Güncelleme Tarihi:
Sadece yeryüzünde değil, yüreklerimizde de derin bir kırılmaya ve tarifsiz acılara kayıt düşüldü 6 Şubat tarihinde. Millet olarak yüzyıllar boyu unutamayacağımız büyük acılar ve kayıplar yaşadık o kara günde. Sadece depremin yaşandığı iller değil tüm Türkiye hatta yabancı ülkeler de etkilendi o büyük felaketten. Binlerce yıllık şehirler dakikalar içinde yerle bir oldu. Yer yarıldı, gök parçalandı adeta. Kıyametin bir ön provasıydı sanki.
Bilim ve teknoloji hayli gelişmiş olsa da depremin nerede ve ne zaman olacağını bilmek henüz mümkün değil. Sismik hareketlere bakılarak tahminlerde bulunulabilir fakat insanlık tarihinin en yıkıcı afeti olan depremi henüz gerçekleşmeden bilmek hala mümkün değil. Depremi önlemek de mümkün değil. Bununla birlikte depremin yol açtığı can kayıplarını, maddi hasarları ve psikolojik travmaları azaltmak mümkün. Öyleyse imkân dahilinde olan ve müdahale edebileceğimiz şeylere odaklanmak daha makul bir yol.
20 Kasım 2021 tarihinde yine Hürriyet Gazetesinde yayınlanan ‘Depremle kalıcı mücadele ancak çocuklarla mümkün’ başlıklı yazımda; “Depremin ne zaman olacağını tahmin etmek henüz mümkün değil ama depremin yıkıcı etkilerini ve olası can kayıplarını azaltmak hala mümkün. Kaygı içerisinde beklemek yerine harekete geçmek daha makul ve mantıklı bir seçenek olarak önümüzde duruyor” demiştim. İlgili yazımda erken çocukluktan itibaren başlayacak bir afet eğitiminin gerekliliğine dikkat çekmeye çalışmıştım. Keşke yanılmış olsaydım ve tek bir insanımızı dahi kaybetmemiş olsaydık.
ÜÇ BOYUTLU MÜCADELE
Yaşadığımız bu felaket ne yazık ki son yaşanan deprem olmayacak. Öyleyse bu gerçeği kabul edelim ve olası kayıpları en aza indirgeyebileceğimiz stratejilere odaklanalım. Temel olarak depremle mücadelenin üç boyutu olduğunu söyleyebiliriz. Deprem öncesinde yapılması gerekenler, deprem anında yapılması gerekenler ve deprem sonrasında yapılması gerekenler. Bu mücadele adımları içerisinde en makul, insancıl ve ekonomik olan, deprem öncesinde yapılacak mücadeledir.
Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere depremle mücadelenin henüz okulda başlaması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizde AFAD öncülüğünde çocukları ve yetişkinleri bilinçlendirmek için önemli çalışmalar ve projeler yürütülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çeşitli projeler ve kampanyalar yürütülmekte yine TÜBİTAK tarafından depreme özel proje çağrıları açılmaktadır. Fakat bunun yeterli olduğunu söylemek çok zor. Zira böylesine yıkıcı bir felaketle mücadele etmek için ulusal bir seferberlik ilan etmek ve okul öncesi eğitim kurumlarından başlayarak ulusal politikaların ve eğitim programlarının geliştirilmesi gerekmektedir.
MEVCUT EĞİTİM PROGRAMLARINDA DEPREM VE AFET BİLİNCİ
Öncelikle var olan durumu ortaya koyalım. Mevcut okul öncesi eğitim programında doğal afetlerle ilgili herhangi bir içerik bulunmamakta (MEB, 2013). Programda deprem ve diğer afetlerle ilgili eğitim içeriği olmamasına karşın okul öncesi eğitim kurumlarında belirli gün ve haftaların kutlanmasında afetlere yönelik çeşitli etkinlikler ve deprem tatbikatları yapılmakta. Fakat Doğan ve Kırkıncıoğlu (2020) bu eğitimlerin ve tatbikatların istenilen faydayı oluşturamadığını belirtmekte. Okul öncesi eğitim programında deprem ve diğer afetlerle ilgili bir içerik olmamasının muhtemel nedeni çocukların yaşlarının küçük olmasıdır diye düşünüyorum. Aslında çocuklarla yapılan araştırmalar çocukların doğal afetlerin farkında olduklarını (Sapsağlam, 2019), okul öncesi eğitim sınıflarında yapılan etkinliklerin çocukların deprem kavramı hakkındaki bilgi ve farkındalık düzeylerini artırdığını (Fetihi ve Gülay, 2011) göstermektedir.
