Güncelleme Tarihi:
Buna göre, 1981-1982'den bugüne kadar ‘yardımcı doçentlik’ diye tabir edilen unvandaki statünün ilk taslakta ‘öğretim görevlisi doktor’ olarak yer aldığını, gelen talepler neticesinde ‘doktor öğretim üyesi’ diye değiştirildiğini belirten Acar, ancak asıl değişikliğin doçentlikte olduğunu söyledi.
Bu düzenleme kapsamında şu anda sadece eser yayın incelemesi ile doçent unvanı almanın mümkün olduğunu belirten Acar, "Yasal düzenlemeyle üniversitelere ekstra kriter, sözlü sınav şartı koyma hakkı tanınmış olmakla birlikte, eğer bu imkânlar ilave kriterler değerlendirilmezse sıkıntı olur. Sadece eser incelemesiyle doçent unvanı alınır ve kadroya atanırsa bu ciddi bir eksiklik olur. Bunun Türk yükseköğretiminin kalitesinin ve performansının geliştirilmesi hedefine çok fazla destekleyici katkısı olmayacağını düşünüyorum" dedi.
"DOÇENTLİKTE SÖZLÜ SINAV GEREKLİ"
Doçentlik sınavlarının kısa vadede merkezi yapılmasının daha uygun olacağını belirten Acar, şöyle devam etti:
"Kariyer sisteminin doktora aşamasında sözlü sınavı ikame eden değerleme araçlarını devreye sokmadan böyle bir işlemin yapılması ciddi risk içeriyor bana göre çünkü sözlü sınavın iki nedenle gerekli olduğunu düşünüyorum. Birincisi, beyan edilen yayın ve bilimsel çalışmaların, yazılı dokümanların yazara, adaya aidiyetini, katkısını değerlemek için sözlü sınava gerek vardır. İkincisi, eserlerle değerleyemeyeceğimiz, alt alanlara ve konulara ilişkin yeterliliğini değerlemek için şarttır. Bunu başka bir aşamada başka bir şekilde yerine getiriyorsanız buna bir şey diyemem ama doktora sisteminizi ve bundaki değerleme sisteminizi hiç değiştirmeden sözlü sınav zorunluluğunu kaldırmayı ikame edecek tedbirleri başka aşamada devreye sokmadan böyle bir şey yapılması kanaatimce ciddi risk içeriyor. Şu andaki en büyük risk de üniversitelere ilave sınav koyma hakkı tanınsa da teorik olarak sadece eser incelemesi ile doçent olmak şu anda mümkündür. Bunu şu anki ihtiyaçlara çok da destekleyici bulmuyorum."