Güncelleme Tarihi:
Depremler, seller, yangınlar… Yıllar boyunca felaketlerle yıkıldık, yaralarımızı sarmaya çalıştık. Hepsi insanlık tarihinin “doğal” olayları ama bugünün bilinç seviyesinde her ülkede aynı felaket ile sonuçlanmıyor. Japonya mesela… Deprem ve deprem güvenliği denilince akla gelen ilk ülke değil mi? 8 büyüklüğünde, 9 büyüklüğünde depremler oluyor, gökdelenleri ayakta duruyor, yıkılmıyor, hatta çatlamıyor, kimsenin burnu bile kanamıyor.
Günümüzde bilgi toplumunu yaşadığımız teknoloji çağındayız. Ve hepimiz biliyoruz ki deprem kuşağındayız. O halde bu gerçekleri dikkate alarak yaşamımızı bilinçli biçimde şekillendirmeliyiz. İnşaat teknolojisi, 8 şiddetinde depreme dayanıklı bina inşa edebiliyormuş. Deprem hayatımızın bir gerçeği ise onun hayatımız üzerindeki yıkıcı etkisini nasıl azaltabileceğimiz konusunu düşünmeliyiz.
Deprem ile yaşamayı öğrendiğimizde işte o zaman günlük hayatımızı bu tür doğal olaylardan etkilenmeden sürdürebiliriz. Böylece eğitim-öğretim etkinliklerimizin de aksamadan sistemli bir biçimde uygulanmasını sağlayabiliriz. Aslında her işin başı eğitim diyoruz ya, eğitime önem verdiğimizde yetiştireceğimiz bilinç düzeyi yüksek bireylerimiz teknolojinin olanaklarından da yararlanarak en şiddetli depremleri bile hiç hasar almadan geride bırakabilmemizi sağlayacaktır. Nitekim bu süreçte gördüklerimiz ve duyduklarımız, nice yerle bir olan yerlerin yanında hiç hasar almadan kalan binaların olduğunu da gösterdi. İşte bunları bir bütün olarak düşündüğümüzde doğal afetlerin sonrasındaki yıkıcı etkiyi ortadan kaldırmak için öncesinde planlı ve bilinçli olma ile doğru kararlar vermenin önemini bize gösterdi.
Deprem hepimiz için son derece yıkıcı ve yıpratıcı bir doğal afet olmakla beraber çocuklarımız için daha sarsıcı etkiler bırakmaktadır. Doğal afetleri daha yakından yaşayan çocuklarımızın bu süreçte daha hassas olabilecekleri ve daha çok sevgi, şefkat ve rahatlatılmaya ihtiyaç duyacakları unutulmamalıdır. Çocuğun kendisini güvende hissetmesini destekleyecek “senin aynındayım, birlikteyiz, seni seviyorum” gibi cümlelerin kurulması ve beraberinde fiziksel temasın sağlanması iyilik halini destekleyebilir.
Çocuklarımız geleceğimizdir. Eğitim bir toplumun geleceğini inşa etmenin en etkili yoludur. Bu zor ve yıpratıcı süreçten çocuklarımız ve eğitim kurumlarımız ciddi anlamda etkilenmiştir. Her şeye rağmen hayat devam ediyor gerçeğinden hareket edersek, gelecek nesillerin güvenle, sağlıklı ve mutlu bir şekilde yetiştirilebilmesi için toplumumuzun ve okullarımızın bir an önce olağan işleyişine dönmesine ihtiyaç vardır. Unutulmamalıdır ki, bu yıkıcı süreçten çocuklar duygusal ve sosyal yönden ciddi anlamda etkilenmiştir. Okul ortamına ve normal hayatlarına bir an önce dönmeleri, öğretmenleri ve arkadaşlarıyla eğitim etkinliklerine katılmaları onların yaşadığı bu büyük travmadan daha hızlı çıkmalarını sağlayacaktır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde, anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarımızda eğitim öğretim etkinliklerinin bir an önce yüz yüze olarak başlaması, ülkemizin yeniden inşası ve çocuklarımızın geleceği açısından son derece önem arz etmektedir. Toplumlar ancak yaşadıkları ile bilgi birikimlerini gelecek nesillere aktararak ve onları yetiştirerek daha güçlü nesiller inşa edebilirler. Bu durum, o toplumun geleceğine güvenle bakabilmesi ve güçlü bir alt yapıya sahip olması anlamına gelir.
PROF. DR. ERTEN GÖKÇE KİMDİR?
Prof. Dr. Erten Gökçe Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Temel Eğitim Bölüm başkanıdır. Etkili öğretmenlik, hedefe odaklanma ve başarı, öğrencilerin akademik başarılarının artırılması ve eğitimde program geliştirme konularında çalışmalarını sürdürmektedir.