'Dershane' kararının gerekçesi yayımlandı

Güncelleme Tarihi:

Dershane kararının gerekçesi yayımlandı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 2015 06:16

Anayasa Mahkemesi, Dershanelerin dönüştürülmesine ilişkin kanunun iptaline ilişkin gerekçeli kararını yayımladı.

Haberin Devamı

CHP, 6528 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un, dershanelerin dönüştürülmesine ilişkin hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açmıştı.

Yüksek Mahkeme, 5 üyeye karşı 12 üyenin oy çokluğuyla Özel Eğitim Kurumları Kanunundaki "dershaneleri" ibaresinin yürürlükten kaldırılması, dershanelerin dönüştürülmesi ve gerekli dönüşümü tamamlamayan öğrenci etüt eğitim merkezlerinin eğitim öğretim faaliyetlerinin 1 Eylül 2015'e kadar devam edebileceğine ilişkin hükümleri iptal etti.

Kanun'un, "Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir" şeklindeki düzenlemenin iptal istemi ise oy birliğiyle reddedildi.

Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, İnşaat ve Emlak Grup Başkanı ve Grup Başkanı ile Bakanlık taşra teşkilatında İl Müdürü, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ve İlçe Milli Eğitim Müdürü kadrolarında bulunanların görevlerinin, bu maddenin yayımı tarihinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona ereceğine ilişkin düzenleme ise oy birliğiyle iptal edildi.

Bunlardan Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi, Müsteşar Yardımcısı ve Genel Müdür kadrolarında bulunanların ihdas edilen Bakanlık Müşaviri kadrolarına, Grup Başkanı ve İl Müdürü kadrolarında bulunanların ihdas edilen Grup Başkanı ve İl Müdürü kadrolarına, Şube Müdürü kadrolarında bulunanların ise Eğitim Uzmanı kadrolarına, halen bulundukları kadro dereceleriyle hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılacaklarına ilişkin düzenleme de oy çokluğuyla iptal edildi.

Haberin Devamı

Gerekçeden

Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin kurallara yer verildiği belirtilerek, temel hak ve hürriyetler bakımından meşru amaçla getirilen sınırlamaların Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen kriterlere aykırı olamayacağı vurgulandı.

Bu anlamda, dava konusu kurallar yönünden de kanun koyucunun, Anayasa'nın 42. maddesi uyarınca öğrenim hakkının kapsamını tespit etme ve düzenleme yetkisi ile Anayasa'nın 48. maddesiyle devlete verilen özel teşebbüslerin sosyal amaçlara uygun yürümesini sağlayacak tedbirleri alma görevi kapsamında dershanelerle ilgili getirdiği düzenlemelerin, Anayasa'nın 13. maddesine aykırılık taşımaması gerektiği kaydedildi.

Gerekçede, "Demokrasilerde devlete düşen görev, bireyin çoğulcu bir ortamda tercih yapabilme imkanına sahip olmasını sağlamak, özellikle de bu imkanı ortadan kaldırmaya yönelik tutumlardan kaçınmak ve bu yönde başkalarından gelecek olumsuz müdahaleleri engellemektir. Tercih hakkı, meşru amaçlarla sınırlandırılabilir ise de bu sınırlamanın kişilerin bu hakkını yok edecek veya kullanılamaz hale getirecek şekilde yapılmaması gerekir" ifadesi kullanıldı.

Dershanelerin, öğrencileri bir üst okula veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlamak, istedikleri derslerde yetiştirmek ve bilgi düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyet gösterdiği belirtilen gerekçede, dershanelerin öğrencilerin okul müfredatı programında bulunan konularda bilgi eksikliklerini giderme veya bilgilerini artırma amacına hizmet ettiği kaydedildi.

Gerekçede, "Bir başka deyişle dershaneler, okul müfredatı konularına ilişkin bilgi edinmeye yönelik bir ihtiyacı karşılamaktadır. Kişilerin bir üst okula veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık amacıyla özel teşebbüsler tarafından kanuna uygun verilen eğitim öğretim hizmetlerinden yararlanmaları ve bu suretle okul dışı eğitim almaları, Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamındadır" tespitleri yapıldı.

