Güncelleme Tarihi:
Cem Gülan, “Artık günümüzde eğitim bitti. Maalesef sadece öğretim var. İşini doğru yapan okulları tenzih ederim ama bunda okulların da ailelerin de çok büyük kabahati var. El birliğiyle eğitimi bitirdik. Yani bugün Türkiye’nin en iyi okullarında çocuk yetiştirip Türkiye’nin en iyi liselerine yerleştirip oradan en iyi üniversitelerine gönderebilirsiniz. Bunların tamamı öğretimle mümkün. Ama o çocuğun mezun olduktan sonra doğru aile kurup kuramayacağını, çocuklarına iyi davranıp davranamayacağını, eşine saygı gösterip göstermeyeceğini, kabalık yapıp yapmayacağını bilemezsiniz. Çocuğa bir şeyler vermek demek ona en iyi giyecekleri, en iyi tatilleri yaşatmak, onu çok güzel bir evde oturtmak, onu en iyi okullara göndermek değildir. Ne kadar sevgi veriyorsunuz? Budur aile olmak” diyor.
- ODTÜ Makine Mühendisliği sonrası işinizi yapmayınca, eğitime adım attınız.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni (ODTÜ) bitirdikten sonra mezun olduğum makine mühendisliğiyle ilgili iki yıl iş aradım ama bulamadım. Sonra aile olarak bir özel okul kurmaya karar verdik. Doğan Koleji’ni 1985’te açtık. 2017 yılına kadar özel okulculuk yaptım. Bu süreçte 1992’den itibaren Türkiye Özel Okullar Derneği’nde aktif olarak çalıştım. Sınav Yürütme Kurul Başkanlıkları yaptım.
- Sonra bütün görevleri bıraktınız.
2016’da bütün aktif görevlerimden ayrıldım. Okulu aileme devrettim. Şu anda İstişare Konseyi eski başkanı rahmetli Yaşar Bayboğan’ın çocukları Lütfi ile Gökhan Bayboğan’a Çağ Üniversitesi Mütevelli Heyeti Danışmanlığı yapıyorum. Derneğin de Yüksek İstişare Konseyi Başkan Vekili ve eğitim danışmanıyım.
- Bu kadar yoğun iş temposunda nasıl rahatlarsınız?
Okumaktan, çalışmaktan ve gezmekten zevk alıyorum.
- Eğitim gördüğünüz alanda bir iş yapmamaktan pişmanlık duydunuz mu?
Evet. ODTÜ bana sosyal adaleti, eşitliği, insan haklarına saygıyı öğretti ve genel bir kültür verdi. Ama benim yerimde gerçekten Türkiye’ye makine mühendisi olarak hizmet edebilecek bir genç yetişebilirdi. 1977 yılı sağ-sol kavgalarının en sert geçtiği yıllardı. Bize yönlendirme ve rehberlik de olmadı. Belki kendimi doğru tanısaydım o zamanlar işletme, yöneticilik gibi şeylere yönelmem gerekirdi.
- Sevdiniz mi eğitimi?
Eğitimi çok sevdim ama şimdi biraz kırgınım. İşi bırakma sebebim de bu.
- Neden?
Günümüzde eğitim bitti. Sadece öğretim var. Bunda okulların da ailelerin de kabahatleri var. Bugün Türkiye’nin en iyi okullarında çocuk yetiştirip Türkiye’nin en iyi liselerine yerleştirip oradan en iyi üniversitelere gönderebilirsiniz. Bunların tamamı öğretimle mümkün. Ama o çocuğun mezun olduktan sonra doğru aile kurup kuramayacağını, çocuklarına iyi davranıp davranamayacağını, eşine saygı gösterip göstermeyeceğini bilemezsiniz. Yeterince saygılı ve sabırlı değiller. Çünkü çocukluklarını yaşamıyorlar. Çocuğa bir şeyler vermek demek ona en iyi giyecekleri vermek, en iyi tatilleri yaşatmak, çok güzel bir evde oturtmak, en iyi okullara göndermek değil. Ne kadar sevgi veriyorsunuz? Ne kadar dinliyorsunuz? Aileleri de suçlamıyorum, onlar da bir kısır döngüye girmişler. Sadece başarılı ve iyi bir okul kazanmanın çocuğunu kurtaracağına odaklanmışlar. Çocuklarının çığlıklarını dinlemiyorlar. Sonra da oturup birbirleriyle kavga edip, suçluluk duyuyorlar.
AİLELER NAZLI HALE GELDİ
Aileler her şeye çocuklarının hakkı olduğunu düşünüp, sadece istiyorlar. Okullar aileyi bilinçlendirmek konusunda geri çekiliyor, sadece çağa ayak uydurmak ve amansız rekabet ortamında da öğrenci bulabilmek için dünyada uygulanan ne varsa getirip, okullarında uygulamaya çalışıyorlar. Bunların hangisi Türkiye’ye ya da çocuklara uygun? Aileler sınıfta biraz farklı olan, örneğin öğrenme yavaşlığı olan bir öğrenciye tahammül edemiyor. Bir parça hareketli çocuğun ismi anında hiperaktif olarak konuyor. 8-10 aile Whatsapp da buluşup bu çocuk okuldan gitsin diye feryat ediyor. Whatsapp grupları zaten bir facia. Öğretmenin az ya da çok ödev vermesi sorun oluyor. Okullar zaten tecrübeli öğretmen çalıştırıyor ve inandığı için o öğretmeni sınıfa koyuyor. Velilerin okul ve öğretmenlerle işbirliği yapması gerekiyor.