İlkokul müfredatına bakıldığında; 2. Sınıf Hayat Bilgisi (Yıldırım Yayınları), 3. Sınıf Hayat Bilgisi (Sevgi Yayınları) ve 4. Sınıf Sosyal Bilgiler (M.E.B. Yayınları) ders kitaplarında doğal afetler konusuna yer verilmektedir. Ortaokulda, Sosyal Bilgiler ve Fen Bilimleri ders programlarında afetler ve afet bilinci oluşturulmasına yönelik içeriklerin bulunduğu görülmektedir. Bununla birlikte, ders kitaplarının ciddi düzeyde iyileştirilmeye ihtiyacı olduğu araştırmacılar tarafından belirtilmektedir (Değirmenci, Kuzey ve Yetişensoy, 2019; Önal, 2020).
Eğitim programlarındaki ve ders kitaplarındaki içeriklere ilave olarak, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından afetlere yönelik okul tatbikatları; Dünya Afet Azaltma Günü (13 Ekim), Kızılay Haftası (29 Ekim-4 Kasım), Afet Eğitimi Hazırlık Günü (12 Kasım), Trafik ve İlkyardım Haftası (Mayıs ayının ilk haftası) gibi belirli gün ve haftaların kutlanmasına yönelik çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Geçtiğimiz yıl ülke genelinde yapılan çök-kapan-tutun tatbikatlarının çok değerli olduğunu belirtmek isterim. Milli Eğitim Bakanlığı ile Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı arasında imzalanan ‘Okul Tabanlı Afet Eğitimi Projesi’ anlaşması da önemli projelerden biridir.
AFAD başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı gibi çok sayıda kurum afet eğitimiyle ilgili önemli çalışmalar ve projeler yürütmektedir. Bu konuda son yıllarda önemli projeler hayata geçirilmiş ve önemli adımlar atılmıştır. Fakat benim önerim bir an önce okul öncesi eğitimden yükseköğretime kadar her eğitim kademesi için özel olarak geliştirilecek “Türkiye Ulusal Afet Eğitim Programının” hazırlanması ve tüm örgün/yaygın eğitim kurumlarında uygulanmasıdır.
DÜNYADA UYGULANAN AFET EĞİTİMİ PROGRAMLARI
Afet eğitimine daha geniş bir açıdan bakabilmemiz için yurt dışındaki çalışmaları da bilmekte fayda var. Afet eğitimi konusundaki çalışmalarda 2000’li yıllardan sonra önemli bir artış yaşanmıştır. Hyogo Eylem Planı (HFA), Ocak 2005’te Birleşmiş Milletler’e 168 Üye Devlet tarafından Dünya Afet Azaltma Konferansı’nda kabul edilen ve afet riskini azaltmayı amaçlayan on yıllık bir plan olup, eylem planının hedefi, 2015 yılına kadar üye ülkelerin afet kayıplarında önemli ölçüde azalma sağlayarak ülkelerin afetlere karşı dayanıklılığını artırmaktı. Plan beş önemli boyuttan oluşmaktadır. Bunlar;
1- Yönetişim; organizasyonel, yasal ve politika çerçeveleri;
2- Risk belirleme, değerlendirme, izleme ve erken uyarı;
3- Bilgi yönetimi ve eğitim;
4- Afet risk faktörlerinin azaltılması;
5- Etkili müdahale ve iyileştirme için hazırlık.
Türkiye’de ilgili eylem planının uygulandığı ülkelerden biridir.
