Güncelleme Tarihi:
Bugünlerde bana ne olmak istemiyorsun deseler Milli Eğitim Bakanı derim... Hepimiz, en başta da öğretmenlerimiz, eğitim yoksunluğunun, okulların kapalı olmasının, çocukların evde kalmasının, çocuklara ve aileye getireceği külfeti, zararı ve bedeli biliyoruz, ancak, bir yandan da pandemi gibi bir gerçekle, gerçekçi bir şekilde baş etmeye çalışarak eğitim dünyamızı düzenlemeye çalışıyoruz. Bunun bilinmesi ve kabul edilmesi çok önemli. Hoş, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) paydaşları, sevdiğim bir akademisyen arkadaşımdan izinle, Hocaya eşeği sırtında taşıttırır. (Nasrettin Hocaya rahmet)
Sürekli çevrimiçi olma durumunun çocukları bir takım risk ve fırsatlarla yüz yüze bıraktığını pandemi döneminden çok daha önceleri tartışmıştık. Dijital yerli ve dijital göçmen kavramları çerçevesinde baktığımızda dijital yerli olan çocuklarımız dijital göçmen olan anne babalarından çok daha fazla yeterliğe sahip ve yenilikçi olduklarını zaten kabul etmiş durumdaydık. Çocuklarımızın çevrimiçi etkinliklerinin farklı riskler içerdiğini ve bunların nasıl engelleneceğine dair çok çalışmamız olmasına rağmen aynı çocukların çevrimiçi ortamda kazanımlarını hiç göz önüne almadık. Kuşkusuz çocuklarımızın güvenliği için bu araştırmaların devam etmesi önemli ancak aynı oranda çocukların nelerden nasıl kazanımlar sağlayacağı da bizim için önemli olmalı. Yıllar boyu dijitalleşme konusunda 'ekran süresi' tartışan biz akademisyenlerin, dijital dünyada biraz da kazanımlara odaklanmasının vakti geldi de geçiyor. İşte böyle bir bakış açısıyla pandemi sürecinin çocuklarımızın dijital yaşamlarında haklarına nasıl etkisi olduğunu tartışmak istedim.
Pandemi dönemini çocukların dijital ortamlardaki haklarını kolaylaştıran bir fırsat olarak görebilir miyiz? Biraz daha planlı olmak adına Sonia Livingstone ve arkadaşları tarafından ortaya konulan dijital yaşamda çocuk haklarını 3P (Provision, Protection, Participation) altında incelemekte fayda var. Ben bunları 3K olarak düzenledim: Kapsanma, Korunma, Katılım.
Kapsanma- Erişimi sağlamak,
Korunma- Risk ve güvenlik konularında çocuklara gerekli donanım ve becerileri kazandırmak,
Katılım- Çocuk sesine gerekli değeri vermek konusundaki hakları içermekte. Şimdi gelin bu dönemi bu haklar konusunda inceleyelim.
KAPSANMA HAKKI
Pandemi olmasaydı acaba erişim sorunu gündemimize kaç yıl sonra ve nasıl gelecekti? Pandemi döneminde çocuklarımızın yaşadığı en büyük sıkıntı aslında dünya çocuklarının da yaşadığı erişim sorunu olmuştur. Dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde dijital ortamlara erişimin büyük bir sorun olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur. Hoş gelişmiş ülkelerde de pek çok çocuk erişim sıkıntısını yaşamaktadır. Bu durum sosyo-ekonomik koşullar dengelenmedikçe de öyle sürecektir. Bu durumun anlaşılması ülkemizde pandemi sürecinde çok net ve acil bir şekilde ortaya konmuştur. Belki de pandemi sürecinde en iyi yönetilen sorun erişim sorunu olmuştur. Nitekim niceliksel sorunlar her zaman niteliksel sorunlardan daha çabuk çözülür. Erişim sorunları cihaz ve internet bağlantısı şeklinde kendini gösterdi. Sorunlara çözüm böyle bir kriz dönemi için mümkün olabilecek en kısa sürede halledilmeye çalışıldı. Benim yaşadığım Eskişehir’de, Millî Eğitim Bakanlığı’nın gönderdiği cihazlar hariç farklı meslek odalarından da Milli Eğitim Müdürlüğü’ne cihaz yardımı iletildi. Kendi dilinde içeriğe erişim ise bizde hiç sorun olmadı. MEB’in EBA desteği ve öğretmenlerimizin üstün gayretleri devreye sokularak ilk aşamada içerik sorunu giderildi. Kapsama hakkını daha da genişletebilirdik. Vaktinde internet kafeleri birer öğrenme merkezi haline getirebilseydik “Kapsanma” hakkını daha da genişletebilirdik. Bunun için gösterdiğim gayretleri beni tanıyanlar bilir. Mavi bayraklı internet kafe projeleri vaktinde hayata geçirilebilseydi çocuklarımız için hijyenik koşulların sağlanabildiği, güvenli sayıda öğrenciye hizmet verebilen sosyalleşme ve erişim olanaklarını sunabilecek daha fazla yerimiz olabilirdi. Geçmişte söyledim hala da söylüyorum bizim gibi genç nüfuslu bir ülkenin erişim seçenekleri her zaman fazla tutulmalı. Okullarda yer alan bilgisayar laboratuvarlarının yenilenmesi ihtiyacı da en son 2005 yılında kurulmuş olan BT Sınıflarının bu dönemde de bu sınıflardan ancak halen işlerliğini sürdürebilenlerle EBA destek noktası olarak hizmet verebilmesiyle anlaşıldı.
