Güncelleme Tarihi:
Bağımlılık türleri arasında alkol, sigara ve uyuşturucu gibi herhangi bir maddeye yönelik bağımlılık olabileceği gibi, yeme-içme, alışveriş ve teknoloji gibi davranışsal bağımlılıklar da vardır. Güncel araştırma ve kanıtlar her iki gruptaki (davranışsal ve madde bağımlılığı) kişilerin klinik olarak birbirlerine çok benzer olduğunu gösterir. Her iki bağımlılık türünde de yoksunluk belirtileri olması, tedavi edilmeleri gerektiği ve her iki tür bağımlılığın tipik olarak başlangıçlarının çocukluk, ergenlik ya da genç erişkinlik döneminde olması ortak özellikleri arasında yer alır.
DAVRANIŞSAL BAĞIMLILIKLAR DAHA TEHLİKELİ
Sigara, alkol, uyuşturucu gibi madde bağımlılıklarının şiddetli olumsuz etkileri ve zararlarının toplum tarafından iyi tanınmış olduğunu görüyoruz. Aileler genel anlamda bu tarz bağımlılık yapan maddelerin çocuklarına vereceği fiziksel ve psikolojik zararlar konusunda bilinçlenmiş ve çocuklarının bu tarz maddeleri kullanmalarına karşı durarak, gerekli önlemleri almaya çalışıyorlar. Buna karşın kumar, alışveriş, teknoloji bağımlılığı gibi davranışsal bağımlılıklarla ilişkilendirilen olumsuz sonuçlar ise (örneğin, aile içinde işlev bozukluğu, hapsedilme, erken okul terkleri, mali sıkıntılar) sıklıkla halk sağlığı açısından ciddi olumsuz etkilerine rağmen gözden kaçarlar. Ailelerin genel olarak davranışsal bağımlılıkları, madde bağımlılıkları kadar önemsemediği ve burada ki aşırıya kaçmayı görmezden geldiği söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında özellikle çocuk ve ergenlerde davranışsal bağımlılıkların artış hızı ve yarattığı olumsuz etkilerde göz önüne alındığında bu tarz bağımlılıkların, madde bağımlılığından daha tehlikeli boyutlara ulaştığını gözlemliyoruz. Görüldüğü gibi hayatımızın içinde yer alan ve hatta faydalı gibi görünen davranışların “aşırılığını” tanımlamak kolay değildir. Kişinin sürekli bilgisayar veya akıllı telefon ile uğraşması gibi durumlar “fazla hevesli olmakla” karıştırılabilir ve bunları birbirinden ayırmak son derece zor olabilir. Bu noktada çocuk ya da ergen; çoğunlukla ailesinin ve çevresinin kendisini anlamadığını ve haksız yere bağımlılıkla damgalandığını iddia edebilir.
TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI BİR “ŞEMSİYE” TERİMDİR
Teknolojiye olan bağımlılık kavramıyla; internet bağımlılığı, oyun bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı, online alışveriş bağımlılığı ve potansiyel zararlarına rağmen aşırı akıllı cihaz kullanımı gibi örnekler aklımıza gelmeli. Peki teknoloji kötü bir şey midir? Teknoloji aslında doğru kullanıldığında kötü bir şey değildir ve bağımlılık yapması olanaksızdır. Teknolojiyi bir bağımlılık dönüştüren bireylerin kendisidir. Ayrıca yine birçok uzmanın profesyonel görüşüne göre teknoloji bağımlılığının tedavisi uyuşturucu bağımlığından daha zorlayıcı olabilmektedir. Bunun nedeni teknolojinin gündelik yaşantının bir parçasına dönüşmüş ve her an ulaşılabilir olmasıdır. Günümüzde ise özellikle akıllı telefon kullanımının ve internetin çok fazla yaygınlaşması ile çocuk ve ergenlerde teknoloji bağımlılığının alt türlerinden olan sosyal medya bağımlılığının çok fazla yaygınlaştığını görüyoruz.
SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI
TÜİK tarafından yapılan araştırmanın 2016 yılı raporuna göre, internet kullanım amaçlarının ilk sırasını yüzde 82,4 ile sosyal medya kullanımı oluşturmaktadır. Dolayısıyla günümüzde geniş kapsamlı bir etkiye sahip olan internetin insanlar için sosyal bir ortam olduğu ifade edilebilir. Sosyal medya, bireylerin fikirlerini, görüşlerini, deneyimlerini çeşitli mesaj ya da görüntüler ile paylaşmak ve birbirleriyle iletişim halinde bulunmak için kullandıkları online platformlar olarak tanımlanmıyor. Yapılan araştırmalara göre, internete daha çok sosyal medya amacıyla bağlanan çocuk ve ergenlerin internet bağımlısı olma olasılığı internete daha çok ödev yapmak için bağlananlara göre 2-3 kat daha yüksektir. Ancak sosyal medya platformları günlük hayatımızda sıradan ve kaçınılmaz hale geldiğinden, birçok insanın sosyal medyaya bağımlı olup olmadıklarını bilmesi gittikçe zorlaşıyor.
KİMLER DAHA ÇOK RİSK ALTINDA?
Teknoloji bağımlılığının alt türlerinden olan sosyal medya bağımlısı olma ihtimali daha yüksek olan risk altında çocuk ve ergenler bulunuyor. Daha çok risk altında olan bireylerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
- Teknolojiyi bilinçsizce kullananlar
- Sosyal ilişkilerinde problem yaşayanlar
- Olumsuz ve bağımlı arkadaş çevresi olanlar
- Aile içi çatışma yaşayanlar
- Akademik başarısı düşük olanlar
- Spor, sanat ve kültürel etkinliklere ilgi duymayanlar
ÇOCUK VE ERGENLERİN SOSYAL MEDYA BAĞIMLISI OLDUĞUNU NASIL ANLARIZ?