Okul dışı eğitimin, kişilerin özgürce hareket edebildikleri ve tercihleri doğrultusunda maddi ve manevi varlıklarını geliştirebildikleri bir alana işaret ettiği kaydedilen gerekçede, bu alana demokratik toplum düzeni yönünden zorunlu olmadıkça devletin müdahale etmemesi gerektiği vurgulandı.

Anayasa'nın 42. maddesinde eğitim ve öğretimin devletin gözetim ve denetimi altında yapılması öngörüldüğünden, okul dışı eğitim alanını düzenleme konusunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunduğu hatırlatılan gerekçede, devletin bu yetkisinin, söz konusu kurumların adı, şekli, faaliyet alanları ve uyacakları kurallar gibi konularda kanun koyucunun düzenleme yapmasına imkan tanıdığı bildirildi.

Dava konusu kuralla, dershanelerin faaliyetlerine son verildiği, okul dışı öğrenim desteği alma ihtiyacının karşılanmasına yönelik alternatif çözüm yollarının öngörülmediği kaydedilen gerekçede, kanunda özel öğretim kurumları arasında sayılan "çeşitli kursların" tanımı yapılırken, "orta öğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde olmamak kaydı"nın konulması ve "öğrenci etüt eğitim merkezinin" tanımında bu kurumların 12 yaş ve altında öğrencilere yönelik faaliyetler yürütmek üzere kurulacaklarının belirtilmesi nedeniyle söz konusu kurumlarda, bir üst okula veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlanılabilmesinin mümkün olmadığına işaret edildi.

Haberin Devamı

Gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Bu kapsamda ilgililere bir tercih hakkı tanınmadığı ve yalnızca okulda verilen derslerle sınırlı bir bilgiye erişim olanağının sunulduğu anlaşılmaktadır. Bir üst okula ve yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık ihtiyacını karşılayacak okul dışı alternatif imkanlar sağlanmadan dershanelerin kapatılarak eğitim sisteminden çıkarılması, eğitim ve öğrenim hakkına yönelik ölçüsüz bir sınırlamadır. Dava konusu kurallarla, eğitim ve sınav sisteminin yol açtığı, devletin de yasal statüye kavuşturduğu dershanelerin doğurduğu sakıncaları önleyici tedbirler almak yerine, bu kurumları tamamen yasaklamak suretiyle dershanelerin kapatılması yoluna gidilmesi, kişilerin sınavlara hazırlık kapsamında okul dışı özel kurumlardan eğitim desteği alma imkanını ortadan kaldırmakta, bu nedenle de eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmektedir."

Haberin Devamı

Anayasa'nın 48. maddesi yönünden

Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, Anayasa'nın 48. maddesinde güvence altına alınan teşebbüs özgürlüğünün her gerçek ve tüzel kişinin dilediği anda serbestçe ekonomik girişimde bulunma hakkını koruduğu anımsatıldı.

Gerekçede, dershanelerin eğitim öğretim alanında faaliyet gösteren teşebbüsler oldukları dikkate alındığında, devletin bunlar üzerindeki gözetim ve denetiminin çok daha sıkı olması gerektiğinin altı çizildi.

Kanunlara aykırı davranan teşebbüslere idarece yaptırım uygulanması ve kanuni şartları oluştuğunda da bu teşebbüslerin çalışma izinlerinin iptal edilebilmesinin mümkün olduğu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Ancak kanunu çerçevede faaliyetini sürdüren bir özel teşebbüsün demokratik toplum düzeni yönünden zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaç olmaksızın, arz ve talebe, dolayısıyla bireyin özgür iradesine sağlı serbest piyasa şartlarından kaynaklanmayan nedenlerle tamamen yasaklanması, özel teşebbüs özgürlüğünü korumasız bırakır. Dava konusu kurallar ile okul dışı eğitim alanında özel teşebbüs statüsünde faaliyet gösteren dershaneler kapatılmaktadır. Her ne kadar bu süreçte dershanelerin özel okullara dönüşmesine yönelik imkanlar sunulmaktaysa da dönüşüm programına alınmayan veya dönüşümü kabul etmeyen teşebbüslerin faaliyetlerine son verilmektedir. Anayasa'nın 42. maddesi kapsamımda yapılan açıklamalarda belirtildiği üzere kanun koyucu tarafından dershanelere ilişkin düzenleme yapılırken, bireylerin tercihleri doğrultusunda okul dışı eğitim alma ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik farklı çözüm yollarının öngörülmesi gerekmektedir. Belirtilen nitelikte bir düzenleme getirilmeksizin ve demokratik toplum düzeni yönünden zorlayıcı bir neden ortaya konulmaksızın, sınırlama amacını gerçekleştirecek, daha az sınırlayıcı araçlara da başvurulmadan tamamen yasaklayıcı bir yöntemle dershanelerin kapatılması, teşebbüs özgürlüğüne demokratik toplum düzeninde gerekli olmayan ölçüsüz bir sınırlama niteliğindedir."

