Düşük başarılıların psikolojisi

Güncelleme Tarihi:

Düşük başarılıların psikolojisi
Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 2014 09:05

Bebekler ve küçük çocuklar merakla yol alır, çevrelerini keşfetmek, onunla ilişkiye geçmek ve ona anlam kazandırmak için yoğun bir ihtiyaç duyarlar. Okul öncesi çocuğunun motivasyonsuzluğundan şikayetçi olan ebeveynler çok nadirdir.

Haberin Devamı

Ne yazık ki, çocuklar büyüdükçe, öğrenmeye dair tutkularının da azalmaya başladığı görülür sık sık. Öğrenmek genellikle zevk olmaktan çıkıp angarya halini alır. Çok sayıda öğrenci fiziksel olarak sınıfta duruyorsa da çoğunlukla zihinsel olarak mevcut değil, kendilerini öğrenme deneyimine kaptırmakta başarısız oluyorlar.

Öğrencilerin, öğrenme hakkındaki inanç ve yaklaşımlarının nasıl geliştiğini ve öğrenmeyi neyin kolaylaştırdığını bilmek eğitimcilere öğrencilerin kayıtsızlığını azaltmakta yardımcı olabilir.

Genel olarak söylemek gerekirse, motivasyonsuz bireyler düşük başarılılardır. Tutarlı bir şekilde güç harcamaz ve kapasitelerinin çok altında çalışırlar. Genellikle davranışlarıyla, şimdi yaptıklarının geleceklerini etkileyeceğini reddederler. Ödevleri tamamlamakta ve sorumluluk üstlenmekteki başarısızlıklarının gelecekte sürekli başarısızlığa yol açacağını göremez ve kabullenemezler.

Haberin Devamı

Düşük başarılılar çok daha iyisini yapabilecek kapasiteye sahiptir ancak şu becerileri eksik:

1. Sonuna kadar çalışma: Düşük başarılılar işe iyi başlarlar, ancak sonrasında istediklerine söyleseler de ilgilerini kaybederler.
2. Bağımsız çalışma: Düşük başarılılar yakından denetlendiklerinde çok iyi iş çıkarabilirler, ancak denetleme sona erdiği anda çabaları da sona erer.
3. Zaman sınırları dahilinde üretme: Tipik bir düşük başarılıya “Proje Cuma’ya bitmiş olsun” denirse, Cuma günü geldiğinde “Ben önümüzdeki Cuma sanıyordum” diyecektir.

Düşük başarılı kişilerde gözlenen bazı özellikler:

* Zeka testlerinden yüksek puan alırken (kısaca aslında akıllı bir kişi olduğu halde) sınavlarda başarısız olma,
* İyi yapabildiği halde istikrarsız davranma, aşırı gözetime ihtiyaç duyma,
* Kendisinin bir iş başlatmaması, özellikle okulla ilgili sorumluluklarda düzensiz görünme, başladığı işi bitirememe ya da bıraktığı bir işe geri dönmeme,
* Kişisel başarısızlığı için nadiren sorumluk alma, şartları ve başka insanları suçlama eğiliminde olma,
* Hararetle başlayıp çabucak vazgeçme, “bir sonrakine daha iyi olacağına” söz verme
* Kendi başarılarının tadını çıkarmayı becerememe,
* Çalışması gerekirken dikkati çabuk dağıtma, seçici bir dikkat ve hafıza,
* Gelecekteki sonuçları küçümseme,
* Kendi başarısızlıklarından etkilenmemiş gibi görünme,
* Ceza, ödül, ikna, özel dersler, eğitimler ya da tek başına bırakılmanın bir etkisinin olmaması.

Haberin Devamı

Çoğu insan zaman zaman düşük başarılı olabilir. Genellikle güdülenmiş olan bireyler için isteksizlik içinde oldukları süreçler kısa ve düşük yoğunlukludur. Düşük başarılı bir bireyin zaman içinde süregelen bir düşük başarı grafiği var.

Nasıl hisseder, nasıl mücadele ederler?