Çocuk ve ergenlerin sosyal medya bağımlısı olup olmadıklarını anlamak için bazı kriterler bulunuyor. Yeşilay tarafından yayımlanan “Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı”nda ergenlerin sosyal medya bağımlısı olup olmama durumuna ilişkin bazı kriterlerin tanımlandığı görülmektedir. Buna göre; çocuk ve ergenler için sosyal medya;
- Can sıkıntısında akla gelen ilk seçenek ise,
- Gerçek hayatın önüne geçiyorsa,
- Aşırı zaman alıyor ve ulaşılamadığında huzursuzluk oluşturuyorsa,
- Sosyal medyada takip edilen kişilerin gerçek yaşamları yerine paylaşımları daha önemli hale gelmişse,
- Gerçek arkadaşlıkların yerini sanal arkadaşlıklar ve takipçiler alıyorsa,
- Sürekli bir şeyler paylaşma ihtiyacı duyuluyorsa,
- Günlük hayatı ve sorumlulukları aksatmaya sebep oluyorsa, çocuk ve ergenler için sosyal medya bağımlılığından bahsedilebilir. Özetlemek gerekirse, sosyal medya bağımlılığı gibi davranışsal bağımlılıklar, madde bağımlılıkları kadar tehlikeli ve tedavisi zor bağımlılıklardır. Bireyin hayatında yarattığı olumsuz psikolojik etkileri göz önüne alındığında bu tarz bağımlılıklar konusunda dikkatli olmak ve henüz oluşmadan önleyici şekilde müdahale etmek gerekir. Bağımlılık oluştuğu düşünülen durumlarda ise hiç vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurup uzman desteği alınmalıdır. Değerli okuyucular; Unutulmamalıdır ki hiçbir sanal arkadaşlık gerçek arkadaşlığın yerini alamaz.
SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIK ÖLÇEĞİ NEDİR?
Aşağıda yer alan kısa sosyal medya bağımlılığı ölçeği Hollandalı araştırmacılar, Regina J.J. M. van den Eijndena, Jeroen S. Lemmens ve Patti M. Valkenburg tarafından 10-17 yaş aralığında bulunan çocuk ve ergenler için geliştirilmiş ve 9 maddeden oluşuyor. Bu ölçekte yer alan 9 kriterin “5 ve üzeri” sayıda bulunması sosyal medya bağımlılığına işaret ediyor. Ölçeğin Türkçe uyarlaması Doç. Dr. İbrahim Taş tarafından yapıldı. Bu ölçek sonucunda çocuk ve ergende sosyal medya bağımlılığı konusunda fikir sahibi olunabilir. Son bir yılda, 1- Sürekli olarak, kendinizi sosyal medyaya tekrar girebileceğiniz andan başka bir şey düşünemez halde buldunuz mu? 2- Sürekli olarak, sosyal medyada daha fazla zaman geçirmek istediğiniz için kendinizi mutsuz hissettiniz mi? 3- Sosyal medyayı kullanamadığınız zaman çoğu kez kendinizi kötü hissettiniz mi? 4- Sosyal medyada daha az zaman geçirmeye çalıştığınız ancak bunda başarılı olamadığınız oldu mu? 5- Sosyal medyayı kullanmak istediğinizden dolayı diğer etkinliklerinizi (spor, hobiler vb.) sürekli olarak ihmal ettiniz mi? 6- Sosyal medyayı kullanmanızdan dolayı diğer insanlarla sürekli olarak tartışmalarınız oldu mu? 7- Sosyal medyada geçirdiğiniz süre hakkında ebeveynlerinize (anne-baba) veya arkadaşlarınıza sürekli olarak yalan söylediniz mi? 8- Olumsuz duygularınızdan kaçmak için sık sık sosyal medyayı kullandınız mı? 9- Sosyal medyayı kullanmanızdan dolayı ebeveynleriniz, kız veya erkek kardeşleriniz ile ciddi çatışmalarınız oldu mu?
DOÇ. DR. OKAN BİLGİN KİMDİR?
Doç. Dr. Okan Bilgin, Sakarya Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden lisans ve yüksek lisans derecesi aldı Lisans eğitimi süresince 1 yıl boyunca Finlandiya “University of Lapland”de bulunan Bilgin, doktorasını “Ergenlerde Çözüm Odaklı Kısa Süreli Psikolojik Danışmanın Özgüvene Etkisi” konulu tez çalışması ile tamamladı. MEB’te 8 yıl Psikolojik Danışman olarak görev yapan Doç. Dr. Okan Bilgin, halen Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olarak görevini sürdürüyor. Ergenler ağırlıklı olmak üzere, anne babalar, öğrenciler ve eğiticilere çeşitli konularda seminerler veren Doç. Dr. Bilgin’in uzmanlık alanları pozitif psikoloji, özgüven, çözüm odaklı danışma, ergenlik, iletişim, bağımlılık, eğitim ve öğrenme psikolojisi vb. konulardır. Çeşitli uluslararası ve ulusal dergilerde psikoloji üzerine çok sayıda makalesi yayınlanmış olan Doç. Dr. Okan Bilgin aynı zamanda çeşitli dernek ve kurumlara danışmanlık desteği sağlıyor.