Güncelleme Tarihi:
“Hoppalaaaaa!!!” dediğinizi duyar gibiyim...
“Sonuç odaklı” olmayı baş tacı eden ve
- Başarılı olmak istiyorsan somut hedeflerin olmalı,
- Ulaşman gereken noktayı net olarak bilmezsen, oraya varamazsın!
- Çıtayı olabildiğince yükseğe koymazsan asla potansiyelini gerçekleştiremezsin, diye güdülenen bir neslin iş insanları doğal olarak bu tepkiyi verecekler, biliyorum... Fakat iyi haberlerim var, başımızın üstünde demoklesin kılıcı olmadan ilerlersek işler, çok daha verimli ve amacına uygun yapılırmış!
İş stratejistleri, filozofları, psikologları ve fütüristler yaptıkları araştırma ve deneylerle bugüne kadar bildiklerimizi baştan aşağı değiştirecek yeni şeyler paylaşıyorlar. HBR’da (Harward Business Review) iş hayatındaki hedeflerin de benzer etkileri olduğu konusunda güzel bir yazı yazan Peter Bregman bunu kuvvetlendiren örnekler vermiş, konuyu iyi toparlamış;
- Gelmek üzere olan okul servisine yetişmeleri için çocuklarınıza “hadi bakalım kim dişlerini iki dakikada fırçalayıp, daha önce kapıda hazır olacak?” diye kışkırtırsanız, muhtemelen çocuklarınız koşuşturarak, yarışarak iki dakikada banyoya gidip, dişlerini fırçalayıp kapının önünde olacaklardır.
Bu durumda hedef tutturulmuştur. İş gerçekten yapılmıştır diyebilir miyiz? Yani dişlerini sahiden gerektiği gibi, sağlıklı biçimde fırçalamışlar mıdır? Tabii ki hayır! Bu kadarcık sürede dişlerini ancak yarım yamalak, fırçalar gibi yapmış, suya ve fırçaya göstermişler veya dokundurmuşlardır. Diş ipi falan kullanmamışlardır. Üstelik banyoyu da savaş alanına çevirmişlerdir.
Sonuç; Eğer çocukları servise binmeye (sonuca) değil de dişlerini fırçalamış olarak zamanında okula varmaya (yapılması gerekene) odaklasa idik olması gerekenlerin hepsi olması gerektiği gibi gerçekleşecek idi...
Sonuç odaklı olmanın ve kesin hedefler koymanın olumsuz tarafları;
- Sabit bir yere odaklanmak, bakış açısını daraltıyor. Hedefin görüş alanı dışında kalan fırsatları ve daha iyi olabilecek koşulları kaçırtıyor.
- Hedeflerin kendisi değil, hedeflerin gerçekleşmesi için yapılanların yan etkileri olumsuz durumlar yaratabiliyor.
- Hedefe mutlaka ulaşma duygusu, hırsı pek çok durumda etik dışı davranışlara, riskleri çarpıtmaya, organizasyonel bozulmalara, yolsuzluğa, aşırı strese ve içsel motivasyonun düşmesine, ilişkilerde sorunlara neden olabiliyor.
Örneğin;
- Sears mağazalarında tamircileri motive etmek için konan “saat başı 147$ lık iş yapma” hedefinin sonucu fiyatları şişirme çabalarına dönüşmüş.
- Lee Iacocca’nın 1970’de “2000£ ve 2000$’ın altında araba yapma” hedefi ile üretilen Ford Pinto, güvenlik kontrollerinin yetersizliği nedeniyle 53 kişinin ölümüne sebep olmuş.
Hedeflenme konusuna yeni bakış açısı ve öneri; Hedefe değil, yapacaklarına odaklan...
Yola ve yolculukta yapacaklarınıza odaklanın
Özellikle şimdiki gibi yeniçağ geçişlerinde, devrimsel dönüşümlerin yaşadığı zamanlarda belirsizlik artar. O güne kadar bilinmeyen, yaşanmamış yepyeni fırsatlar ve riskler, tehditler gelişir. Bu yüzden eski, önceki bilgilerle çok kesin hedefler koymak ve planlar yapmak, yeninin getirip, götürebileceklerini gözden kaçırmamıza neden olur. Ya da yan etkiler, dış faktörler nedeniyle hedefe ulaşmanın maliyeti artar.
Bu yüzden;
Sonuca, tam belirlenmiş, tariflenmiş bir noktaya değil de yapılacak işe, göreve, alana, yani yola ve yolculukta yapacaklarınıza odaklanın... Gideceğiniz şehri, bölgeyi tabii ki belirleyin ancak oraya gidiş yollarınız konusunda yeni, farklı olasılıkları, araçları, daha iyisini seçme fırsatlarını kapsama alanınızda tutun.
- Hedefe odaklanmak gelecekte ulaşacağınız noktayı, alana odaklanmak yolda yapmanız gerekenleri belirler.
- Hedef sonuçtur, alana odaklanmak ise yol.
- Hedef varış noktasını, alana odaklanmak ise bugün neler yapman gerektiğini netleştirir.
Örneğin bir satış hedefi somut, yapılacak ciro, kazanılacak müşteri sayısı vb. net rakamlar şeklinde değil de bir konuda maliyetleri düşürmek şeklinde konulabilir. Bu şekilde alana odaklanmak muhtemelen pek çok yeni potansiyel müşteri, sektör ve servis sağlayıcı ile iletişimi açacak, yepyeni yöntemlerin, kanalların bulunmasına neden olacaktır.
Ayrıca hedef ve alana odaklanmak arasında “ya biri ya öteki” diye seçim yapmak zorunluluğu da yok. İkisi birarada gidebilir. Önemli olan her an değişen koşullara verimli, hibrid ve esnek yapıyla, iç motivasyonu yüksek tutarak uyum sağlamaktır. Sürdürülebilir büyüme ile ilerlemektir.
Kısacası bu yazının demeye çalıştığı şu;
Hedeflerin sizi körleştirmesine izin vermeyin, kasmayın!
Odaklanacağınız alanları belirleyin, o alanda ilerlemek için yapmanız gerekenleri içten, samimi, yılmadan, çok çalışarak, kesintisiz, sağduyulu biçimde yapın ve gerisini de koyverin! Yani hem planlı, hem plansız olun... Hem dişlerinizi fırçalayın, hem okula zamanında gidin...
Şaka değil, gerçek bir final bu:) Ben aynen böyle yapıyorum, işler her zaman daha da iyiye gidiyor.
Tüm taşların yerinden oynadığı öyle bir dönemden geçiyoruz ki, yerlerine dijitler konmaya hazırlanıyor. Salın gitsin :)