Gerekçede, söz konusu nedenlerle, dava konusu kuralların, Anayasa'nın 13, 42. ve 48. maddelerine aykırı olduğu ve iptalinin gerektiği ifade edildi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Başkanvekilleri Alparslan Altan, Burhan Üstün, üyeler Serdar Özgüldür, Serruh Kaleli, Osman Alifeyyaz Paksüt, Recep Kömürcü, Engin Yıldırım, Celal Mümtaz Akıncı, Erdal Tercan, Emin Kuz, Hasan Tahsin Gökcan'ın bu görüşüne, üyeler Nuri Necipoğlu, Hicabi Dursun, Muammer Topal, Kadir Özkaya ile Rıdvan Güleç katılmadı.

Haberin Devamı

Yüksek Mahkemenin 5 üyesi, çoğunluğun görüşüne katılmadı.

Üyeler Nuri Necipoğlu, Hicabi Dursun, Muammer Topal, Kadir Özkaya ile Rıdvan Güleç'in karşı oy gerekçesinde, eğitim öğretim alanında faaliyet gösterecek özel teşebbüslerin söz konusu faaliyetlerinin eğitim öğretim politikasını belirleme yetkisi olan kanun koyucunun öngöreceği düzenlemelere uygun olması gerektiği belirtildi.

Eğitim ve öğretim koşullarının çağdaş uygarlığın gerektirdiği düzeye ulaştırılması için etkin önlemlerin alınmasının devletin erteleyemeyeceği görevi olduğu vurgulanan karşı oy gerekçesinde, Anayasa'da "eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır, bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz" kuralına yer verildiği hatırlatıldı.

Öğrenim hakkının kapsamının kanunla tespit edilip, yine kanunla düzenlenmesi ve öğrenimin mutlaka devletin gözetim ve denetiminde yapılması gerektiğine işaret edilen karşı oy gerekçesinde, sınavlara hazırlık hizmeti sunan dershanelerin eğitim öğretim politikasındaki yerini, tabi olacakları hukuku belirleme ve bunun sınırlarını çizme yetkisinin kanun koyucuya ait olduğu kaydedildi.

Anayasa Mahkemesinin önceki yıllarda, özel okullar hakkında yapılan bir düzenlemeyle ilgili verdiği kararda, "Anayasanın 42. maddesiyle, milli eğitim hizmetlerinin, kamu gücünün etkin düzeyde kullanılmasını gerektiren işlerden olduğu, kamusal niteliğinin korunması gerektiği, özel öğrenim kurumlarının ancak kamu yararına ters düşmeyecekleri ölçüde serbest bırakılabileceği ve bunlara ancak bu çerçevede izin verilebileceği"ni belirttiği aktarıldı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de eğitim kurumlarının belirlenmesinin devletlerin takdirinde olduğunu kabul ettiği ifade edilen karşı oy gerekçesinde, şu görüşler savunuldu:
"Kanun koyucuya göre, dershaneler tarafından ifa edilen faaliyetler ve dershaneciliğin geldiği fiili durum, devletin bizzat kendisi tarafından veya izin verdiği özel eğitim öğretim kurumları tarafından yürütülen eğitim ve öğretim hizmetlerini olumsuz etkilemeye başlamış, aksatır hale gelmiştir. Bu durum önemli kamusal zararlara yol açmıştır ve açmaya devam etmektedir. Dershaneleri önceki dönemlerde eğitim öğretim faaliyetleri yönünden kamuya yararlı gören ve bu nedenle 'özel eğitim kurumları' kapsamına alan kanun koyucu, aradan geçen süre zarfında dershane faaliyetlerinin eğitim öğretim alanında yol açtığı olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak amacıyla dershaneleri 'özel eğitim kurumları' kapsamından çıkarmıştır. Dolayısıyla kanun koyucu, kamusal yarar açısından, dershanecilik faaliyetinin yeni belirlediği milli eğitim politikasına uyumlu yürütülmesi gerektiği kanaatine varmış, eğitim öğretim sisteminin bir bölümünü Anayasanın verdiği yetkiye dayanarak iptali istenen kurallarda öngörüldüğü gibi belirlemiştir. Kanun koyucuya göre dava konusu kurallar dershanelerin eğitim sistemindeki konumu ve rolüyle sosyal ve kültürel anlamda öğrenciler üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkiler gözetilerek kamu yararı amacıyla getirilmiş bulunmaktadır."

