gemiden sahillerinize çıkıyorlar ve binlerce askerlik ordunuzu dağıtıp işlevsiz hale getiriyorlar. Verilebilecek binlerce örnek arasından son bir tanesi Sanayi Devrimi’nin başladığı ülke İngiltere’den ve bu devrimin işaret fişeği olarak adlandırabilecek otomatik dokuma tezgâhları ile ilgili. Dokuma işleminin daha az insan gücüyle yapılmasını sağlayacak otomatik makineyi geliştiren İngiliz burjuva, bu makinenin kendisine ait olduğunu ispatlayacak bir tür patent belgesini kraliçenin imzalamasını istediğinde, Kraliçe binlerce dokuma tezgahı ustası ve işçisinin işsiz kalacağı korkusuyla uzun süre bu belgeyi imzalamaz. Daha sonra kraliçenin baskılara dayanamayarak imzayı atmasıyla, Ned Ludd isimli bir ustanın liderliğinde çeteleşen dokuma işçileri, işlerini elinden alacağını düşündükleri otomatik tezgâhları geceleri atölyelere girerek ataşe vermeye başlarlar. Şimdi de kendinizi o dönemde ailesinin geçimini, tek becerisi dokumacılıkla sağlayan bir işçinin veya ustanın yerine koyar mısınız? Birisi bir makine icat ediyor ve o makine o güne kadar biriktirdiğiniz tüm bilgi ve beceriyi işlevsiz ve anlamsız hale getiriyor.
TEKNOLOJİNİN YIKICI ETKİSİ
Geçmişe dönük bütün bu örnekleri verme ihtiyacını neden hissettim? Geçmişte daha seyrek yaşanan ‘teknolojinin yıkıcı etkisi’ özellikle son 15 yıldır artarak tüm toplumları tehdit etmektedir. Teknolojinin yıkıcı etkisinin farkında olan toplumlar, özellikle 2025’lerden itibaren birçok ülkede ‘değişen emeğin’ gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatılmadığı için iş gücüne katılmakta zorluk yaşayacak bugünün çocuklarının neden olacağı sosyal patlamalara önlem almaya çalışmaktadır. Alınan önlemlerin en başında ise Sanayi Devrimi’nin koşullarına göre ortalama becerilere sahip insanları yetiştirmek üzere tasarlanan ve artık bugünün ihtiyaçlarına cevap vermeyen eğitim paradigmasının ve okulculuğun değiştirilmesi gelmektedir.
NELER DEĞİŞİYOR?
Bugünden başlayarak, eğitime ait tüm kavramları ve onları oluşturan özellikleri tek tek gözden geçirmek ve güncellemek zorundayız: Öğretmen, öğrenci, öğrenmenin tasarımı, sınıf tasarımı, okulun fiziki yapısı, ölçme-değerlendirme, materyal, okul yöneticisi vb… Öğretmenin, her öğrencinin cebinde bulunan mobil araçlar yüzünden ‘enformasyon tekeli’ olma özelliği sona ermektedir. Artık öğretmenin de öğrenci ile beraber sürekli öğrenen olması gerekmektedir. Çünkü öğretmenin alanı ile ilgili öğrenmesi gereken şeyler statik değil ve sürekli artıyor. Değişimde işi en zor olan, ama bu değişimden en fazla keyif alacak olan ise öğrenci. Öğrencilik, artık öğretmenin ilgili derse ait bir-iki kitaptan aktardıklarını ezberleyip, önüne konulan şıklardan en uygununu seçerek başarılı görünmenin ötesinde bir durumu ifade etmektedir. Hatta bundan sonra öğrencilik sadece hayatın ilk 20 yılının ötesinde neredeyse ömür boyu sürecek bir durum. Çocuklarımızın, yenilikçi bir teknolojinin hiç umulmayan bir anda mesleklerini yok ettiği veya mesleklerini radikal bir şekilde dönüştürdüğü bir durumla hayatları boyunca birden fazla defa karşılaşma ihtimali çok yüksek. Bu nedenle yeni nesillerin ‘işlevsiz kalmamak’ için hayatları boyunca birkaç defa yeni meslek kazanmaları gerekecek. Okullarda, disiplinlerin birbirinden kopuk şekilde kapalı sınıflarda kuramsal olarak anlatıldığı derslerin yerini öğrencilerin birden fazla disipline ait kuramsal bilgiyi uygulayarak verilen problem durumuna çözüm ürettikleri atölyeler almaya başladı bile.
