Güncelleme Tarihi:
Covid-19 pandemisi başta sağlık ve sonrasında da eğitim olmak üzere bütün sektörleri etkiledi. Aralık 2019 sonu ve Ocak 2020 başında ortaya çıkan Covid-19 virüsü bütün dünyada korkulu bir rüya haline geldi. Ölümler ve yaygınlaşma yüzünden hastalığın bulaşmaması, mücadelenin daha uzun sürelerde gerçekleştirilebilmesi, insanların virüsten etkilenmesinin olabildiğince aza indirilmesi için birçok ülkede tedbirler alındı. İşin gerçeği Covid-19 dünyayı sadece sağlık olarak tehdit etmekle kalmadı, eğitim konusunda krize soktu. Ortaya çıkan krizin atlatılması için farklı uygulamalara geçildi. Bu durumun atlatılmasında en büyük payı internet ve iletişim teknolojilerinin kullanıldığı uzaktan eğitim, e-öğrenme, TV ve radyoyla öğrenme gibi çözümler sağladı. Bu sayede eğitim sektöründe uzaktan eğitim ve çevrimiçi öğrenmeye dayanarak eğitimin sürdürülmesi ilk aşamada pandemiden etkilenen öğrencilerin eğitimlerine ara vermemesi anlamında etkili ve yararlı oldu. Bilgi teknolojileri de gelecek nesiller için anahtar rollerden birini üstlendi.
Bilgi teknolojilerinin varlığı elbette yararlı ama kullanıcıların bu konudaki yaklaşımları da çok önemli. Bu bağlamda Covid-19 sonrasında yapılan uzaktan eğitim öğretim çalışmalarını bir anlamda kriz çözümü olarak da değerlendirmek gerekiyor. Bu kriz ortamında gerek öğretim elemanları, öğretmen ve öğrencilerin hazır bulunuşluğu gerek var olan ya da sonradan edinilen altyapı ve sistemler bakımından ve gerekse kullanılan ders materyalleri açısından bu yeni durumlara tam anlamıyla adaptasyon sağlandığı söylenemez.
BU GELİŞMELER ÖĞRENME ORTAMLARINA NE GETİRECEK?
Bu soruya yönelik olarak eğitim sektörü kendini yeni baştan düşünmeli bilgi teknolojilerini etkin kullanan bir yapıya bürünmeli. Yeni normalde öğrencinin ve toplumun öğrenme yolculuğu bir anlamda yeni baştan yazılacak. Çünkü bu tarz öğrenme öğreneni dünyaya, dünyayı da öğrenene daha doğrusu da öğrenmek isteyenlere açıyor. Uzaktan eğitim ve e-Öğrenme dünyayı bir tıkla karşımıza getiriyor. Eğitmen, öğretmen, öğretim üyesi, hoca dediğimiz grupların rolleri de ister istemez farklılaşıyor. Öğreten de öğrenen de gelişmeye daha açık hale bürünüyor.
Uzaktan eğitim ve e-Öğrenme temel standart öğretilerin çok kolaylıkla herkesin (engelliler de dahil olmak üzere) kendi hız ve yeteneklerine bağlı olarak rahatlıkla öğrenebileceği bir yapı sunuyor. Bu sayede öğrencilerin öğrenme hızlarına göre değerlendirmeler, bireysel eğilimlerine göre meslek seçimleri ve kişisel gelişmeleri daha kolay ölçülebilir hale gelecek. Öğrenmede öğrenci merkezli bir yapı oluşacak böylelikle öğrenmede standardın ötesine geçilebilecek ve öğrenenlerin merak alanlarına göre öğrenmeleri de sağlanabilecek. Bu da klasik öğrenme sağlayan, 20’inci yüzyıl öncesine dayanan, tek yönlü iletişim sunan öğrenme yapıları ve metotlarını müzeye kaldıracak.