Kanun koyucunun takdir yetkisinde

Haberin Devamı

Karşı oy gerekçesinde, özel yarar gözetilerek veya belirli kişilerin lehine getirildiği saptanmadıkça, bir yasal düzenlemenin kamu yararını gerçekleştirmeye elverişli olup olmadığını değerlendirmenin, anayasallık denetimi kapsamı dışında kaldığı ifade edildi.

Gerekçede, kanun koyucunun, halkın çıkarlarını en iyi şekilde belirleyebilecek organ konumuyla, hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının sağlanabileceği konusunda takdir yetkisine sahip olduğu kaydedildi.

Dava konusu düzenlemeyle okullarda yürütülen eğitim öğretim faaliyetine alternatif görülmeye başlayan dershanelerin, eğitim sisteminde meydana getirdiği ikiliğin ortadan kaldırılması başta olmak üzere dershane uygulamasının yol açtığı belirtilen sorunların çözümünün amaçlandığının anlaşıldığı vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi:
"Bu sorunlar göz önüne alındığında, dershanelerin özel öğretim kurumları kapsamından çıkarılmasının, söz konusu amaca ulaşmak için elverişli ve gerekli olmadığının söylenebilmesi olanaklı değildir. Dershaneler, öğrencileri bir üst okulun veya yüksek öğretim giriş sınavlarına hazırlamak, istedikleri derslerde yetiştirmek ve bilgi düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyet göstermekte, öğrencilerin okul müfredatında bulunan konularda bilgi eksiklerini giderme ve mevcut bilgilerini arttırma amacına hizmet etmektedirler.

Bir başka deyişle dershaneler, okul müfredatı konularına ilişkin bilgi edinmeye yönelik aracılık faaliyeti göstermektedirler. Buna göre, genel ve sosyal bir hak öğrenim hakkının bir parçası 'bilgiye erişme hakkının' somut kullanılmasına imkan sağlanmasının bir zorunluluk olduğu söylenebilir ise de bilgiye erişimin mutlaka mevcut statüdeki dershaneler aracılığıyla sağlanması gerektiğinin, bunun bir anayasal zorunluluk olduğunun söylenmesi mümkün değildir. Aksinin söylenebilmesi, dershanelerin anayasal birer kuruluş olduğunun kabulünü ve kanun koyucuya 'eğitim sistemini düzenlerken sistem içerisinde mutlaka dershanelere de yer vereceksin' denilmesini gerektirir ki anayasal açıdan bunun söylenmesi mümkün değildir."

''Düzenleme yapma yetkisi, TBMM'ye ait"


