Eğitim ortamlarında istenmedik davranışlar

Güncelleme Tarihi:

Eğitim ortamlarında istenmedik davranışlar
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2021 09:48

Eğitimde istenmedik davranışlar konuşulduğu zaman, genellikle öğrenci davranışlarına odaklanır ve zorlu öğrencilerle başa çıkmada ne çeşit bilgi ve beceriler gerektiğini düşünürüz. Örnek öğretmen uygulamalarının belirlenmesi üzerinde durur, olumsuz öğretmen davranışlarını pek aklımıza getirmez ve öğretmenlerin bazı davranışlarının da büyük bir sorun kaynağı olabileceği gerçeğini görmezden geliriz.

Haberin Devamı

Halbuki, dünyadaki pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’mizde de ne yazık ki öğretmenlerin; disiplini sağlamak için şiddet içeren davranışlar, adil olmayan sınavlar, olumsuz eleştiriler, utandırma ve aşağılamalar, yıldırma ve korkutmalar gibi çeşitli eylemlere başvurduğu biliniyor Psikolojik ya da fiziksel şekle bürünen bu kötü muamele çok ciddi bir sorun olarak da karşımıza çıkıyor. Fiziksel ceza ya da halk arasındaki adıyla dayak, öğrencinin davranışını düzeltmek veya kontrol etmek üzere, onun acı çekmesi amacıyla orantısız bedensel bir güç kullanımı olarak tanımlanıyor. Ancak bu davranışlar hiçbir şekilde bir öğretmene yakışmadığı gibi, hiçbir canlının bir diğer canlıya uygulaması da yakışmaz; doğru olmaz; evrensel etik değerlerine karşıdır ve yetkililer tarafından kesinlikle önlenmelidir.

Haberin Devamı

DAYAK 1923’TE YASAKLANDI
Türkiye dayağı okullarda 1923’te Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte yasaklamıştır. Bu tarih, bize Türkiye’nin birçok Avrupa ve Asya ülkelerinden daha önce dayağa karşı önlem aldığını gösteriyor. Dahası, okullarda tüm diğer fiziksel disiplin biçimleri de 2005’te yasaklanmıştır. Böyle olduğu halde, maalesef okullarda hala şiddet uygulamalarını görebiliyoruz.
Fiziksel şiddet ya da dayak konusu bizi öğretmenliğin bir meslek mi yoksa bir iş mi olduğu tartışmasına kadar getiriyor. Şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki öğretmenlik herhangi bir iş değildir; bir meslektir; hatta çok ciddiye alınması gereken bir meslektir. ‘Niye öğretmen olmak istenir’ konusu incelendiğinde, öğretmenliğin sosyal olarak değerli ve önemli görüldüğü, faydalı olma ve fark yaratma isteğini içerdiği, kişinin bilgisini çocuklara iletme ve onların fiziksel ve ruhsal gelişimlerine katkıda bulunma arzusunu barındırdığı görülmüştür.
Sağlıklı öğretmen-öğrenci ilişkisinin temel ögelerinden biri de öğrenciyle ilgilenmek, onu korumak, kollamak ve maddi-manevi öğrencinin yanında olmaktır. Öğretmenlik fedakarlık, hoşgörü, kendini sürekli yenileme ve mesleği isteyerek uygulama gibi özellikleri gerektiren bir meslektir. Mesleğin temel kriteri olan ‘kişinin başkalarına yararlı olduğunu hissetmesi’ ve iş yaşamında içsel bir doygunluğu bulması önemli bir durumdur. Bu nedenle öğretmenlerin öğrencilerine karşı duyarlılık, anlayış ve sabır gösterme sorumluluğunu hissetmeleri çok önemlidir.

Haberin Devamı

ÖĞRETMENLİKTE KİŞİSEL ÖZELLİKLER GÖZETİLMELİ
Eğitim ortamlarında uygunsuz/istenmedik davranışlara sebebiyet vermemek için öncelikle, öğretmen adaylarının öğretmen olmak için doğru kişiler olup olmadığına bakılmalıdır. Adaylar, kişisel özelliklerinin işlerini nasıl etkileyebileceği ve kariyer gelişimlerini buna göre planlamaları gerektiği konusunda uyarılmalıdır. Daha sonra, sağlıklı bir meslek yaşamı için öğretmenlik motivasyonlarını ve mesleğe ilişkin inançlarını gözden geçirmeleri tavsiye edilmelidir. Stresli olan ve kaygı kapasitesi düşük, çocuklarla/gençlerle çalışmayı sevmeyen (belki farkında değiller) ve sabrı, hoşgörüsü yetersiz olan kişilerin en baştan meslekten caydırılması gerekir. Şunu iyice bilmeliyiz ki öğretmenlerin mesleklerine uygun olmayan kişilik özellikleri, sadece kendilerinin ve ailelerinin değil, öğrencilerin ve ailelerinin, yöneticilerin ve ailelerinin ve hatta tüm çevrelerinin yaşamlarını etkileyecektir.

Haberin Devamı

Biz öğrencilerimizin eğitim süreçlerinde; aldığı derslerin, akademik ya da akademik olmayan tüm etkinliklerin vasıtasıyla ama özellikle öğretmenlerinin desteğiyle; öncelikle bilgiyle donanmalarını, sonra kişiliklerini bulmalarını, yetişmiş bir insan olarak bu hayatta ne işe yarayacaklarını idrak etmelerini ve sorumluluk alarak hayata hazırlanmalarını arzu ediyoruz. Bu da ancak öğretmeniyle, müfredatıyla, öğretim yöntemiyle, yöneticisiyle birlikte sağlıklı bir eğitim sistemiyle mümkün olabilir.

PROF. DR. ZEYNEP KIZILTEPE KİMDİR?
1978’de Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan Prof. Dr. Zeynep Kızıltepe, yüksek lisansını da burada tamamladı. Doktorasını ise Exeter Üniversitesi’nde yaptı. Halen Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görevini sürdüren Kızıltepe’nin, çalışma alanları arasında; gelişim, öğrenme, motivasyon, öğretmen yetiştirme bulunuyor.

BAKMADAN GEÇME!