İNSANLAR E-ÖĞRENMENİN YARARLI VE ETKİLİ OLDUĞUNUN FARKINA VARDI
Günümüzde insanların bazıları uzaktan eğitim ve e-Öğrenme gibi konulara karşı çıkıp böyle öğrenme olmaz herkese sınıf ortamları gerekiyor savını öne sürerken, çoğu insan e-Öğrenmenin yararlı ve etkili olduğunun farkına vardı. Öğrenme paydaşları arasında yer alan öğrenciler, öğretmenler, veliler, kurumlar da operasyonel olarak bu çalışmaların başarıyla sürdürülebileceğini gözlemledi. Elbette ilk uygulamalarda bir takım sıkıntılarla da karşılaşılmış olabilir ama mevcut sosyal mesafenin korunarak, işbirliği ortamlarının yaratılması ve farklı ve yaratıcı ortamları geliştirici yapısı e-Öğrenmeyi artık birinci plana sürüklüyor. Geçmişte sadece destek materyali veya destek sistemi olarak görülen uzaktan eğitim sistemleri ise artık ana akım öğrenme yapıları haline dönüşüyor. Faydalarını gören kurum, öğretmen ve aileler artık bu öğrenme tarzının çocuklarına ve kendilerine fayda sağladığının da gördü. Bu yüzden yakın gelecekte e-Öğrenmeye gerek bireysel gerekse toplumsal yönelimin artacağı açık. Bu ivmeyle e-Öğrenme hızını aldı ve yeni nesiller için bir öğrenme yapısı olarak kabul gördü. Bu durum eğitimde model değişikliklerine yol açacaktır. Bu yüzden eğitimle ilgili kişi ve kurumlar bilgi toplumuna yönelik olarak ne tür yaklaşımlar kullanılmalı, neler yapılmalı gibi soruları yanıtlamak için çaba sarf etmeli ve yeniliklerle beslenecek farklı metotların arayışı içinde olmalı.
PROF. DR. S. GONCA TELLİ KİMDİR?
Maltepe Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Gonca Telli; satış, dijital pazarlama, stratejik pazarlama ve bütünleşik pazarlama, e-Ticaret, sosyal medya, müşteri ilişkileri yönetimi ve dijital dönüşüm gibi konularda çalışmalarını sürdürüyor. Prof. Dr. Telli’nin bu alanlarda ulusal ve uluslararası pek çok kitabı ve makalesi bulunuyor. Son yıllarda özellikle mobil pazarlama, e-Öğrenme ve dijitalleşme üzerinde araştırmalarını yoğunlaştıran Prof. Dr. Telli’nin 2009’da yazdığı ‘Mobilized Marketing and The Consumer Technological Developments and Challenges’ başlıklı kitabı ABD’de İşletme Referans Kitapları arasında yer aldı. 30’dan fazla kitap, kitap bölümü ve kitap editörlükleri ve 100’den fazla makalesi yayınlandı. Türkiye’de hem akademik hem de uygulayıcılık yönüyle ‘Uzaktan Öğrenme’ ve ‘e-Öğrenme’ çalışmaları gerçekleştiren nadir araştırmacılardandır. 2018’de ‘Kamuda Dijital Dönüşüm’ adlı kitabın, 2019’da da ‘Yapay Zeka ve Gelecek’ adlı kitabın editörlüğünü yürüttü. En son 2020’de Dijital Dönüşüm başlıklı kitabın editörlüğünü yaptı. Ayrıca gerçekleştirdiği Mobil Yaşam ve Uygulamaları Konferansları, Lise ve Üniversitelerarası Sosyal Sorumluluk Reklam Tasarımları Yarışması (2010) ve Maltepe Üniversitesi’nde düzenlediği Dekanla Çay Saati (2018’den itibaren) ile Maltepe Üniversitesi Plogging Yarışları (2019) gibi çizgi dışı çok yönlü çalışmaları bulunuyor. Türk Proje Yönetim Meslek Enstitüsü tarafından 2020’de yılın en iyi proje yöneticisi seçildi.