KORUNMA HAKKI
Çocuklarımıza pandemi öncesinde kazandırmamız gereken en önemli korunma hakkı neydi diye sorsanız, Dijital Okuryazarlık derim. Oysa bizde korunma hakkı öncelikle riski akla getirir, nitekim Uluslararası raporlarda çevrimiçi bulunmayı fırsatlar ve riskler bağlamında ele almak (OECD, EU Kids Online) kabul gören bir görüştür. Genel anlayış ise riskin her zaman zararla sonuçlanacağı yanılgısını içerir. Oysa ki çocukların risk karşısında direnç kazanmalarını sağlamak temel yaklaşım olmalıdır. pandemi döneminde dijital okuryazarlığı yüksek çocuklar, öğrenmelerini en üst düzeyde tutmayı, kaynakları etkin kullanmayı ve ortamdaki sorunları çözmeyi beceren çocuklar olmuşlardır. Öte yandan dijital okuryazarlığı düşük ya da hiç olmayan çocuklar için pandemi dönemi bir adım sağlamış olabilir. Elinde bir cihazı ve erişimi bulunan her çocuğun bilgisayar okuryazarlığı düzeyini yükseltmesi beklenir. Bu aşamada BÖTE öğretmenlerinin devreye sokulması ve dijital okuryazarlığın artırılması, Türkiye için yeni bir okuryazarlık seferberliği olacaktır. Yeni ABC okuryazarlığı dijital okuryazarlıktır. Bu bağlamda çocukların korunma haklarını, fırsatlardan mahrum bırakmayacak şekilde rehberlik niteliğinde kurgulamak, az sonra sözünü edecek olduğumuz katılım hakkı açısından da değerlidir.
KATILIM HAKKI
Çocuklar seslerinin duyulmasını istemektedirler. Onların bu istekleri Çocuk Hakları Sözleşmesinde topluluklarının aktif bir üyesi olarak kabul görmeleri şeklinde katılım hakkı ile tanımlanır. Ancak gerek Türkiye’den gerek diğer ülkelerden gelen araştırma verileri çocukların yetişkin dilinin baskın olmasından şikayetçi oldukları yönündedir. Pandemi döneminde MEB’in Türkiye genelinde çocuklarla gerçekleştirdikleri çevrimiçi toplantılar da çocuklarımızın seslerini duyurabilmeleri için bir fırsat olmuştur. Bakanı karşısında bulabilmek ve sesini duyurabilmek de bu döneme özgü bir fırsat olsa gerek. Öte yandan çocukların çevrim içi ders saatlerinin belirlenmesine görüşleri alınabildi mi, bu konuda onlara katılım hakkı tanındı mı, bilmiyorum. Yetişkin görüşleri ve dilinin ötesine geçebilmek için çocukların etkin katılımını sağlamak oldukça değerlidir. Unutmayalım ki, çevrimiçi ortamı kullanma motivasyonları, algıları ve deneyimlerini daha iyi anlayabilmek için çocukların sesi dinlenmeli ve bu sese değer verilmelidir.
Krizler ancak fırsatlara çevrilebilirse değerlenir. Umarım tüm paydaşlar, payımıza düşen dersten nasiplenmişizdir ve kendimizi, kurumlarımızı, öğrencilerimizi geliştirecek tüm hak ve sorumluluklarımızı yerine getirmişizdir.
PROF. DR. H. FERHAN ODABAŞI KİMDİR?
1957 yılında Kayseri’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kayseri’de TED Kayseri Koleji’ni bitirdikten sonra 1980 yılında Hacettepe Üniversitesi, İngiliz Dil Bilimi bölümünü tamamladı. 1989 yılında Anadolu Üniversitesi, İngiliz Dili Eğitimi bölümünde yüksek lisans, 1994 yılında ise Eğitim Teknolojisi Eğitimi bölümünde doktora eğitimini tamamladı. Halen Anadolu Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünde öğretim üyesidir. Uluslararası ve ulusal dergilerde basılmış makaleleri, bilimsel toplantılarda sunulmuş bildirileri, yayınlanmış kitapları ve kitap bölümleri bulunmaktadır. Uluslararası ve ulusal düzeydeki birçok projede yürütücü, araştırmacı ve danışman olarak görev alan Prof. Dr. H. Ferhan Odabaşı’nın ilgi alanları, teknoloji ve sosyal dönüşümler, İnternet, çocuk ve aile, özel eğitimde teknoloji kullanımı, yükseköğretim eğitimcilerinin mesleki gelişimidir. Odabaşı evli, iki kız çocuk annesi ve iki erkek torun anneannesidir.