Güncelleme Tarihi:
Son yıllarda, özellikle dünyadaki ekonomik krizlerle birlikte üniversitelerden, daha çok araştırmacı, yenilikçi ve girişimci olmaları, inovatif düşünce ve yaratıcılığı ön planda tutmaları bekleniyor. Üniversitelerin bu beklentileri yerine getirirken paydaşlarıyla birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Bu paydaşlar, başta öğrenciler olmak üzere, akademik ve idari kadro, mezunlar, aileler, devlet, toplum,iş ve sanayi çevresinden oluşuyor.
Türkiye’deki eğitim-öğretim ile ilgili olarak uluslararası kuruluşların raporlarına bakacak olursak, Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik alandaki büyümesinin eğitim-öğretime aynı oranda yansımadığı görülebilir.
OECD’nin ‘Bir Bakışta Eğitim 2013’ Raporu
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin ‘Bir Bakışta Eğitim 2013’ raporuna göre;
• Türkiye’de 25-64 yaş arası grubun yüzde 14’ü yükseköğrenim görmüştür, bu oranla Brezilya, Güney Afrika, Çin ve Endonezya’dan sonra sondan 5’inci sırada yer alıyor. .
Ülkemizin gelişmesi dikkate alındığında bu oranın en az yüzde 30 civarında olması gerekiyor.
• Türkiye son 10 yılda öğretmen maaşlarını reel olarak en çok artıran ülkelerden biridir. Ancak halen OECD ülkeleri ortalamasının çok altında yer alıyor. Türkiye’de 15 yıllık bir öğretmenin yıllık maaşı yaklaşık 25 bin dolar iken, OECD ortalaması yaklaşık 38 bin dolardır.
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün 2012 Raporu
Türkiye’de fikri mülkiyet alanında son yıllarda ciddi çalışmalar yapılıyor ve Ar-Ge faaliyetlerine ciddi bütçeler ayırılıyor. Ancak alınan yol açısından bakılacak olursa istenilen düzeye henüz ulaşılamadığı görülebilir. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü her yıl bu alanda istatistiki bilgiler yayınlar. Bu örgütün 2012 raporuna göre, 2010 yılında tüm Dünya’da toplam 1 milyon 979 bin patent başvurusu yapıldı. Bu sayının yüzde 51.3’ü Asya’dan, yüzde 26,6 Kuzey Amerika’dan ve yüzde 17,4’ü ise Avrupa’dan geldi. Amerika, 490 bin 226 patent başvurusu ile birinci sırada yer alırken; Çin 391 bin 177, Japonya 344 bin 598, Güney Kore 170 bin 101 patentle Amerika’yı takip ediyor. Avrupa Patent Ofisi 150 bin 961 patent başvurusuyla bu ülkelerin arkasında. Burada Türkiye’nin patent sayısı ise 3 bin 357’dir.
Avrupa Üniversiteler Birliği ‘Üniversitelerin Özerkliği’ Raporu
Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) 2011 yılında yayınladığı ‘Üniversitelerin Özerkliği’ raporuna bakacak olursak üniversitelerimizin durumu daha net görülebilir. Bu rapora göre, organizasyonel özerklikte ilk üç sırayı İngiltere, Danimarka ve Finlandiya alırken, Türkiye 28 ülke içerisinde ancak 27’nci sırada yer alabiliyor. Finansal özerklikte ilk üç ülke Lüksemburg, Estonya ve İngiltere iken Türkiye 23’üncü, personel istihdamı özerkliğinde ilk üç ülke Estonya, İngiltere ve Çek Cumhuriyeti iken Türkiye 21’inci, akademik özerklikte ilk üç ülke İrlanda, Norveç ve İngiltere iken Türkiye 25’inci sırada yer alıyor.
Global İnovasyon Endeksi 2013 Raporu
Bu yıl yayınlanan global inovasyon endeksi birçok parametreye göre ülkeleri konumlandırıyor. Türkiye genel sıralamada; 142 ülke arasında 68’inci sırada yer alıyor. Özellikle eğitim ve araştırma ile ilgili bölümlerin detaylarına bakılacak olursa aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkıyor:
1. Üniversite-Endüstri İlişkileri kriterine göre Türkiye 69’uncu sırada yeralıyor. Örneğin Malezya’nın 17’nci, Suudi Arabistan’ın 30’uncu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 25’inci, Bosna-Hersek’in 46’ncı sırada olduğu görülüyor. İlk 3 sırada ise İsviçre, İngiltere ve Amerika yer alıyor.
2. Türkiye, Gayrisafi Milli Gelir’den eğitime ayrılan paya göre 142 ülke arasında 101’inci sırada bulunuyor.
3. Türkiye, kişi başına düşen eğitim harcamasında rapora göre 94’üncü sırada yer alıyor.
4. Türkiye, yüksek öğretime girişte 43’üncü sıradadır.
5. Türkiye, nüfusa oranla araştırmacı sayısı açısından 41’inci sırada.
6. Ulusal patent başvurusu sayısı açısından 34’üncü sırada.
7. Türkiye, uluslararası yayın sıralamasında nüfusa oranladığımız zaman 46’ncı sırada yer alıyor. Örneğin burada, İran 40’ıncı, Yunanistan 22’nci ve İsrail ise 10’uncu sıradadır.
Uluslararası Bilimsel Yayın Sıralaması Raporu
Söz konusu raporda 1996 yılından 2012 yılına kadar veriler yer alıyor. Aşağıdaki tablo uluslararası endeksli yayınlarda Türkiye’nin Dünya sıralamasındaki yerini gösteriyor.
Tabloya bakılacak olursa Türkiye; 1996’dan 2002’ye kadarki 6 yılda; sıralamada 6 basamak öne geçerken; 2002’den 2012’ye özellikle devletin ve özel sektörün Ar-Ge faaliyetlerine ayırdığı kaynaklar artmasına rağmen Türkiye, yayın sıralamasında 10 yılda 2 basamak öne çıkabilmiş. Tablodaki yayın sayılarını nüfusumuza oranladığımız zaman ise 2012’de yayın sıralamasında dünyada 46’ncı sırada yer aldığımızı görüyoruz.
1996-2012 Dünya Yayın Sıralamasında Türkiye’nin Yeri
Eğitim-öğretim’de yeni eğilimler
Dünyada en büyüğünden en küçüğüne kadar tüm ülkelerin, ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan gelişim ve istikrarlarını sağlayan ortak konu eğitimdir. Bu nedenle tüm ülkeler eğitim ile ilgili sürekli araştırma ve eğitim sistemlerini geliştirme çabası içindedir. Çeşitli reformlar yaparak kazanımlarını arttırmaya çalışmaktadırlar. Günümüzde uygulanan bazı eğitim reformlarıyla, önümüzdeki yıllarda eğitim ile ilgili öne çıkabilecek konular aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
• “Ders derste öğrenilir” ana ilkesi yerine “ders her yerde öğrenilir” ilkesi olarak öne çıkıyor. Örneğin “dersliksiz eğitim - flipped classroom”, “karma eğitim - blended learning” gibi teknikler giderek önem kazanmaya başlayacaktır.
Özellikle flipped classroom eğitim - öğretim sistemini ters yüz edecek bir sistem olarak ortaya çıkıyor. Dersler öğretmenler ya da öğretim üyeleri tarafından videoya alınacak, öğrenciye dersten önce verilecek, öğrenci videodan dersi izleyecek ve anlamadığı konuları derste öğretim üyesine soracaktır. Bu sistemde eğitici bilge ve otoriter kişi olmaktan çok, sınıfta yönlendirici ve kolaylaştırıcı rolünde olacak. Dersler daha çok anlaşılmayan konular üzerinde ve grup çalışmasını öne çıkaracak şekilde işlenecektir.
• Yükseköğretimde üniversitelerarası değişim programları kapsamında öğrenci, öğretim üyesi ve personel hareketliliği hızla artacaktır.
• Uluslararası rekabetin hızla artması nedeniyle dünyanın yerel dili olan İngilizce’yi eğitim öğretim dili olarak kullanan kurumların sayısı hızla artacaktır.
• Kurumlar arasında ulusal ve uluslararası eğitim-öğretim, araştırma ve inovasyon işbirlikleri ile rekabet artacaktır.
• Amerika, İngiltere gibi milli gelirden Ar-Ge’ye ayrılan kaynakları yüksek tutan ülkeler, Ar-Ge yeteneği üstünlüklerini ellerinde tutmaya devam edeceklerdir.
• Üniversite-sanayi-devlet işbirlikleri daha da artacaktır.
• Özel anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite sayıları artacaktır.
• Piyasa ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek, sorunlarına çözüm üretebilecek ve kendini yenileyerek geliştirecek yükseköğretim kurumları ön plana çıkacaklar.
• Yükseköğretimde çeşitliliğin artmasıyla, kalite güvence sisteminin önemi de artacaktır.
• Performansa bağlı finansman ve yönetim modelleri geliştirilecektir.
Sonuç:
Bugüne kadar eğitim, öğretim, araştırma ve inovasyonda elde edilen veriler ile ilgili bilgiler yukarda özetlenmeye çalışıldı. Son yıllarda devletimiz eğitim, öğretim, araştırma ve inovasyon alanlarına önem veriyor ve büyük miktarlarda kaynak ayırıyor. Ancak uluslararası resmi raporlara göre, bu çabalar ne yazık ki ülkemizde beklenen sonuçları vermiyor. Bu konuda eğitim kurumları ve eğitim yöneticileri sorumludur. Kaynakların verimli kullanılmaması, atamalarda performans kriterlerinin temel alınmaması, sürekli ve devamlı (sürdürülebilir) performans değerlendirme sisteminin bulunmaması gibi nedenler beklenen sonuçların oluşmasında engel teşkil ediyor.