OKULUN ÖNCE GÜVENLİK VE TEMİZLİĞİNE BAKIN
Okul seçerken çocuğa uygun olan okulu seçilmeli. Çocuk akademik olarak çok fazla yükü kaldıramayacak bir çocuksa tek amacı sınav kazandırmak olan okula gitmenin avuçla para dökmenin hiçbir anlamı yok. Belki çocuk sanata yönelir belki bir mesleğe yönelir. Ben olsam önce okulun güvenliğine, temizliğine bakarım. Eğitimin doğrularını yapan benimle doğru irtibat kuran, çocuğumu sahip olduğu zirveye çıkarabilecek okulu bulmaya çalışırım. Bu da okulu, sahiplerini, yöneticilerini ve öğretmenlerini tanımakla mümkün.
GENÇLER ÖNCE KENDİNİZİ GENİŞ BİR YELPAZEDE EĞİTİN
Gençlere önce geniş bir yelpazede kendilerini geliştirmelerini öneriyorum. Sadece hedefledikleri mesleğe yönelik alanlarla yetinmek eksik kalmalarına neden olur. Fen bilimleri, sosyal bilimler, sanat, spor ve yabancı dil alanlarında yayılsınlar. Çeşitli disiplinlerde kendilerini geliştirsinler. Yapmak istedikleri mesleğe karar verdikten sonra da bu mesleği nelerle zenginleştirebilirler onu düşünsünler. Bugün lise okurken bile birçok şeyi gelecek için kazanabilirsiniz. Bunların en başında dil gelir. Bir yabancı dille kısıtlı kalmamalı. Kendilerine ek beceriler koymalılar. Bir yazılım dilini de öğrenmeliler. Dünya kültürlerini öğrenmeliler. İnsan insana sosyalleşmeliler. Tabletleriyle, cep telefonlarıyla, bilgisayarlarıyla bütün dünyayla iletişim kurabilirler ama yüz yüze iletişimde maalesef sıfırlar.
EĞİTİMİ ÇOKTAN KAYBETTİK
Biz önce çocuklara sevmeyi, sevilmeyi, kendisine ve başkalarına saygı göstermeyi, kendi hakları nerede bitiyor başkalarının nerede başlıyor bunları öğretmeyi, ülkesini milletini sevmeyi, karşı cinse saygı göstermeyi, onları olduğu gibi kabul etmeyi ve en önemlisi dünyayı öğretmemiz lazım. Sadece ders peşine düşmek, öğretimdir. Eğitimi çoktan kaybettik.
OKULLAR HER YENİLİĞİ DENEMEMELİ
Okullar, çılgınlar gibi her türlü yeniliği denememeli. Eğitim, her şeyi okula koyup bunları öğrenciye yüklemek değil. Okul, tedbirlerini alıp eğitimin doğrularını işin uzmanı olarak yapacak kurum olmalı. Tabii ki bunu yaparken velilere kapalı olun demiyorum. Aksine velileri sonuna kadar dinleyin. Velileri eğitmeye çalışın, onlara doğruları gösterin.
YARIM SAAT ÇOCUĞUNUZA VAKİT AYIRIN
Çocuklarına vakit ayırsınlar. Yoğun çalışıp eve gelen vakit bulamıyoruz diyen ve bundan dolayı vicdan azabı duyan velilere çok kızıyorum. Sonra çocukların her istediklerini yapıyorlar. Tek hedefleri iyi okullarda okutmak. Bütün bunların beş kuruşluk bir önemi yok. Çocuğunuzla ilgilenirken cep telefonunuzu kapatın. Etrafta televizyon da açık olmasın. Sadece ve sadece çocuğunuza yarım saat ayırın. Zaten 15’inci dakikada anne veya baba git ben oyun oynayacağım veya ders çalışacağım der. Çocukla konuşurken 30 dakika içinde 28 defa telefona bakan veya ertesi gün ne yapacağını düşünen anne babadan hayır gelmez. Sadece yarım saat çocuğa kaliteli vakit ayırın. Dinleyin ne istediğini anlayın ve ona verebileceğinizi verin veremeyeceğinizi yaratmaya çalışmayın. Yaratırsanız zaten artık verebileceğinizden de üst bir şeyler bekleyecek hayattan. Ve muhakkak onlara bir şeyleri yapmayı bir şeyleri de hak ederek elde etmeyi alışkanlık olarak verin. O kadar kolay her şeyi sunuyoruz ki! Anne baba sabırlı olacak. Çocuğunun dertlerini dinleyecek. Uzman ya da okul desteğiyle de çocuğun yeteneklerini ve yönelimlerini öğrenmeye çalışacak. Çocuğa yapabileceğinden daha büyük hedefler koymayın.
KİMDİR?
1984 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. 1985 yılında bir özel okul kurarak kurucu temsilciliği görevini üstlendi. 1992 yılından bu yana Türkiye Özel Okullar Derneği yönetim kurullarında görev aldı. 2001-2004 yılları arasında Özel Okullar Sınavı, sınav yürütme kurulu başkanlığı, 2009-2017 yılları arasında dernek başkanlığı, 2012-2016 yılları arasında TOBB Eğitim Meclisi eş başkanlığı yaptı. Halen Türkiye Özel Okullar Derneği, Yüksek İstişare Konseyi Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor.