Güncelleme Tarihi:
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, geçtiğimiz günlerde hukuk ve tıp fakültelerine girişte başarı sırası barajı uygulamasını getirdiklerini açıkladı. 2015 yılından itibaren geçerli olacak uygulamayla, tıp fakültesini tercih edebilmek için ilk 40 bin, hukuk fakültesi yazabilmek için de ilk 150 bin sıralamasına girmek gerekiyor. Başkan Saraç’ın açıklamasına göre uygulamanın temelinde, yapılan incelemelerde de görüldüğü gibi tıp ve hukuk okuyan öğrenciler arasında yıllar içinde puan farkının giderek açılması yatıyor:
“Tıp programına 2010 ÖSYS’de 20 bin 200’üncü, 2014 ÖSYS’de 101 bininci, hukuk programına 2010 yılında 177 bininci, 2014 ÖSYS’de ise 366 bininci aday yerleşti.” Getirilen başarı sırası barajıyla tıp ve hukukta eğitim seviyesinin yükseltilmesi hedefleniyor. Bakın YÖK’ün verileri, tıp ve hukukta nasıl bir tablo çiziyor?
Hukuk ile tıbbın sayı çelişkisi
- Devlet üniversitelerinde 63, vakıf üniversitelerinde ise 25 olmak üzere 88 tıp fakültesi var.
- Tıp fakültelerinin 2014-ÖSYS’de öğrenci kontenjanı 11 bin 548 olarak açıklandı.
- Hukuk fakültelerinin sayısı daha az ama öğrenci kontenjanı daha fazla.
- 32 devlet, 39 vakıf üniversitesinde 71 hukuk fakültesi bulunuyor. 2014-ÖSYS kontenjanları ise 15 bin 821.
Peki sadece başarı sırası barajı getirmek bu fakültelerde eğitim kalitesini yükseltmek için yeterli mi? Başka neler yapılabilir?
Hukuk ve tıp fakültesi dekanları ile hukukçular, doktorlar başarı sırası barajını desteklerken, fakültelerde eğitimin kalitesini yükseltmek için yapılması gereken çok şey olduğu görüşünde:
“Başarı sırası barajı iyi ancak tek başına yeterli değil. Kontenjanlar da düşürülmeli. Özellikle altyapı eksiği olan, laboratuvarı bulunmayan tıp fakültelerinin öğrenci alımı durdurulmalı, gereken iyileştirmeler yapılmalı.”
İrem Yıldırım (Üniversite adayı- 12. sınıf öğrencisi): Üniversite sınavlarına hazırlanıyorum ve tıp fakültesi istiyorum. Tıp için getirilen 40 bin başarı sırası barajı beni etkilemedi. Daha iyi olduğunu düşünüyorum. Başarılı öğrenciler de vakıf üniversitelerinin imkânlarının iyi olduğunu düşünüyor, ama bu durumdan dolayı ön yargılı yaklaşıyordu. En azından şu anda vakıf üniversitelerine karşı ön yargı kalkmış olacak. Tıp okumak isteyen biri zaten ilk 10 bin sıralamasına girmeyi hedeflediği için, ders çalışmamda bir değişiklik olmadı, stres yaratmadı.
Behre Yörür (Üniversite adayı, 12. sınıf öğrencisi): Hedefim hukuk fakültesi ancak getirilen 150 bin barajı, çalışma tempomu etkilemedi. Zaten benim hedefim 150 bin sıralamasının üstüne çıkmak. Bence doğru bir uygulama oldu. İlk 150 bin sıralamasına girmek bir TM’ci (Türkçe-Matematik) için çok zor değil. Özellikle hukuk okuyacak öğrenciler gelecekte önemli noktalarda olacağı için yeterliliklerinin yüksek olması gerekiyor. Devlet üniversitelerinde zaten sıralama sorunu yoktu ama vakıf üniversitelerinde aynı sınıfta okuyan öğrencilerin başarı sıralarında fark vardı.
Rifat Sarıcaoğlu (Vakıf Üniversiteleri Birliği Başkanı): Tıp ve hukuk fakültelerine baraj puanı önerisini zaten YÖK’e biz getirmiştik, destekliyoruz. Tabii bu barajların neden 40 ve 150 bin olduğu konusunda danışmalarını beklerdik. Fakat bu çözüm değil. Yurtdışındaki birçok ülkede olduğu gibi tıp ve hukuk gibi alanlara öğrenci geçmeden önce benzer dallarda okuyup, ondan sonra bir sınavla bu bölümlere geçmesi gerekir. Örneğin tıp okuyacaksa önce biyoloji okuması ve sonra tıp sınavına girmesi gerekir. Gerçek çözüm budur. Bu karardan dolayı vakıf üniversitelerinin tıp ve hukuk bölümlerinde çok fazla kontenjan açığı olacağını düşünmüyorum.
HUKUKÇULAR NE DİYOR?
Metin Feyzioğlu (Türkiye Barolar Birliği Başkanı): Başarı sırası baraj uygulaması, çalışma disiplinine sahip olan öğrencilerin hukuk fakültelerini kazanmalarını sağlayacak. Fakat hukuk eğitiminde kalite için tek başına yeterli değil. Devlet veya vakıf üniversitesi olsun pek çok hukuk fakültesi kabul edilebilir standartların altında eğitim yapıyor. Bugünkü sistemin devam etmesi halinde beş yıl içinde, hukuk fakültelerine kayıtlı öğrencilerden büyük bir bölümünün avukatlık mesleğine adım atacağı varsayılıyor. Türkiye’de halen barolara kayıtlı 87 bin avukatın mevcut olması bir yana beş yılda avukat sayısının yaklaşık yüzde 50 artacak olması, mesleği sürdürülemez hale getirecek. Bu gerçek karşısında, avukatlık mesleğinin etkinliğinin dolayısıyla hukukun üstünlüğünün tesisi için avukatlık stajına girişte ve staj sonunda iki merkezi sınav yapılması zorunlu.
Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı): Galatasaray Üniversitesi olarak baraj sorunumuz yok ama hukuk fakültelerine daha nitelikli öğrencilerin alınması için 150 bin başarı sırası barajı getirilmesini olumlu buluyorum. Fakat bu, hukuk fakültelerinin kontenjanlarının da düşürülmesiyle desteklenmeli. Devlet ve vakıf üniversitelerinin hukuk fakültelerine alınacak öğrenci kontenjanının sınırlanmasıyla da takviye edilmeli. Amaç hukuk eğitiminin niteliğini arttırmak olduğuna göre, öğrenci seviyesi kadar kaç öğrenciyle ders yaptığımız da eğitimi etkileyecek. Devlet üniversitelerinin hukuk fakültelerindeki öğrenci sayısı çok arttı son yıllarda. Bunlar yarı yarıya düşürülmeli. Bir vakıf üniversitesinin hukuk fakültesine alınacak öğrenci sayısı da 100’ü geçmemeli. Bu, hem hukuk fakültelerinde öğrencilerin niteliğini arttıracak, hem de 150 bin başarı sırası barajı konulmasının bütün üniversiteleri eşit etkilemesini sağlayacak. Sadece 150 bin barajı konulduğunda en zayıf hukuk fakültesine hiç öğrenci gitmez. Bazı vakıf üniversitelerinin hukuk fakülteleri kapanır. Hukuk isteyen öğrencilerin de daha çok çalışması gerekecek.
Prof. Dr. Adem Sözüer (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı): 150 bin başarı barajının getirilmesi, YÖK’ün hukuk fakültelerindeki ciddi sorunları gördüğünün bir işareti. Ancak sınırlı bir olumlu etkisi olabilir. Bu adımın devamı gelmeli. Yapılacaklar belli:
Hukuk fakülteleri 5 yıl olmalı ve mezunları yüksek lisans mezunu sayılmalı. Test olmayan, objektif devlet sınavı gelmeli ve hukuk stajı ücretli, ciddi bir staj olarak yapılmalı. Sadece devlet sınavlarını başaranlar hâkim, savcı, avukat, noter olmalı. Hukuk öğretimini ve hukuk mesleklerine girişi nitelikli hale getiremezsek, hukuk uygulamasındaki sorunlar devam eder, hukuk devleti güçlenmez. Şu an birçok alanda hiç hocası olmayan çok sayıda devlet ve vakıf hukuk fakültesi var.
Öğrencilere mutlu olma planı Öğrencilere önerimiz, öğrenim hayatınızda mutlaka bir planınız olsun. Bu planda sadece ders çalışmak değil, sosyal kültürel etkinlikler ve mutluluk da olsun. O nedenle biz buna mutlu olma planı diyoruz. Bu planda neler var? Derse girmeden önce konuyu kitaptan oku, dersten sonra tekrar et. Sportif etkinlikleri ihmal etme. Meslek seçiminde ise fikir sor, danış, gözlemle ve sonra kalbinde yatan arslanın sesini dinleyip karar ver.
TIP DÜNYASI NE DİYOR?
Prof. Dr. Muhammet Güven (Tıp Fakültesi Dekanlar Konseyi Başkanı): 12 bin civarındaki tıp fakültesi kontenjanına göre 40 bin başarı sıralaması barajı, makul kabul edilebilir. Halen birkaç tıp fakültesi dışındaki sıralama bu sınırlar içinde. Ancak mevcut kontenjanlarla öğrenci alınmaya devam edilmesi durumunda 2025’ten sonra hekim enflasyonu yaşanacak. Dolayısıyla yıllar içinde tıp fakültesi kontenjanları düşürülmek zorunda kalınacak. Eğer böyle olacaksa başarı sıralarının da aynı oranda yükseltilmesi gerekecek. Örneğin genel tıp kontenjanları 10 bine düşecekse, en düşük 30 bin başarı sırasından öğrenci alınması gerekecek. Ülkemiz nüfusu yılda yaklaşık 1 milyon kişi artıyor. Bakanlığın 350 kişiye bir hekim hedefinde, her yıl artan nüfus için yaklaşık yıllık 3 bin kontenjan yetiyor. Mevcut kontenjanlarla 2020 yılından sonra mevcut nüfus için 350 kişiye bir hekim oranı yakalanacak. Yıllar içinde hizmetten çekilecek hekimler de eklendiğinde, yeni eklenen nüfusla birlikte bu yıldan itibaren kademeli azalma yapılarak 4-5 yıl içinde 6 bin kontenjana inilmesi yeterli olacak. Bu durumda barajın da kademeli olarak 30-20 bin rakamlarına inmesi gerekir.
Dr. Bayazıt İlhan (Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Başkanı): Türkiye’de tıp eğitiminde çok önemli sorunlar var. Meslek örgütlerinin itirazlarına rağmen, sürekli yeni tıp fakülteleri açıldı, kimilerinin kontenjanı iki katına çıkarıldı. Yeterli altyapısı, laboratuvarı, kütüphanesi olmayan tıp fakülteleri var. Pek çoğunda öğretim üyesi sayısı yetersiz. Hasta başı eğitimleri, kalabalık gruplar nedeniyle son derece verimsiz geçiyor ve öğrenciler gerekli eğitimi alamıyorlar. 2002’de 4 bin 500 olan tıp kontenjanı 2014’te 12 bine kadar çıkarıldı. Böyle bir ortamda tıp eğitimi çok iyi durumdaymış gibi sadece üniversite sınavındaki başarı sıralamasından kurulacak bir barajla hekimliğin niteliğinin yükseltilmesi mümkün değil. 45 bininci olan bir öğrenciyi tıp fakültesine almayarak tıp eğitiminin niteliği yükseltilemez. Eğer Türkiye’de tıp eğitiminin niteliği yükseltilmek isteniyorsa TTB’nin çok somut çalışmaları var, bunların dikkate alınması gerekiyor. Altyapısı yetersiz tıp fakültelerinin öğrenci alımı durdurulmalı. Hekim sayısı ile ilgili bilimsel program yapılmalı. Türkiye’de kaç doktora ihtiyaç olduğu belirlenmeli.
Prof. Dr. Bülent Sivri (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı): Tıp ve hukukta arttırılan kontenjan sayıları eğitimi olumsuz etkilemeye başladı. Öğrenciler taburelerde ya da merdivenlerde oturarak eğitim almaya çalıştılar. Fiziki altyapı yetersiz. Ben Hacettepe Tıp Fakültesi mezunuyum. Kontenjanlar bizim dönemimize göre 3-4 kat artmış durumda fakat fiziki altyapıda hemen hiçbir artış söz konusu değil. Tıp eğitiminde usta-çırak ilişkisi vardır. Ancak öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı giderek arttığı için eğitim olumsuz etkileniyor. YÖK, bu yıl aldığı kararla tıp ve hukuk fakültelerine girişte ‘başarı sırası barajı’ getirdi. Tıp isteyen bir öğrenci 40 bin sıralamasının altında kaldığında, boş kontenjan olsa bile yerleştirilmeyecek. Tabii ki bu denli önemli bir aşamada öğrenci seçimlerinin de çok iyi yapılması çok önemli. Sadece ÖSYS sınav sonucu ile değil ama adayları daha iyi değerlendirecek uygulamalar da kullanılmalı. Daha gerçekçi kontenjanlar da önemli katkılar sağlayacak.