Güncelleme Tarihi:
Bilgi Üniversitesi santralistanbul kampüsünde gerçekleştirilen panelin ilk oturumunda, Suriye'den gelen sığınmacılar sonrası mevcut durum ve çözüm önerileri ele alındı. Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezinden Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci, burada yaptığı konuşmada, çocuk işçiliği konusunun yıllar öncesinden bu yana anlaşılamadığını, bu sorun hakkında acil çözümler üretilmesi zorunluluğunun da algılanamadığını söyledi. Semerci, medyanın yurtdışından gelen insanlara nasıl sesleneceğini bilmediğini ve bunun da tartışılması gerektiğini ifade ederek, "Bunları tartışabileceğimiz ortamlara ihtiyacımız var. İnsanlığın geldiği noktada çok ciddi bir sınav veriyoruz. İnsan hakları kavramı, çocuğun üstün yararı kavramı, Türk, Kürt, Suriyeli değil, çocuğun çocuk olması vurgusunu yitirdiğimiz bir noktaya geldik. Bu sadece Türkiye'de olan bir şey değil, bunu da vurgulayarak söylüyoruz. Her bir çocuğun sayı olmadığı, birey olduğu gerçeğini görmemiz gerekiyor" dedi.
Hümanist Büro'dan Seda Akço da çocuk işçiliği alanını konuşurken, kanundan, sözleşmeden bahsetmenin konforlu bir iş olduğunu düşündüğünü, çocuklar denizde boğulurken kanunların konuşulduğunu dile getirdi. Suriye'den yaşanan göçe gösterilen ilginin, Afganistan'dan, İran'dan gerçekleşen göçlere gösterilmediğini savunan Akço, "Şimdi Suriye konusuna eğildik. Bu aslında samimiyetle ilgili bir mesele. Çocuklar erken yaşta çalışmaya itildiklerinde, bizim, 'çocuklar neden çalışıyor' üzerinde düşünmemiz gerekiyor, diğer konular sonra geliyor. Çocuklar çalıştıkları için birçok konu ortaya çıkıyor, okul problemi, sağlık problemi ve şu an bunlar için yeterli çalışmalar söz konusu değil" diye konuştu.
Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmetler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. İbrahim Bülent İlik ise, Türkiye'nin yoğun biçimde sığınmacılarla ilgili sorunlar yaşadığını, "Türkiye, mültecileri kabul etmeli miydi?" sorusunu tartışma lükslerinin bulunmadığını belirtti. İlik, Türkiye'nin çocuk hakları sözleşmesinin tarafı olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Türkiye, kendi sınırları içerisindeki çocuklara ne tür haklar tanıyorsa diğer çocuklara da tanımak zorunda. Sizlere Ankara'dan bir örnek vereyim, sokaklarda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan çocukların yerini Suriyeli çocuklar aldı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan çocukların durumu da değişmedi, sadece biçim değiştiren daha ağır işlerde çalışıyorlar"
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Programı Yöneticisi Nejat Kocabay da dünya genelinde ILO'nun yaptığı çalışmaların dörder yıllık tahminlerden oluştuğunu anlatarak, "2000 yılında 245 milyon çocuk, işçi olarak çalışmış. 2012 yılında 168 milyona düşüyor bu sayı. 'Tehlikeli' diye tanımladığımız işlerde oran, 2000 yılında 170 milyon çocuk. 2012 yılında da 85 milyon çocuğun tehlikeli işlerde yer aldığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.