Düşük başarılıların hissettikleri ile genellikle ortaya koydukları davranışları aynı şey değil. Yüzeydeki duyguları genellikle karşı koyma, aldırmazlık, kızgınlık, küçük görme, direnme, çekinme ya da soğukkanlılık şeklinde. Öte yandan gerçek duyguları aslında daha değişik ve genellikle oldukça şiddetli. Bu bağlamda, düşük başarılılar genellikle nasıl hissettikleri konusunda kafa karışıklığı yaşarlar, ancak herhangi bir endişe durumunu kabullenmezler. Düşük başarılılar genellikle tetikte, savunma halinde dururlar. Duyguları korunmalı bir alanın içindedir. Bu onların seçimlerindeki tatminsizliklerini ve bu seçimlerin sonuçlarını reddetmelerine izin verir, böylece aldırmazlık sergilerler. Potansiyel olarak olumsuz bir getiriyle karşılaştıkları zaman genelde “ne olmuş yani?” türünde cevaplar verirler. Halbuki, ön cephelerin ardında birçok pişmanlığı olan, belirsizliklerle boğuşan, genellikle kafası karışık, kızgın ve yetersiz hisseden korku dolu bireyler var.

Haberin Devamı

Genellikle aşırı korkuludurlar. Bu korkular başarısızlık, utanç, can acısı, zarar görme, başkalarına zarar verme (fiziksel ya da ruhsal), farklı olmak, aptal görünmek, yanlık anlaşılmak, reddedilmek, hayal kırıklığına uğramak, yalnız kalmak, kimseye bağımlı olmamak, elindekileri kaybetmek, başarı ve bilinmeyen ve tanıdık olmayan üzerine olabilir. Bu gerçek korkulara ek olarak kendi korkularından da korkarlar. Kendilerine olmakta olan şey onları çok korkutur. Bu korkuların kendilerine yakın olan kişileri uzaklaştıracağından, ellerindeki imkanları yitirmelerine neden olacağından, hayat akışından kopmalarını sağlayacağından korkarlar. Aynı zamanda bu korkuların geleceklerini nasıl etkileyeceğinden de korkarlar.

Haberin Devamı

Düşük başarılılar genellikle kararsızdırlar. Bir şeyi değiştirme yeteneklerinden şüphe duyarlar. Değiştirmeye başlayıp devam ettirmek konusunda karar veremezler. Yetersiz hissederler. Kendilerine ne olacağı konusunda şüphelidirler. Kendilerinden çok şüphe ederler. Belirsizlik kararlılık, önem verme ve sözlerini tutma alışkanlıklarına zarar verir.

Düşük başarılılar öfkelidir. Durumu kabullenmiş görünseler de sık sık içerlerler. İçten içe durumlarından dolayı kendilerine kızarlar, bununla birlikte bunu kabullenmekten acizdirler, bunun yerine öfkelerini otorite figürlerine (ebeveynler, öğretmenler, okul, iş, hatta devlet), daha iyi durumda olan ve hayatta ilerleme kaydetmiş olan diğerlerine yöneltmeyi tercih ederler.

Haberin Devamı

Tutarlılığın önemi

Çocuk gelişimi esnasında tutarlılık (devamlılık, istikrar, dayanıklılık, kendine güven ve dürüstlük) ister ve buna ihtiyaç duyar. Çocuklar duygusal ve zihinsel olarak gelişirlerken tutarlılığa olan ihtiyaçları azalır (ama asla yok olmaz ).

Standartlar koyun

Ebeveynler ve öğretmenlerin aktif olarak ilgilendikleri çocuk için temel kesinlikleri bilinçli olarak sağlamaları önemli. Çocuk üzerinde etkisi olan bir yetişkin olarak, çocukla ilgilenirken, kurallar ve standartlar koyun (nedenini açıklayarak) ve bunlarda tutarlı olun. Aileden aileye ve çocuktan çocuğa değişiklikler olacağından, her çocuk neyin sabit, neyin üzerinde anlaşılabilecek olduğunu, ve sağduyunun nerede olduğunu bilmeye ihtiyaç duyar.

Tahmin edebilirlik hem tutarlı ebeveynlik (kurulmuş beklentiler, kurallar ve davranışları içerir) hem de yaşama modelleri kurmakla mümkündür (“Her Pazar akşam yemeğini birlikte yeriz”). Sınırları bilmek çocuğunuzun çizgiyi aşmasını engellediği gibi, ötekilerin de içeri girmesini engeller. Çocuk normal olarak büyüyüp gelişince “sınırlar” biraz genişletilebilir. Örneğin her pazar beraber yediğiniz akşam saatinde yenilen yemekler ve yer değişebilir.

Mutlak kesinlik alanları dışında bir risk alanı ve bu alan içinde makul risk alanı da var. Bir çocuk yetişirken, çocuğun kendine güven kazanması için, makul riskler alarak başarılı olma deneyimini yaşaması gerekir. Risk almanın sonucunda çocuk getirileri değerlendirebilir, aksamaları idare edebilir, rahatsızlığı idare edebilir ve hangi risklerin alınabilir olduğunu kavrayabilir hale gelir. Neyin “makul” olduğunu anlayamadan çocuk denemekten bile korkan bir hal alır, ya da aşırı riskler almaya cüret edebilir.

Belirsizliği azaltıp kesinliği arttırmanın olumlu yöntemleri var. Kişisel çaba ve çalışma, kişisel sorumlulukların kabulü, uygulama, ısrar ve kontrol duygusu sonucu, kendimizi nispeten kesin hissetmeyi sağlayabiliriz.

Ebeveynler çocuğun hayatındaki kesinliği sağlamada en önemli kişiler olduğundan, öğretmenlerin ve diğer yetişkinlerin rolü küçümsenmemeli. Çocukla ilgilenen yetişkinler yeterli istikrarı sağlamalı bu arada kendiliğindenlik, keşif ve büyümeye izin vermeli.

Sınıf ortamı önemli

Eğer öğrenciler sınıfın onları umursayan, destek veren, kendilerini ait hissedebilecekleri ve herkese değer verilen ve saygı duyulan bir yer olduğunu görürlerse, öğrenme sürecinde yer almayı çok daha fazla isterler.

Değişik ödevler de aynı zamanda öğrenme motivasyonunu arttırabilir. İdeal olarak ödevler zor ama yapılabilir olmalı. Bağlantılandırarak öğretme öğrencilere yeteneklerini gerçek dünyada nasıl kullanacaklarını görmelerinde yardımcı olur.

Buna ek olarak, ödevleri belirli, kısa süreli hedefler olarak tanımlamak öğrencinin çaba ve başarı arasında ilişki kurmasına yardımcı olur. Ödevin amaçlarını sözlü olarak dile getirmek de ayrıca faydalı olur.

Eğitimcinin ilk adımı öğrencilerin eninde sonunda kendilerini yenilgiye uğratacak stratejiler (kopya çekmek, ertelemek gibi) geliştirdikleri zamanlarda bile kendine değer verme duygularını korumaya çalışıyor olduklarının farkına varmak olmalı.

Atfetmeyi değiştirme adı verilen yöntem bazen cesaretsiz öğrenciler için kullanılır. Bu yöntemin hedefleri öğrenciye,
- Başarısızlık korkusuyla rahatsız olmak yerine ödeve konsantre olmalarında,
- Hüsranlarına adımların teker teker tekrar üstünden geçip hatalarını bularak ya da vazgeçmek yerine soruna yeni alternatif yollarla yaklaşarak karşılık vermelerinde,
- Başarısızlıklarını yetenek eksikliği yerine yetersiz çaba, eksik bilgi ve başarısız stratejilere yormalarında yardımcı olur.

Kaynaklar:

Condry, J., ve J. Chambers. “Intrinsic Motivation and the Process of Learning. HIDDEN COSTS OF REWARD kitabında, Editörler ;M.R. Lepper ve D. Greene. 61-84. Hillsdale, New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates, Inc., 1978.

Raffini, James. WINNERS WITHOUT LOSERS: STRUCTURES AND STRATEGIES FOR INCREASING STUDENT MOTIVATION TO LEARN. Boston: Allyn and Bacon, 1993.

Stipek, Deborah. MOTIVATION TO LEARN: FROM THEORY TO PRACTICE. Englewood Cliffs, New Jersey: Prentice Hall, 1988.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!