Güncelleme Tarihi:
Dijital stres, yeni dünyanın sunduğu bir yaşam biçimi. Buna bağlı hayatımızı dijital nesneler üzerinden sürdürme çabasının getirmiş olduğu, gerek kaygı bozukluklarını, gerekse dijital mecraların üretmiş olduğu içeriye bağlı psikolojik tatminsizlikleri, diğer taraftan da dijital nesnelerin üretmiş olduğu radyasyon miktarına bağlı fizyolojik, psikolojik, kültürel ve biyolojik sorunlara kadar evrilen olumsuz yan etkileri ifade eder.
Sürekli e-postalara ve paylaşımlara göz atma isteği giderek alışkanlık haline gelerek kişiler üzerinde bir basınç oluşturuyor. Bu durum kronikleşen bir stres bozukluğuna dönüşürken; diğer taraftan gerçek kimlik ve sanat kimlik arasındaki ayrışma ile üzerinde sürekli duygusal ve bilişsel çatışmalara neden oluyor. Söz konusu bu çatışmaların sonucu olarak kimlik arayışı da beraberinde geliyor. Gerçek anlamda kimliğini tanımlayamayan veya konumlandırma sorunu yaşayan birey zaman içerisinde yaşamsal deneyimlerini ihmal ederek davranışlar sergiliyor.
SOSYAL MEDYA KAYGISI
Ayrıca sanal dünyada gizli kişilikler edinme zaman içerisinde üzerinde oluşturmuş olduğu strese bağlı olarak davranışsal sapmalara dönüşüyor. Diğer yandan internetin sürekli ve geniş yelpazede sunduğu içerik insanlarda zaman içerisinde anlam yükü ve ağırlığı oluşturuyor. Sürekli yeni içerikleri takip etme kaygısı, sosyal medya kaygısına dönüşüyor. Gelen beğenilere bakma, başkalarını takip etme merak duygusuyla birleşen süreç kişi üzerinde telafisi zor yorgunluk ve çöküntüler oluşturabiliyor.
İÇSEL YIKIM OLUŞTURUYOR
Dijital stres bozukluğu, çocukların aşırı dijital teknoloji kullanımı nedeniyle yaşadığı bir durum ve bazı olumsuz etkilere yol açabilir. Dijital stres bozukluğu, yoğun dijital nesne kullanımına bağlı içsel yıkımlarla beraber, bireyde atan miktarda sar değerine bağlı olarak bir takım tutum ve davranışları etkileyecek düzeyde gelişir. Bunlar arasında şunlar bulunabilir:
1- Dikkat eksikliği ve odaklanma sorunları: Özellikle çocuklarda ekran yüzüne ve video takip yoğunluğuna bağlı olarak aşırı ve hareketli ekran yüzü gerçek hayatta da bunun devamını gerektirir. Söz konusu bu durum çocukta giderek doyumsuzluk, gerçek hayattan uzaklaşma, sürekli ve hızlı sonuç alma, bir takım tutum ve davranışlarında acelecilik şeklinde kendini gösterir. Bu durum ilerleyen zamanda yoğun temas alışkanlığını daha üst seviyelere çıkararak doyum elde etme peşinde çaba sarf etmeyi doğurur. İşte bu nedenle çocuklarda karakter oluşumunda da sirayet edebilen bu durum gerçek hayata uyumu da, gerçek hayata dair yaşam alışkanlıklarında pas geçmeyi, kişilik olarak odaklanma problemlerini, zaman yönetimi sorunlar oluşturur. Bu nedenle çocukların aşırı dijital temas alışkanlığı sürekli olarak dijital cihazlara maruz kalmak, çocukların dikkatini dağıtabilir ve odaklanma sorunlarına yol açabilir.
2- Uyku problemleri: Dijital nesneleri kullanım bozukluğuna bağlı zaman algısı ve mekan algısının bozulması bilimsel bir gerçek. Bu durum giderek çocuklarda farkına varmadan bilinç altı kaygıları, fiziksel gerilimleri artırabilir. Hal böyle olunca gece geç saatlere kadar ekran başında vakit geçirmek, çocukların uyku düzenini etkileyebilir ve uyku problemlerine neden olabilir.
OBEZİTEYİ TETİKLİYOR
3- Fiziksel sağlık sorunları: Dijital teknoloji kullanımının artmasıyla birlikte, çocukların fiziksel aktivite düzeyi azalabilir. Bu da obezite, kas-iskelet sorunları ve genel olarak sağlık sorunlarına yol açabilir. Söz konusu bu durum, çocuğun ekran karşısında bir şeyleri takip etme ihtiyacı, aşırı düzeyde adrenalin ve dopamin içeren takiplerin ortaya çıkardığı, diğer taraftan vücuduna zarar veren duruş ve ergonomik olumsuzluklarla karşı karşıya kalabiliyor.
