Güncelleme Tarihi:
38’inci Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde konuşan Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, gelişmiş ülkelerde yaşayan her dört çocuk ve ergenden birinin; gelişmekte olan ülkelerde ise her yedi çocuk ve ergenden birinin fazla kilolu ya da obez olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yıldız, “Çocuklukta yağ hücre sayısındaki artış nedeniyle, küçük yaştan beri alınan kiloları vermek daha zor oluyor” dedi.
TÜRKİYE NÜFUSUN'UN YÜZDE 65’İ KİLOLU VEYA OBEZ
Türkiye erişkin nüfusunun yüzde 65’inin kilolu veya obez olduğunu anlatan Prof. Dr. Yıldız, “Her 100 kadından beşi ve her 100 erkekten birinde beden kitle indeksi 40 kg/m2 üzerinde yani morbit (ölümcül) obez. Türkiye’deki çocuk ve ergen obezite rakamları gelişmiş ülkelere benzer görünüyor” diye konuştu.
20 YIL SONRA DÜNYADA 3 MİLYAR OBEZ OLACAK
Obezitenin tüm dünyada salgın bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yıldız, halen 2.1 milyar fazla kilolu insan bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız’ın verdiği bilgiye göre, 1980 ile 2013 yılları arasında 188 ülkede yapılmış 1.769 obezite sıklığı çalışmasını inceleyen bir meta analizinde, 1980’den itibaren 33 yılda dünyadabeden kitle indeksi 25 kg/m2 (fazla kiloluluk sınırı) olanların oranı erkeklerde yüzde 29’dan yüzde 37’ye, kadınlarda yüzde 30’dan yüzde 38’e yükseldi. Buna göre, önümüzdeki 20 yıl içinde obez rakamının 2.1 milyardan, 3 milyara çıkması bekleniyor.
ÇİN VE HİNDİSTAN’DA DA ÖNEMLİ BİR SORUN
Aynı metaanalize göre, obezlerin yüzde 13’ü Amerika’da, yüzde 15’i Çin ve Hindistan’da yaşıyor. Son 10 yıl içinde gelişmiş ülkelerde obezite artış hızında duraklama gözlenirken, gelişmekte olan ülkelerde sıklık giderek artıyor. Tüm dünyadaki obezlerin yüzde 62’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. Analiz edilen 33 yıl içinde dünyada hiçbir ülkede obezite sıklığında gerileme olmadı.
Obezite önlense erkeklerde ölümün yüzde 11’i, kadınlarda yüzde 16’sı azalır
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre tip 2 diyabetin yüzde 44’ü, koroner kalp hastalığının yüzde 23’ü ve çeşitli kanserlerin yüzde 7 ile 41’inin gelişiminden obezite sorumlu. Obezitenin yalnızca Amerika’daki yıllık maliyeti 150 milyar doların üzerinde. Ülkemizde obezitenin önlenmesiyle tüm ölümlerin erkeklerde yüzde 11’inin, kadınlarda yüzde 16’sının önlenebilmesi mümkün.
Ailenin yeme alışkanlığı etkiliyor
Bebeklikten itibaren çocuklara doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmanın yollarını ‘Beslenme Saati’ adlı kitabında anlatan iç hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya, pek çok şey gibi yemeğin de evde, aileden etkilenilerek öğrenilen bir davranış olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Mesela evde anne sürekli kek, börek pişiriyorsa ev halkı o yiyecekleri sürekli yediği için kilo problemi oluşmaya başlıyor. Ya da baba işten çıkıp eve eli-kolu tatlı, kuru yemişlerle dolu geliyor, geç saatte bunlar yeniyorsa ailece kilo alınıyor. Ev yemekleri yerine daha çok dışarı yemekleri tercih edildiğinde, daha yüksek yağlı yiyecekler sık yendiği için yine hep birlikte kilo alınıyor. Domino taşı etkisiyle bir kişinin yeme alışkanlıkları kötüyse, bu ailenin diğer fertlerine de yansıyor. Ezbere öğrendiğimiz en kötü alışkanlığımız karbonhidrat ağırlıklı menüler oluşturmamız. Geleneksel yeme şeklimizin belki de en büyük yanlışı bu. Pilav, patates, erişte, tatlılar vs. hep menüde. Fırında patatesli köfte, yanına pilav, hatta önden bir mercimek çorbası yanına ekmek üzerine sütlaç gibi menüler hazırlanabiliyor. Günlük yemek planlanırken ilk yapılması gereken karbonhidratmiktarının azaltılıp, sebzeyle desteklenmesi. Mesela aynı menüyü fırında patatesli köfte, yeşil salata, közlenmiş kırmızı biber ve cacık olarak düzenlemek sağlıklı ve daha besleyici. Aynı öğüne bir karbonhidrattan fazla koymamaya dikkat etmek, yiyecek çeşitliliğini sebzeden yana yapmak ilk ve önemli adım.”