Güncelleme Tarihi:
Pozitivist dönem sonrası yani postpozitivist yaklaşımlar ise öğrenmede ve bilimde her şeyin sayısallaştırılarak genellenemeyeceğini ortaya atmaya başladı. Özellikle de insana dair konuların ve bireyin biricikliğinin beyin hakkında yapılan araştırmalar yolu ile somutlanmaya başlaması bu yaklaşımları destekledi. Akademik zeka olarak tarifleyebileceğimiz IQ yanında Daniel Goleman tarafından ortaya atılan EQ yani duygusal zeka kavramı da yaşamımıza girmiş oldu.
Goleman’a göre duygusal zeka, bireyin kendisinin ve başkalarının hislerini tanıma, kendisini motive etme, içindeki ve ilişkilerindeki duyguları iyi yönetme becerisini işaret eder. Duygusal zeka, akademik zekadan, yani akademik zeka ile ölçülen salt bilişsel becerilerden ayrı olan, ancak onu tamamlayan yetenekleri tanımlar. Kişinin duygusal zekası, bu zeka türünü beş bileşenini özbilinç motivasyon, kendine çekidüzen verme, empati ve ilişkilerde ustalık temel nitelikteki pratik becerileri öğrenme potansiyelini belirler. Kişinin iş yerinde gereksinim duyulan yeteneklere bu potansiyelin ne kadarını aktarabildiği ise duygusal yeterliliğine bağlıdır.
Bu beş bileşeni kısaca şöyle tanımlayabiliriz,
1. Özbilinç: Özbilinç, kişinin kendisini ve duygularını tanıması, anlaması ve ifade edebilmesi ve ayni zamanda başkaları tarafından anlaşılabilmesidir.
2. Duyguları Yönetmek: Duygularla başa çıkabilme yeteneğidir. Duygular oluşurken bunun nedenlerini anlamak ve o duyguyu kontrol edebilmektir.
3. Kendini Motive Etmek: Motivasyon, hedefe ulaşabilmek için heyecan ve istek duymaktır. Kişinin kendisini ve başkalarını yüreklendirebilmesi ve yapılan bir işe odaklanarak o işin sonuçlandırılabilmesi için üretken bir biçimde çalışılmasını sağlamaktır. Diğer bir deyişle içsel motivasyona sahip olmaktır.
4. Empati : Başkalarının duygularına ve ihtiyaçlarına duyarlı olma yeteneğidir. İnsanlarla ilişkilerin iyi olmasında esas, onları anlayabilmek, gereksinimlerine cevap verebilmektir.
5. İlişkileri Yönetmek: İnsanlar arası ilişkilerde başarılı olmak ve karşımızdakilerin duygularını anlayarak onları yönetebilme becerisidir.
Şimdi bu beş bileşen ışığında eğitim sistemimize güncel olaylar açısından bir fotoğraf ile bakalım.
Durum: Eğitim sistemi içinde sürekli ve sonuç almadan yapılan değişimler nedeni ile eğitimciler sisteme küs ve hatta umudunu yitirmiş.
Tespit: 1,3,4 ve 5 mevcut değil…
Durum: Eğitimciler kendi aralarında kategorize edilmiş durumda ve birbirlerine olan güvenleri her gün azalıyor.
Tespit: Özellikle 4'üncü ve 5'inci bileşen yok…
Durum: Öğrenciler her yıl yeni sistemlerle karşılaşıyor üstelik aldıkları eğitim, onları hayata hazırlamadığı gibi artık iş sahibi yapma olasılığı da hızla kayboluyor.
Tespit: Birden beşe kadar tüm bileşenler yok…
Durum: Veliler bir yandan dijital çağın ve küreselleşmenin getirdiği baskılar, diğer yandan da eğitim sistemine olan güvensizlikleri nedeni ile kızgın, kırgın ve hatta öfkeliler…
Tespit: Birden beşe kadar tüm bileşenler yok…
Durum: Atanamayan öğretmenler durumu başka bir kaotik durum ki kimse nasıl çözüleceğini bilmiyor.
Tespit: Birden beşe kadar tüm bileşenler yok…
Durum: Okulda şiddet, bağımlılık ve akademik başarı sorunları gün geçtikçe hızla artıyor.
Tespit: Okula örgütsel açıdan baktığımızda da birden beşe kadar tüm bileşenler eksik…
Bu listeyi daha çok uzatabiliriz hatta sizden yazmanızı istesem hiç düşünülmemiş pek çok durum da açığa çıkar. Amacım listeyi yazmaktan çok sistemin duygusal zeka sorununa işaret etmekti.
Geçtiğimiz günlerde Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği ve bir gurup gönüllü ile yaptığımız bir toplantıda anlattıkları inanılmazdı. Koruyucu aileler yanında yaşayan veya yurtlarda yaşayan çocuklarımızın, okullarda eğitimciler ve arkadaşları tarafından nasıl etiketlendiğini anlattılar. Bazı eğitimcilerin bu çocukları okulun başarısını düşürdüğü ve diğer aileler ve çocuklar onları istemiyor gibi gerekçeler ile okullarına almak istemediklerini anlattılar. Üstelik ellerinde kayıtlı pek çok böyle olay var. Diğer yandan okullarımızın sadece yurtlarda yaşayan çocuklar değil dezavantajlı guruplardan gelen her türlü öğrenciye karşı duygusal zeka sorunu olduğu da çok açık bir gerçek.
Sonuç olarak altını çizmek isterim ki, ülkemizi dijital çağda yönetecek çocuklarımızın ve gençlerimizin yetişebilmesi için okulun ve eğitim sitemimizin duygusal zeka sorununu çözmeliyiz. Teknolojinin çözemeyeceği böylesine hayati sorunlarımızı insana yakışan şekilde duygusal zekası yüksek bir eğitim sistemi için biz yetişkinlerin aklımızı başımıza toplayarak çözme vakti geçmek üzere…