Güncelleme Tarihi:
‘Şiddet’ denince toplum olarak aklımıza ilk olarak yaralanma ve ölümle sonuçlanan durumlar geldiği için, gerçekte şiddet olan pek çok durumun görmezden gelindiği, hatta normal kabul edildiği bir çağda yaşıyoruz. Oysa ki şiddet ‘Fiziksel ya da psikolojik zarar veya kayıpla sonuçlanan veya bunlarla sonuçlanması olası tutum ve davranışlar’ olarak tanımlanır. Çocuğa uygulanan şiddet, sağlığını olumsuz etkileyeceği gibi, gelişimini de bozması nedeniyle, izleri uzun yıllar boyunca sürer. Tanımının içeriğine dikkatle baktığımızda günlük hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız zorlayıcı tutumların bu kapsamda ele alınması gerektiğini fark edebiliriz.
Çocukların kendilerini en güvende ve mutlu hissetmeleri gereken yerlerin başında önce aile, sonra eğitim ortamları gelir. Çocuğun duygusal ve sosyal gelişimi için en önemli sorumluluğu taşıyan bu kurumlar, ne yazık ki aynı zamanda onun sıklıkla şiddete de uğradığı yerler. Bu şiddetin kaynağı yöneticiler ve eğiticiler olabildiği gibi son yıllarda sıklıkla karşımıza çıkan bir diğer kavram da ‘akran zorbalığı’, yani çocuğun kendi arkadaşları tarafından şiddete maruz kalması.
ESAS HEDEF KENDİYLE VE TOPLUMLA BARIŞIK BİREYLER YETİŞTİRMEK
Okullarda, çocuklara yaşam boyu gerekecek bilgileri öğretirken, esas hedefin geleceğin erişkinleri olacak bu bireyleri kendiyle ve toplumla barışık, sorumluluk sahibi insanlar şeklinde yetiştirmek olduğu unutulmamalı. Ancak şiddet içeren yöntemlerle bu hedefe ulaşmak zor. Eğitim ortamlarında, toplumdaki otoriter bakış açısından köken alan yaklaşımların içselleştirmesi, ‘disiplin’ adına bu yöntemlerin kabul edilmesi, hatta hoş görülmesiyle sonuçlanıyor.
Disiplin, sözlük anlamıyla bir topluluğun, düzenle ilgili yazılı ve yazısız kurallarına titizlikle uyulması demek. Toplum içinde yaşarken düzenin sağlanması ve huzurlu bir yaşam için şart olan bu kavram, genellikle olumsuz çağrışımlar yaratıyor, evde ve okulda “cezalandırılma” anlamını taşıyor. Cezalandırma kavramı ise tokat atma, sopayla veya cetvelle vurma ya da daha şiddetle dayak atma gibi fiziksel istismar yöntemlerini ya da aşağılama, tehdit etme, azarlama, korkutma gibi duygusal istismar yöntemlerini içeriyor.
ŞİDDETİ SORUN ÇÖZME YÖNTEMİ SANABİLİYOR
Disiplin sağlamak için eğiticilerin sıklıkla kullandıkları tutum, otoriter tutumdur. Cezanın ön planda tutulduğu, sıkı bir disiplin ve baskının olduğu, kurallara sıkı sıkıya uymanın beklendiği bu tutumda çocuğun hakları en aza indirilmiş durumda. Kurallar konusunda esneklik söz konusu olmaz. Otoriter tutum içeren eğitim ortamında gelişen çocuklar, otoriteyle baş edebilmek için otoriteye boyun eğiyor ve istenilen davranışın dışına çıkamıyor. Bu çocukların başkalarına bağımlı, kendi kararlarını almada güçlük çeken, iletişim problemleri yaşayan, rekabetten çekinen ve iletişim sorunları yaşayan bireyler olma olasılığı yüksek. Ancak baskı altında büyüyen çocukların bazıları da tam tersine vurucu, kırıcı, yok edici saldırgan tutumlar gösterebiliyor. Çünkü yetişkinlerin sert tutumu çocuğa olumsuz model oluyor ve güçlünün güçsüzü ezebileceğini öğretiyor. Akran zorbalığının altında yatan temel nedenin de bu olduğu biliniyor. Bu çocukların ilerideki yaşamlarında da sorun çözme yöntemi olarak fiziksel ya da duygusal baskı ya da şiddet uyguladığı, yapıcı ve uzlaşıcı çözümler yaratmak konusunda yetersiz kaldıkları görülüyor.
OLUMLU DİSİPLİN YÖNTEMLERİNİ KULLANIN
Otoriter disiplin yöntemleri kısa vadede çocuğun istenmeyen davranışı yapmasını engellese de gerçekte yalnızca cezadan kaçınmayı getirdiği ve doğru/yanlış kavramlarını içselleştirmesini sağlamadığı için ‘dış kontrollü disiplin’e neden oluyor, bu tür bir disiplinle yetişmiş bireyler ise dışarıdan kendilerini kontrol eden bir güç olmadığında her tür yanlış davranışı yapabiliyor.
Olumlu disiplin yöntemleri ise çocuğun ‘iç kontrollü disiplin’ geliştirmesini, kendi haklarını ve sorumluluklarını sahiplenmesini, diğer insanlara empatiyle yaklaşabilmesini sağlıyor. Bu disiplin yöntemini uygulayan demokratik tutumdaki yetişkinler çocuğa karşı hoşgörülü, güven verici ve destekleyici bir yaklaşım içinde oluyor. Bu tutumda çocukların hem denetlenmesi hem de gereksinimlerine duyarlı davranılması esas. Bu tutumu benimseyen okullarda çocuklar ve ergenler, kendilerini ilgilendiren konularda özgür bir şekilde görüş belirtebiliyor. Sorumluluk duygusu ve bağımsız bir kişilik yapısı geliştirebilmeleri için destekleniyor.
KURALLARIN ALTINDAKİ NEDENLERİ AÇIKLAYIN
Bu tür ortamlarda eğiticiler tutarlı, kararlı ve güven vericidir. Öğrencilerine kurallar koyarlar ancak bu kuralları neden koyduklarını, kuralların ardında yatan nedenleri açıklıyorlar. Var olan kurallara karşı öğrencilerin de önerilerini almak amacıyla onları cesaretlendiriyorlar. Demokratik tutumla yetiştirilen çocuklar sorunlarla, hayatın güçlükleriyle baş etmede en iyi olan grup. Bu çocuklar olgun, başarılı ve sorumluluk sahibi oluyor. Kendi haklarını korumasını ve başkalarının haklarına da saygı göstermeyi biliyor. Başkalarıyla işbirliği ve dayanışma içine girebiliyor. Dengeli ve uyumlu bir kişilik yapısı geliştiriyorlar.
Görüldüğü gibi okullarda şiddetin önlenmesi, en başta eğiticilerin geliştireceği tutum ve davranışlara dayanıyor. Ailelerin de bu konuda işbirliği içinde olmasıyla yetiştirilen her bir çocuğun hakları ve sorumlulukları konusunda bilinçli olduğu, sorunların iletişim yöntemleri kullanılarak uzlaşıcı bir tutumla çözüldüğü bir toplum oluşturulması sağlanabiliyor.