Güncelleme Tarihi:
SETA araştırmacıları tarafından hazırlanan, ‘2015’te Eğitim’ analizinde, eğitimdeki yenilikler ve gelişmeler ele alındı.
Bu kapsamda, geçen yıl ilk kez uygulanan Temel Egitimden Ortaögretime Geçiş (TEOG) yerleştirme sisteminin kamuoyunun öneri ve eleştirileri çerçevesinde MEB tarafından gözden geçirildiği ifade edilen analizde, geçen yıl bazı ögrencilerin ikametlerinden çok uzaktaki okullara yerlestirildiği hatırlatıldı. MEB’in, öğrencileri ‘tek takvimde tek seferde’ yerleştirmeye çalıştığı ancak yerleştirme işleminin eğitim öğretim döneminin ortasına kadar devam ettiği anlatılan analizde, bu durumun öğrencilerin, okullarına uyum süreçlerinin uzamasına ve akademik takvime geç başlamasına sebep olduğu ve degişikliklerin sorunları yeteri kadar çözmediği kaydedildi.
MEB’in sorunların yapısal olduğu gerçeginden uzak şekilde küçük değişikliklerle çözüm üretmeye çalıştığı, analizde, yerleştirme sisteminin, tüm liseleri ve bütün 8’inci sınıf öğrencilerini kapsaması bakımından yapısal sorun içerdiğine işaret edildi.
TEOG yerleştirme sistemiyle artık tüm okulların bir puanı bulunduğuna dikkat çekilen analizde, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Bu durum, sıralamada en geride olan okulların ve bu okul öğrencilerinin ‘düşük puanlı’ olarak damgalanmasına ve bu okullardaki öğrenci ve öğretmenlerin motivasyon kaybı yaşamasına neden oluyor. Dahası pek çok öğrenci anlamlı puan farkı olmamasına rağmen daha yüksek puanlı bir liseye gidebilmek için evinden çok uzakta okulu tercih etmek durumunda kalıyor. Bu da hem öğrenci hem de veli için bir külfet oluşturuyor. Sistemin bu yapısal sorununu çözebilmek için SETA olarak daha önce vurguladığımız üzere, merkezi sınavla öğrenci alan okul sayıları ve türleri azaltılmalı, bütün öğrenciler merkezi yerleştirmeye tabi tutulmalı ve sınavla öğrenci alan okul sayısı yüzde 3-5 düzeyine çekilmeli.”
Analizde, ‘TEOG yerleştirme sistemi, hem her yıl yerleştirme sürecinde eğitim sisteminin uzun süre aksamasına neden olması, hem de tüm okul ve öğrencilerin puan üstünlüğü ekseninde sıralaması nedeniyle Türkiye eğitim sistemi üzerinde yakın gelecekte telafisi imkansız sorunlara neden olabileceği’ görüşü paylaşıldı.
Dershane kararı kamuoyunda tartışıldı
Dershanelerin özel okula dönüşüm sürecine de yer verilen analizde, dershanelerin çoğunun temel liseye dönüşmesinin kamuoyunda, ‘bu okulların hem okul hem dershane imkanı sunacağı’ şeklinde tartışıldığı anımsatıldı.
Anayasa Mahkemesinin (AYM) dershanelerin kapatılmasına ilişkin iptal kararı sonrası MEB’in yeni yönetmelik çıkardığı hatırlatılan analizde, okul dışı eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ‘özel öğretim kursu’ , ’kişisel gelişim kursu’, ‘meslek edindirme ve mesleki gelişim kursu’ ile ‘yetenek kursu’ başlıklarında yeni kurs tanımlarının getirildiği anlatıldı.
Analizde, ‘gelinen nokta itibarıyla, dershane ve okul iki başlılığından kurtulmak amaçlanırken, dershanelerin dönüşümü ile temel liseler bir yandan takviye kursları ve özel öğretim kursları gibi yeni kurumlar türedi. Son tahlilde eğitimde çok başlılık krizi yaşanmaması için temel liselerde ve özel öğretim kurslarında izleme ve denetim mekanizmalarının geliştirilmesi önemli’ denildi.
MEB’in, geçen yıl başlattığı özel okullarda eğitim ve ögretim desteği verilmesine ilişkin uygulama kapsamında da yönetmelik değişikliğine gittiği belirtilen analizde, değerlendirme kriterlerinin yeniden belirlendiği, resmi okullardaki öğrencilerle birlikte özel okulda kayıtlı öğrencilere de başvuru hakkı tanındığı kaydedildi.
Teşvik programının amacının halen net şekilde belirtilmediği aktarılan analizde, özel okul oranını artırmak için özel okulların daha serbest yapıya kavuşturulması ve kamu sisteminden farklılaşmasına izin verilmesi gerektiği bildirildi.
Yöneticiler için ‘akademi’ önerisi
Yönetici seçimi ve ataması hususunun da bu yıl eğitimin en sıcak gündem maddelerinden biri olduğu dile getirilen analizde, MEB’in son yıllarda yönetici atama konusunda birçok defa yönetmelik yayımlamasına rağmen halen istikrarlı bir sistemin ortaya çıkmadığına işaret edildi. Analizde, bu durumun, yöneticilik görevinin cazibesini yitirmesine sebep olabileceğine dikkat çekildi.
64’üncü Hükümet Programı’nda, ögretmen yetiştirme hedefiyle yapılması planlanan ‘Öğretmen Akademisi’ne de yer verilen analizde, uygulamanın yöneticiler için de tasarlanması gerektiği savunuldu.
Türkiye öğretmen rotasyonuna gitmeli
Analizde ögretmenlerin rotasyonunun da bu yıl gündemde olduğu anımsatıldı. İlk önce aynı eğitim kurumunda azami çalışma süresinin 12 yıl olarak belirlendiği sonra yönetmelikte değişikliğe gidilerek sürenin 15 yıla çıkarıldığı, daha sonra ise rotasyonun iptal edildiğinden bahsedildi.
MEB’in bu konuda 4 aylık süreçte 3 farklı karar almasının, rotasyon hususunda halen bir politika bulunmayışından kaynaklandığı dile getirildi. Analizde Çin örneği verildi. “Pek çok uluslararası sınavda yüksek başarı sergileyen Çin’de son yıllarda eğitimde esitsizliğe karşı alınan en önemli önlemlerden biri öğretmen rotasyonu politikası oldu. Çin bu rotasyonu da belli bir denklem içerisinde yapmış ve deneyimli öğretmenlerin dezavantajlı okullarda hizmet etmesini sağlayacak bir model geliitirdi. Eğitimde eşitsizlikleri azaltmak amacıyla Türkiye’nin de hedeflerini belirleyerek öğretmen rotasyonuna gitmesi gerekiyor”.
Gelişmelerin, öğretmenler ve kamuoyu nezdinde var olan, ‘MEB’in sürekli degişiklik yaptığı’ yönündeki algıları güçlendirdiği savunulan analizde, bakanlığın yapacağı degişiklikler hakkında önceden ilgili kişi ve kurumlarla saglıklı istişareler yapması, alt yapı çalışmalarını sağlaması ve eğitimin yapısal sorunlarına yönelik kalıcı ve uzun vadeli politikalar geliştirmesi önerisine yer verildi.
Analizde, ‘2015 yılı, milli eğitimde reformlar yerine mevcut politika ve uygulamalarda değişikliklere gidilen bir restorasyon yılı oldu. Kamuoyundan gelen eleştiri ve öneriler ile yargı kararlarının bu değişikliklerin yapılmasında etkili olduğu söylenebilir’ denildi.