Karşı oy gerekçesinde, devletlerin, kendi temel politikalarından biri eğitim politikasının belirlenmesi amacıyla eğitim sisteminde yer alan kurumları seçme hakkı bulunduğunun tartışılmaz olduğuna dikkat çekilerek, şunlar kaydedildi:
"Hal böyle olunca özel eğitim kurumlarına ilişkin düzenleme yapma yetkisinin aynı zamanda görevinin, TBMM'ye ait olduğu ve eğitim ve öğretim hizmetinin niteliği dikkate alındığında özel ilk ve orta dereceli okullarla birlikte özel öğretim kurumu olarak kabul edilen dershanelerin, 'Türk Milli Eğitim Sistemi' içerisinde 'bilgi arz eden' kuruluşlar olarak yer alıp almayacaklarını tespit etme ve yer alacaklarsa hangi statü içerisinde nasıl faaliyet göstereceklerini belirleme konusunda kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Kanun koyucu söz konusu takdir yetkisi kapsamında dershanecilik faaliyeti ile sunulan hizmeti yeniden tanımlanmış ve bu faaliyet aracılığıyla somutlaşan bilgiye erişim hakkının, var olan diğer yöntemlerin yanında yasada öngörülen yöntemler aracılığıyla kullanılmasını öngörmüştür."

Kanunla getirilen düzenlemelerle öğrencileri bir üst okulun veya yüksek öğretim giriş sınavlarına hazırlamak amacıyla faaliyet gösteren dershanelerin faaliyetlerine son verildiği hatırlatılan gerekçede, bu durumun öğrencilerin ihtiyaç duydukları takviye eğitiminin hiçbir şekilde verilmeyeceği anlamına gelmediği vurgulandı.

Bakanlık yetkililerince öğrencilere okullarda, mezunlara, Halk Eğitim Merkezlerinde takviye kursları düzenleneceğinin açıklandığı, Özel Eğitim Kurumları Kanununda da ortaöğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde olmamak kaydıyla sosyal, sanatsal, sportif, kültürel ve mesleki alanlarda çeşitli kursların faaliyet gösterebileceği kabul edildiğinden bu kapsamda takviye kursların açılabilmesinin mümkün olduğu kaydedildi.

Gerekçede, "Öte yandan hem belirtilen durum, hem de dershanelerde halen öğrenim gören ya da ileride görme olasılığı bulunan kişilerin, sınavlara özgü verilen bu eğitimden yoksun kalacak olmaları nedeniyle görecekleri kişisel zarar ile eğitim sisteminden dershanelerin kaldırılmasıyla ulaşılmak istenilen kamu yararı karşılaştırıldığında, eğitim sisteminde gelinen noktada dershanelerin yol açtığı belirtilen ve dava konusu kuralların getirilmesine gerekçe olarak gösterilen eğitimle ilgili sorunların mutlaka dershanelerin mevcut statülerini sona erdirmeden alternatif çözümler üreterek ortadan kaldırması gerektiği söylenemeyeceğinden kural ile ulaşılmak istenen amaç arasında bir orantısızlık bulunduğundan da söz edilemez."

"Eğitim öğretim hakkı bakımından ölçülülük ilkesine aykırı değildir"

Eğitim politikasının, bir ülkenin geleceğinin belirleyici niteliği ve bu konuda kanunun koyucunun toplum adına ulaşılmak istenen hedefi belirleme yetkisinin bulunduğu dikkate alındığında, bu hedefe ulaşmak için getirilen düzenlemenin toplumsal ihtilacı karşılamadığı yada başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmadığı söylenemeyeceğinden demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olarak da nitelendirilemez" ifadesi yer alan karşı oy yazısında, ayrıca şu görüşe yer verildi: "Belirtilen nedenlerle dershanelerin özel öğretim kurumları kapsamından çıkarılmasına ve faaliyetlerinin belirli ölçüde sona ermesini öngören düzenleme eğitim öğretim hakkı bakımından ölçülülük ilkesine aykırı değildir. Konunun çalışma ve sözleşme hürriyeti yönünden incelenmesine gelince, dershanecilik faaliyeti eğitim ve öğretim boyutu nedeniyle devletin temel görevleri arazında yer alan eğitim öğretim alanına ilişkin bulunduklarından, girişim hak ve özgürlüğü başta olmak üzere birçok bakımdan diğer alanlardaki ticari faaliyetlerden farklılık arz etmektedir. Anayasa'nın 48. maddesinde de yer alan, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu ve özel teşebbüsler kurmanın serbest olduğu hükmünün dava konusu kurallar yönünden Anayasa'nın 42. Maddesi ile birlikte ele alınması zorunludur. Çalışma ve sözleşme hürriyetinin ilişkin olduğu alanının eğitim ve öğretim alanı olması, yapılacak düzenlemenin 42. Maddenin öncelikle esas alınmasını gerekli kılmaktadır. Anayasa mahkemesi de Anayasa'nın 48. Maddesine çalışma ve sözleşme hürriyeti bakımından bir sınırlama nedeni öngörülmemiş ise de konuya ilişkin Anayasanın bir başka maddesinin gözetilerek çalışma ve sözleşme hürriyeti alanında sınırlama getirebileceğini kabul etmektedir. Mahkemeye göre, kimi zaman zorunlu olarak birlikte uygulanan iki anayasa kuralından biri diğerinin sınırını oluşturabilecektir."

