Güncelleme Tarihi:
Aileler, bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan sağlıklı bir çocuk yetiştirmeye çalışırken zaman zaman sorunlarla karşılaşabiliyor. Anne-babalarda paniğe neden olan davranışlardan biri de çocuğun yalan söylemesi. Bir kez çocuğun yalan söylediğini fark eden aileler, daha
CEZADAN KAÇMAK İÇİN SÖYLENEN YALANA DİKKAT!
“Asıl dikkat edilmesi gereken dönem ise 5 yaş ve üzeri” diyen Prof. Dr. Can, bunun nedenlerini şöyle açıklıyor: “5-6 yaşlarına gelen çocukların zihin güçleri daha da ileri bir düzeye ulaşmış olduğundan, hayali öyküleri gerçekten ayırt edebilirler. Hayal ettikleri şeylerin gerçek olduğunda pek de fazla ısrarcı olmazlar. Anne-babalarının beklentilerine uygun olan ya da olmayan davranışlarını birbirinden ayırt edebilir ve kolayca hatırlayabilirler. İşte tehlikeli olmaya başlayan yalanlar tam da bu sıralarda başlar ve 7-8 yaşlarında daha da netleşir. Uygun olmayan davranışlar nedeniyle ana-babaları tarafından eleştirilip, cezalandırabileceklerini, sahip oldukları kimi olanaklardan mahrum kalabileceklerini ya da yeterince sevgi görüp göremeyebileceklerini bilirler. Çocukların özellikle cezalandırılmaktan kaçmak için söylediği yalanlar gözden kaçırılmamalı, ciddiye alınmalı. Bunlar fark edilmediklerinde, bu türden yalanlara başvurmayı iyice pekiştirecek, yalan söylemek süreklilik kazanacaktır.”
KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN HABERCİSİ OLABİLİR
Ödevini bitirmeyen çocuğun oyun oynamasına izin verilmeyeceği için “Ödevimi yaptım” diyebileceğini, aile ve arkadaşları arasında dikkat çekmek, önemsenmek için yalana başvurabileceğini belirten Prof. Dr. Gürhan Can, çocuklukta yalan söylemenin ileride birçok soruna neden olabileceğinin altını çiziyor: “Yalan söyleme davranışları, düşük benlik saygısı, temel güven eksikliği, yetersizlik duyguları gibi istenmeyen psikolojik özelliklerin habercileri olabilir. Daha da önemlisi çocukluk dönemindeki patolojik yalancılık ilerleyen yaşlardaki davranış bozukluğu, hiperaktivide ve dikkat eksikliği, sosyopatik ve narsistik kişilik bozukluğu gibi ilaç tedavisi ve psikoterapötik yardım gerektiren kimi ruhsal bozuklukların habercileri olabilirler.”Gönül KOCA
Yalanı önlemek için neler yapılabilir?
- Çocuk yalan söylediğinde cezaya başvurmayın. Özellikle dayak, hakaret, aşağılama gibi ağır cezalandırmalar yalanı ancak belli bir süre durdurabilir.
- Çocukları yalana itecek sorular sormayın. Örneğin, yatağını toplamamış bir çocuğa “Yatağını kahvaltıdan sonra mı toplamayı düşünüyorsun?” diye sorun.
- Çocuğun mahremiyetine saygı gösterin. Onun özelini anlatması için zorlamayın. Gizlice hatıra defterini karıştırmayın.
- Çocuklara yalan söyleseler bile asla “yalancı” diye hitap etmeyin.
- Bu tür ithamlar, kendisini büyüklerin gördüğü gibi bir yalancı olarak görmesine neden olur.
- Çocuklarınızın yanında asla yalan söylemeyin. Bunlar beyaz yalanlar olsa bile bunu yapmayın.
- Çocuğunuz istenmedik bir davranışta bulunduğunda, ona bu durumla ilgili yalan söylememesi için yardımcı olun. Örneğin mutfakta kazara bir bardak kıran çocuğa “Bu bardağı sen mi kırdın?” diye sormak yerine, “Görüyorum ki kazara bir bardak kırmışsın, hadi birlikte cam kırıklarını toplayalım” deyin.
- Çocuğunuza yaşamda doğru söylemenin ne denli önemli olduğunu öğretin. Doğru söylemediklerinde çevresindeki insanların onun hakkında olumlu şeyler düşünmeyeceklerini, artık doğruları söylese bile ona inanmayacaklarını öğretin.
1) Çocuklara ne zaman evcil bir hayvan alınabilir?
-Hayvan sevgisini erken yaşlardan itibaren öğrenen ve içselleştiren çocuk, ileride çalışma hayatında da, bu duyguyu tatmamış olan akranlarına oranla çok daha fazla hoşgörülü olur. Hayvanla erken yaşlarda kurulan bağ, çocuğa, farklılıklara açık olma, farklı olanlara tahammül etme, ayrımcılık yapmama, önyargı geliştirmeme yönünde olumlu katkıda bulunur.