MELEZ BECERİLERE SAHİP İNSAN İSTİHDAMI
Acaba Neandertaller ‘Mızrak icat oldu, mertlik bozuldu!’, İnkalar ‘Top-tüfek icat oldu mertlik bozuldu!’ veya İngiltere’de dokuma işçileri ‘Otomatik dokuma tezgahı icat oldu mertlik bozuldu’ demişler midir? Muhtemelen bu cümle, hayal kuran ve hayalini gerçekleştirmek üzere sürekli yeniyi deneyen-hata yapan-hatasından ders çıkaran-tekrar deneyen insanlar olduğu sürece sonsuza kadar kurulmaya devam edecek. Sorun başkalarının bir şey icat etmesinden çok, sizin bir şeyler icat edecek bilgi ve beceriye sahip olmamanız ve inovasyonların getirdiği değişime uyum sağlayamamanızdır. Sorun başkalarının geliştirdiği robotların, akıllı cihazların, yapay zekaya sahip yazılımların insan gerektiren işleri otomatik yapması değil, bu dönüşümün gerektirdiği bilgi-beceriyi çocuklara doğru bir şekilde kazandırıp kazandıramadığınızdır.
Yıkıcı inovasyonların getireceği dönüşümün sosyolojik, psikolojik, ekonomik, felsefi tüm boyutlarını sürekli irdeleyen gelişmiş ülkelerin son yıllarda algoritmik, yaratıcı ve eleştirel düşünme, problem içinde problem çözme, iş birliği içinde çalışabilme gibi evrensel okuryazarlık becerilerini geliştirmek üzere kodlama, 3D tasarım ve elektronik/robotik tasarım gibi eğitimlerini ilkokuldan başlayarak uygulamalarını doğru anlamak zorundayız. Ünlü Fortune Dergisi iş birliği ile hazırlanan bir raporda, son yıllarda kurumların ilginç bir şekilde ‘melez becerilere’ sahip insanları istihdam etme eğilimine girdiği vurgulanmaktadır. Yeni okul modeli, çocukların temel, sosyal ve beşeri bilimlere ait bilgileri birlikte işe koşarak, hayal ettikleri yenilikleri ete-kemiğe büründürüp hayata geçirebilecekleri, bunu yaparken arkadaşları ile iş birliği içinde olabilecekleri, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini kullanabilecekleri öğrenme kaynaklarına ve öğretmenlere sahip olmalıdır.
Mümkün olan tüm üretim ve hizmet süreçlerini insan kas gücünden arındırmayı hedefleyen Almanların ifadesiyle Sanayi 4.0’ın yok edeceği mertlik, eğitim sistemlerini bu gelişmelere göre güncellemeyen toplumları çok olumsuz etkileyecek. Diğer yandan, şimdiden eğitim sistemini oluşturan tüm bileşenleri dönüşümle uyumlu hale getiren toplumları ise yepyeni fırsatlar ve zenginlikler beklemektedir. @drselcukozdemir
PROF. DR. SELÇUK ÖZDEMİR KİMDİR?
ODTÜ Yabancı Diller Eğitimi İngilizce Öğretmenliği bölümünden 1996 yılında mezun olan Selçuk Özdemir, doktorasını 2005 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde yaptı. Kasım 2007’de yardımcı doçent, Haziran 2011’de doçent, Şubat 2018’de ise profesörlük unvanını aldı. Uluslararası hakemli dergilerde çok sayıda yazısı ve makalesi yayımlanan Özdemir, uluslararası bilimsel toplantılarda bildiriler sundu. Yayımlanmış kitapları ve bazı kitaplarda da bölümleri bulunan Özdemir, Türkiye Bilişim Derneği’nin de üyesi. Prof. Dr. Selçuk Özdemir’in çok sayıda da ödülü bulunuyor.