Çalışma ve sözleşme hürriyeti uyarınca herkesin istediği alanda çalışma hürriyetinin bulunduğu ve buna aykırı düzenlemelerin Anayasa'nın 48. maddesine aykırılık oluşturacağının kabulü halinde, konuya ilişkin Anayasa'nın diğer maddelerinin ve dava konusu kurallar anlamında 42. maddede öngörülen ve yukarıda belirtilen düzenlemelerin bir anlamı kaymayacağı vurgulanan yazıda, "Oysa eğitim öğretim faaliyetlerine ilişkin olarak ticari teşebbüslerde 42. madde hükmünün gözardı edilebilmesi mümkün değildir" ifadesi yer aldı.

"Olumlu ya da olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır"


Sermaye sahiplerinin kar amacı güderek dershane açtıklarının kuşkusuz olduğu belirtilen karşı oy gerekçesinde, şöyle devam edildi:
"Dershanelerin herhangi bir ticari işletme olmadığı, eğitim öğretim alanında faaliyet gösterdiği, eğitim ve öğretim alanında faaliyet gösteren işletmelerin işletmecilik anlayışının da diğer faaliyet alanlarından farklı olduğu ve kanun koyucunun bu alandaki faaliyetler için farklı ilkeler belirleyebileceği hususu dikkate alındığında, ülkenin eğitim öğretim politikasını belirleme yetkisi olan kanun koyucunun bu konuda yaptığı ve yapacağı düzenlemelerden özel teşebbüslerin olumlu ya da olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle, eğitim öğretim alanında özel teşebbüslerin kurulması, Anayasa'nın 42. maddesine uygun olarak bu konuda kanun koyucu tarafından getirilen düzenlemelerin buna imkan tanıması ve bu düzenlemelerin gereklerinin yerine getirilmesine bağlı bulunmaktadır. Anayasanın 48. maddesi ile devlete verilen özel teşebbüslerin sosyal amaçlara uygun yürümesini sağlayacak tedbirleri alma görevinin de bu konuda yapılan ve yapılacak düzenlemelerin anayasal dayanaklarından biri olduğu da belirtilmelidir. Dolayısıyla, eğitim öğretim alanında mutlaka dershanelerin de bulunması gerektiğini, bu nedenle dershanelerin faaliyetlerini tamamen kaldıracak ölçüde sınırlama getiren düzenlemenin bu bağlamda Anayasaya aykırı olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir."

Gerçek ve tüzel kişiler tarafından devletin ilgili kurumlarından, ilgili dönemde yürürlükte olan hukuk kurallarına dayanılarak alınan izinlerin kazanılmış hak olmayacağı kaydedilen gerekçede, "Bir faaliyet alanının kanunen yasaklanması halinde daha önce bu alanda verilmiş çalışma izni, ilgililerine yasaklanan alanda faaliyette bulunmaya devam etme hakkı vermez. Kanun koyucu bu kişilerden, belirli bir süre tanıyarak, kanunla getirilen bu yeni koşulları taşımasını isteyebilir" ifadesi kullanıldı.

Karşı oy gerekçesinde, öğretim kurumuna dönüşmek için başvurma süresi olarak 1 Eylül 2015 tarihinin öngörülmesinin de bu süre zarfında gerekli koşulları sağlayabilmeleri yönünden ilgililer lehine getirilen bir düzenleme olduğu belirtildi.

Bu nedenlerle dershanelerin, özel eğitim kurumları kapsamından çıkarılması ve faaliyetlerinin belirli bir süre sonra sona ermesini öngören düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olmadığı görüşüne yer verildi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!