2) Çocukların hayvanlarla zaman geçirmesi onlara ne katkı sağlıyor?
-Hayvanla ilişki, bir hükmetme ve nesneleştirme temeli üzerine kurulmazsa, çocuk hayvanı kendi varlığını bütünleyen bir başka canlı olarak görür. Ancak modern hayatta hayvanla kurulan ilişki, maalesef nesneleştirmeye dönüşüyor. Çocuğun, herhangi bir oyuncak gibi evcil hayvanı istemesi, ebeveynlerce ölçüp biçilmeden kabul edilebiliyor. Çocuk bir süre hayvanla vakit geçirip ondan sıkıldığı zaman ya da yer değişikliği yaptığında onu terk etmesi kaçınılmaz kabul edilebiliyor. Hayvanla kurulan bağın, çocuğun duygusal ve toplumsal gelişimi üzerinde olumlu etkileri var. Sağlıklı bir hayvan-çocuk ilişkisi, öncelikle hayvanın, canlı olan bir başka varlığın sorumluluğunu almayı gerektirir. Bu da benmerkezci olmasını engeller, onu sevmek, beslemek, iyiliğini düşünmek, başkalarının da kendisi kadar değerli olduğunu hatırlatır.
3) Ahlaki gelişimlerini etkiliyor mu?
-Hayvanla kurulan bağ, çocuğun arkadaşlık duygusunun da gelişimine katkıda bulunur. Çocuk daha hoşgörülü, daha verici, paylaşımcı, anlayışlı, farklılığa açık bir kişilik geliştirebilir. Böylece genele oranla küçük ya da büyük farklılıkları olan başka çocuklara, örneğin zihinsel ya da bedensel engellilere, başka bir millete, dine mensup, farklı bir dil konuşanlara karşı daha çok hoşgörülü olur. Hayvan sevgisinin, çocuklar arasındaki ayrımcılık ve şiddetin önlenmesinde de büyük etkilerinin olduğu söylenebilir.
4) Çocuğa uygun evcil hayvan nasıl seçilmeli?
-Doğadan kopmuş toplumsal ortamda, çocukların gelişiminde olumlu yönde etkiler sağlayacak unsurların başında hayvan sevgisi gelir. Şehir yaşamının koşullarına uygun, çocuğun sağlık durumunu etkilemeyecek fakat sorumluluk duygusu ve hayvan sevgisini geliştirecek, ailenin bakımında zorlanmayacağı bir evcil hayvan seçilebilir.
5) Hayvan sevgisi çocuğun iletişimini nasıl etkiler?
-Hayvanlarla ilişki, çocuğa, insanın nasıl doğanın bir parçası olduğunu da anlatır. İnsanlar gibi olmasa da, hayvanın da acı çekebildiğini, üzülebildiği, sevinebildiğini görür, dolayısıyla korkulacak bir varlık gibi algılamaz. Ortalama ömürleri insanınkinden kısa olan birçok hayvan, doğum ve ölümün, birbirinin ayrılmaz bir parçası olduğunu, insanın da bu döngüye dahil olduğunu, çocuğun aklında doğallaştırır. Çocuk, insanın diğer canlılarla sevgiye ve karşılıklı alış-verişe dayalı bir ilişkisi kurulmasının ahlaklı bir yaşamın temeli olduğunu, yine hayvanla ilişkisi sayesinde anlar.
Akıllı telefonlar için kitap yazdılar
Üniversiteliler akıllı telefonlar için işletim sistemi kitabı yazdı. Yaşar Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği dördüncü sınıf öğrencisi Fatih Bekdemir’in başkanlığını yaptığı Microsoft’un akademik programı Microsoft Öğrenci Ortağı (MSP) ekibi, Windows 8 işletim sistemiyle çalışan telefonlarda uygulama geliştirmek için Türkçe kitap hazırladı. Bekdemir çalışmayla ilgili, “Bu kitap, Windows Phone 8 uygulaması geliştirmek isteyen birinin başka bir şeye ihtiyacı olmadan kısa sürede programlamayı öğrenmesini sağlıyor” dedi.
Enerji tasarrufunu oyun ile öğrenecekler
Kadir Has Üniversitesi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meltem Ucal’ın, UNDP tarafından hibe desteği ile hayata geçirdiği ‘Elektrikli Ev Aletlerinde Enerji Verimliliği Farkındalığı ve İklim Değişikliği’ projesi için internet sitesi hazırlandı. www.enerjifarkindaligi.org adresinde çocuklar için interaktif bilgisayar oyunu, kadınlar için de özel broşürlerle enerji tasarrufu eğitimi veriliyor.
Devlet üniversitelerinde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı nedir?
YÖK’ün verilerine göre, devlet üniversitelerinde öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 20.74.