Güncelleme Tarihi:
Biz de uygulamayı görmek için YTÜ Eğitim Fakültesi’ndeki dersteydik. Yavuz hoca, öğrencilerinden dağıttığı boş kağıtların bir tarafına bir çiçek, diğer tarafına bir ev, masa ve biraz detay çizmelerini istedi. Öğrencilerden bazıları, “Ben iyi resim çizemiyorum” diyerek endişeyle, bazılarıysa gülerek ve şaşkınlıkla çizmeye başladı. Resimler bittiğinde Prof. Dr. Erişen, tahtaya bir ev çizdi ve çocukların yüzde 90’ının bu şekilde bir ev çizdiğini söyledi. Gerçekten de birçoğu kağıtlarına tahtadaki evi çizmişti. Ardından profesör masa ve diğer detayları, dağları, yolu, güneşi resmederken, sınıftakilerin büyük çoğunluğunun da benzer çizimler yaptığı anlaşıldı. Çiçekte ise çizilenler papatya, lale, gül diye sıralandı.
İşlediği derslerde eğitimin rolünü sorgulattığını belirten Prof. Dr. Erişen, şunları söyledi:
YARATICILIK ÖLÜYOR
Mevcut eğitim sistemi bizi çok fazla geliştiremiyor. Gazi Üniversitesi’nde 14 sene hocalık yaptım. Baktım, öğrenciler standart düşünüyor. Yılmışlıkları, umutsuzlukları var. Konya’da ders vermeye başladığım eğitim bilimlerinde de aynısını gördüm. Bu deneyi binlerce öğrencimle yaptım. Farklı illerden, okullardan ve ailelerden gelmelerine rağmen aynı evi, detaylarında aynı dağları, güneşi, bacayı, ağaçları, çiçekleri, masayı yapıyorlar. Yüzde 90’ı papatya, yüzde 6’sı lale, yüzde 3’ü gül, geriye kalanı farklı çiçek çiziyor. Kare üzerine üçgen şeklinde ev resmediyorlar. ‘Biraz detay verin’ deyince de dere, tüten baca, dağ yapıyorlar. Hepsi tek tip. Bana göre mesele eğitim. Henüz eğitim sistemine dahil olmamış, anne-babaların yaratıcılığı kısıtlayan yönlendirmesine maruz kalmamış çocuklar çok daha yaratıcı. Onlara da çizim yaptırdım. Mesela mantar, hobbit evi çiziyorlar. Uzayda kovuk gibi bir şey çiziyor ev olarak. Onların yaratıcılığı bizden çok farklı. Biz ne yapıyoruz, ‘Ev böyle yapılır’ diyerek öğretiyoruz. Sonuçta yaratıcılıkları bitiyor. Yaratıcılık bittiği zaman patent bitiyor, farklı teknolojiler gelişmiyor, üretim olmuyor. Öğretmen farklı çocukları keşfedip, onları yönlendiremiyor. Sıkıntı burada. Çeşitli toplantılarda yetişkinlere de bu deneyi yaptım. Orada da sonuç değişmedi.
ÖĞRETMENİ YETİŞTİRMELİ
Bu ülkeyi geliştirecek, kalkındıracak insanı maalesef yetiştiremiyoruz. Öncelikle, temel yeterlilikleri hayata geçirecek öğretmeni yetiştirmeliyiz. Programlar merkezde hazırlanıyor. Onun için Türkiye ölçeğinde yetiştirdiğimiz öğretmenin yaratıcılığı çok fazla yok. İnsanların inançlarında farklılar var. O farklılıkların okul programlarına yansıması gerekir. Anne ve babayı dönüştürmeliyiz. Okul dışı öğrenmeye, sivil toplum kuruluşlarına, medyaya da görev düşüyor.
‘BIRAKIN ÇEKMECELERİ KARIŞTIRSINLAR’
“Bize öğrenmeyi öğrenebilen çocuklar lazım” diyen profesör, anne-babalara da çok fazla görev düştüğünü söyledi ve “Çekmece kilitleri dünyada birkaç ülkede var. Çocuk karıştırmaya başlayınca ‘Cız, yapma’ diyoruz. Bu anne-baba davranışlarıyla çocukların merak etmelerini, araştırmalarını engellemeye başlıyoruz. Bırakın çocuk karıştırsın” dedi.