4- Sosyal etkileşim eksikliği: Aşırı dijital teknoloji kullanımı, yüz yüze sosyal etkileşimleri azaltabilir ve çocukların sosyal becerilerini olumsuz etkileyebilir. Sürekli ekran yüzüne maruz kalan çocuklarda yüzyüze konuşma becerisi, sözlü ifade etme ve buna bağlı iletişim sorunları yaşaması söz konusu. Özellikle info fobi dediğimiz dijital mecralarda bir şeyleri kaçırma korkusu, kaygısı çocukların gerçek hayatta ihmal etme ve sanal dünyanın takip kültürüne yönelmeyi zorluyor.
VİCDANİ TATMİNSİZLİKLER
5- Zihinsel sağlık sorunları: Dijital stres bozukluğu, çocuklarda kaygı, depresyon ve zihinsel sağlık sorunlarının artmasına katkıda bulunabilir. Çocuklarda doğasına uygun yaşam biçimi olmadığı için, sana dünyanın getirmiş olduğu sanal ilişkiler gerçek doğum oluşturucu yüzyüze etkilerden uzak olduğu için bu çocuklarda yansıyan melamin etkisi, radyasyon ve içeriklerin oluşturmuş olduğu vicdani tatminsizlikler nedeniyle hırçınlaşma, agresifleşme, uyum problemlerine ve diğer sağlık problemlerine dönüşebiliyor.
Sonuç olarak; dijital yaşamın kullanım bozukluğuna bağlı üretmiş olduğu stres, gerginlik, fiziksel ve duygusal gerilimler çocuklar üzerinde farklı varyantlar oluşturabiliyor. Bu etkiler, çocukların dijital teknolojiyi dengeli ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarıyla azaltılabilir. Bu nedenle çocukların sınırlı zamanda ekran yüzüne maruz kalması, seçici içerik deneyimleri, sar değeri miktarı ve çocuklarda stres oluşturucu dopamin odaklı, yarışmacı, ödül paylaşımında olumsuz etkiler her geçen gün artıyor. Önemli olan, çocuklara uygun sınırlar koymak, ekran zamanını kontrol etmek ve çeşitli aktivitelere katılmalarını teşvik etmek.
PROF. DR. TUNCAY DİLCİ KİMDİR?
1970 yılında Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde dünyaya geldi. İlk orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. 1990 yılında başladığı lisans öğrenimini Dicle Üniversitesi ve Ondokuzmayıs üniversitelerinde 1994 yılında tamamladı. Aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nda başladığı öğretmenlik görevini Şırnak ve Malatya illerinde sınıf öğretmeni ve beden eğitimi öğretmeni olarak sürdürdü. 2001 - 2002 yıllarında Fırat Üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü eğitim yönetimi ve teftiş alanında yüksek lisans, yine aynı üniversitede eğitim programları ve öğretimi ana bilim dalında doktora derecesini aldı. Dilci, Gaziantep Üniversitesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi ve Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakülteleri’nde çalışırken; bu çalışmalarının yanı sıra, emniyet Genel müdürlüğü personeline suç piskolojisi ve davranış analizi üzerine çalışmalarıyla katkıda bulundu. ASELSAN, ASPİLSAN, Maliye Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bulunan bir çok okul ve personele konferans ve danışmanlıklar gerçekleştirdi. Uluslararası Psikologlar Derneği ile işbirliği halinde çocuklarda davranış bozukluğu, ileri iletişim teknikleri, hipnotik tekniklerle bilinçaltı analiz, aile danışmanlığı ve benzeri alanlarda kişisel gelişim eğitimleri vererek son on yılı içerisinde yaklaşık 400 bin aile ve eğitimciye seminerler verdi. Çocuklarda öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları üzerine akademik çalışmalarını doçentlik düzeyinde sürdürmüş, dünyada ilk olarak bilinen bilinçaltı yapay zeka algoritmik sistemle çalışan bilinçaltı ölçerin mucidi ve geliştiricisidir. Dijital yaşam üzerine yaptığı çalışmaları sadece ülkemizde değil uluslararası birçok platformda da kabul görmüştür. Gazi Üniversitesi merkezli oluşturduğu kısa adı DİYAM olan Dijital Yaşam Araştırma Merkezi’nin de kurucusu.