Yılmaz (2014) tarafından yürütülen lisasüstü tez çalışmasında afet eğitimine yönelik dünyada uygulanan okul temelli yaklaşımlar incelenmiştir. İlgili araştırmaya göre; afet eğitimi bazı ülkelerde (Çek Cumhuriyeti, İran, Nepal, Rusya, Makedonya, Filipinler, Türkiye, ABD) farklı eğitim kademelerindeki mevcut öğretim programlarına entegre edilerek; bazı ülkelerde (Yeni Zelanda, İngiltere, Japonya) posterler, tatbikatlar, seminerler, saha gezileri ve müze ziyaretleri gibi müfredat içi ve müfredat dışı etkinlikler yoluyla; bazı ülkelerde ise (Hindistan, Japonya, Fransa) afetlerle ilgili farkındalığı artırmak için daha kapsamlı bilgi vermeyi amaçlayan özel kurslar yoluyla (Örneğin: Hindistan’da; ‘Sürdürülebilir Çevre ve Ekolojik Kalkınma’, Japonya’da; ‘Çevre ve Afet Yönetimi Kursu’, Fransa’da; ‘Önleme-İlk Yardım Kursu) afet eğitimi verilmektedir.
Afet eğitiminin okul müfredatlarında nasıl ele alındığıyla ilgili olarak 30 farklı ülkenin incelendiği bir çalışmada afet eğitiminde öne çıkan altı yaklaşım olduğu belirlenmiştir. Bunlar;
1- Ders kitabı temelli yaklaşım,
2- Proje temelli yaklaşım,
3- Merkezi yetkinliğe dayalı yaklaşım,
4- Özel konu/tema yaklaşımı,
5- Simbiyoz yaklaşımı (Selby ve Kawaga, 2012).
NE YAPMALIYIZ?
Birleşmiş Milletler Afet Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi (CRED) tarafından yayınlanan rapora göre; sadece 2019 yılında dünya genelinde 396 doğal afet olayı (10 ve daha fazla kişinin öldüğü) gerçekleşmiştir. Önceki yıllara göre en fazla artış gerçekleşen doğal afetler ise deprem ve sel olayıdır (CRED, 2019). Türkiye’de 1990 yılında 344 deprem meydana gelirken, 2020 yılında 33821 deprem yaşanmıştır. Sadece 01.01.2020 ile 31.12.2020 tarihleri arasında ülkemizde 33.821 deprem meydana gelmiş ve bir yıllık süreçte meydana gelen deprem sayısında yüzde 44 artış gözlenmiştir (AFAD, 2021).
İnsan deneyimle öğrenen bir varlık ve ne yazık ki bazı öğrenmeler olumsuz ve acı deneyimler sonrasında gerçekleşiyor. Yaşadığımız felaket bize deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak olası afetlere karşı daha üst düzeyde hazırlık yapmamız gerektiğini gösteriyor. Bu zorluk ve musibetin içindeki gelişme ve öğrenme fırsatını görerek önemli dersler çıkaracağımızı umuyorum.
Yazımda da ele aldığım üzere dünyadaki örnek ve güzel uygulamaları dikkate alarak, okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite kademeleri için ayrı ayrı ve özel olarak geliştirilmiş, aile ve toplum katılımını içeren; 'Türkiye Ulusal Afet Eğitim Programının' hazırlanması, tüm örgün/yaygın eğitim kurumlarında uygulanması ve yaşam boyu sürecek bir “Afetle Mücadele Kültürü” inşa edilmesi için daha fazla geç kalmayalım lütfen.
Sözlerime son verirken aziz milletimize bir kez daha taziyelerimi ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Çok büyük bir felaket yaşadık fakat inancımız, devletimiz, milletimiz, umudumuz, dayanışmamız ve kardeşliğimiz daha büyük. Bu zor günleri aşacağımıza olan inancım tamdır. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadan çocuklarımız, ülkemiz ve geleceğimiz için çalışmaya ve üretmeye gayret edelim…
DOÇ. DR. ÖZKAN SAPSAĞLAM KİMDİR?
Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış makaleleri, yayınlanmış kitapları, kitap bölümleri, ulusal ve uluslararası kongrelerde sunulmuş bildirileri ve bilim kurulu üyelikleri bulunuyor. Avrupa Birliği, TÜBİTAK, Üniversiteler ve Kalkınma Ajansları tarafından desteklenmiş çok sayıda projede yürütücü, araştırmacı, akademik danışman ve eğitmen olarak görev aldı. Ulusal ve uluslararası etkinliklerde konuşmacı ve panelist olarak görev almış, ulusal televizyon kanallarında programlara katılmış ve çeşitli röportajları yayınlandı. Yurt dışındaki çeşitli üniversitelerde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi. Bazı ulusal gazetelerde ve dergilerde köşe yazıları, şiirleri ve röportajları yayınlandı.