Güncelleme Tarihi:
Herkesin üzerinde konuşmak istediği ve söyleyecek sözünün bulunduğu bir konu olan ebeveynlikte genel kabul gören doğrular olmakla birlikte her çocuk ve aile için geçerli ve işleyen yollar zaman zaman farklılık gösterebiliyor. Özellikle ebeveynin çocuğuna yönelik yaklaşımı, çocuğun yaşı, cinsiyeti, yetenek ve becerileri, uyumlu/uyumsuz olması, gelişimsel özellikleri, ebeveynin çocuğa yüklediği anlam, çocuğun onun için taşıdığı değer, ebeveynin yaşı, kültürü, geçmiş yaşam deneyimleri, eğitimi, bilişsel özellikleri, çevresi, sosyo-ekonomik ve kültürel kaynakları tarafından belirlenebiliyor.
Günümüzde geç yaşta yapılan evlilikler, anne-baba olmayı erteleme, geç yaşta çocuk sahibi olma, tedavi sonucu çocuğa sahip olma, iş yaşamına bağlı yoğunluk gibi unsurlar ebeveynin çocuğuna ilişkin algısını farklılaştırıyor. Özellikle son yıllarda, sosyal yaşamın her aşamasında ‘çocuğunun gereksinimlerini söylemesine dahi fırsat vermeden hemen yerine getiren helikopter ebeveynleri’, ‘dijital yaşam ve internet üzerinden teknolojik araçları kullanarak ebeveynlik yapmaya uğraşan dijital ebeveynleri’ ve ‘çocuğunu dünyanın merkezine yerleştirerek prens/prenses yetiştirmeye özen gösteren ve sonucunda ‘narsistik çocuk’lara sahip ebeveyn örneklerini görmek mümkün. O halde sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkisinin kurulabilmesi ve bu ilişkinin dengeli, tutarlı ve kararlı biçimde yaşanabilmesi için neler söylenebilir?
ZİHİNSEL, DUYGUSAL VE SOSYAL AÇIDAN HAZIR OLUN
1-Öncelikle anne-baba olmaya zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan hazır olmak gerekiyor. Ebeveyn olmadan önce yetişkinler nasıl bir karar sürecinden geçtiklerinin farkında olmalı. “İnsanlar neden anne-baba olur?” sorusunun cevabı aslında neye göre karar verdiğimizin ve anne-babalığı nasıl algıladığımızın açıklaması.
2-Anne-baba ve çocuk sahibi olmadan önce insanlar eş olur. Çocuk sahibi olmadan önceki ilişkinin niteliği yine uzun dönemde anne-babalık rollerine etki ediyor. Eş olmadan önce ebeveyn olmaya geçen aile üyeleri ilk başlarda bocalayabiliyor. Eş olma ilişkisini askıya almamak, eşler arası ilişkiyi ihmal etmemek önemli.
GEÇMİŞİN HESAPLAŞMASINI ÇOCUĞUNUZA YANSITMAYIN
3-Ebeveynin çocuklarıyla ilişkilerine etki eden bir özellik de kendi anne ve babalarıyla geçmişteki ilişkilerinin nasıl yaşandığı. Birçok ebeveynin kendi geçmiş yaşamlarındaki eksikleri ya da olumlu/olumsuz yaşantılarını kendi çocuğuyla ilişkisine aktardığı gözlemleniyor. Burada anne-babalar için vurgulamak gerekir ki “Geçmiş yaşamda anne-babanızla olan ilişkinizin telafisini-hesaplaşmasını şimdi çocuğunuzu yetiştirirken yapmayın”.
4-Ebeveynlik, çoğu kez dünyanın en zor ama en zevkli uğraşı olarak ifade ediliyor. Bilinmeli ki, anne-babalık yemek tarifi kitabına bakarak yemek pişirmek gibi bir iş değil. Bilinen doğruların, kabul gören kuralların ve deneyimlerin her ilişkide farklı işleyeceği unutulmamalı. L. Tolstoy; “Mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır” sözüyle durumu çok net tanımlıyor. Her ailenin yapısı, karakteri ‘parmak izi’ örneğinde olduğu gibi birbirinden farklı, kendine özgü ve benzersiz.
UNUTMAYIN SİZİ TAKLİT EDİYOR
5- Aile yaşamında, dış dünyanın talepleri ve ailenin kendi iç dinamikleri (iletişim, rol ve sorumluluklar, sorunlarla başa çıkabilme, duygusal yakınlık vb) sürekli dengeyi bulmak için çalışıyor. Tüm yeni yaşantılar, taşınma, iş değişikliği, okula başlama, yeni bir çocuğun doğumu vs bütün aile üyeleri için stresli ve zorlayıcı gelebiliyor. Bu tür zorluklarla başa çıkma sürecinde ilk sinyali genellikle de aile içinde çocuklar çeşitli davranış ya da uyum sorunlarıyla veriyor. Bu noktada anne-babaların başa çıkma yöntemleri, sorunlarını nasıl çözdükleri dikkat çekiyor ve çoğunlukla çocukları tarafından gözlemleniyor, sergiledikleri davranış ve alışkanlıklar içselleştiriliyor ve taklit ediliyor. İlk yıllarda, çocukların davranış repertuvarları anne-babalarıyla etkileşimleriyle biçimleniyor. Bu yüzden rol modeli olarak anne-babalar olumlu ve istenen davranışsal alışkanlıklar geliştirmeli.
6-Günümüzde çocuk yetiştirme tutumlarında, hızla ‘ebeveyn merkezli’ geleneksel yaklaşımından koparak, evrilen ve yerini ‘çocuk merkezli aileye’ bırakarak bir uçtan diğerine kontrolsüzce savrulan ailelerin varlığı dikkati çekiyor. Paracelcius’un sözünde olduğu gibi, “İlaçla zehir arasındaki fark doz meselesidir”. Sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkisinde en sık gözlemlenen yön, ebeveynin çocuğuna karşı dengeli ve kararlı yaklaşım içinde bulunması, eşlerin bu konuda hem fikir olması ve sadece söylemleriyle değil eylemleriyle tutarlılık içinde davranması.
ONU GERÇEKÇİ BİR ALGIYLA GÖRÜN
7-Çocuğun bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişiminin yaşıtlarına göre ileri ya da geri oluşu ve farklı gelişimsel ihtiyaçları da ‘anne-babalık tarzını’ belirliyor. Bu nedenle ebeveyn çocuğunu yakından tanımalı, gelişimine uygun beklenti oluşturmalı ve çocuğuyla ilgili gerçekçi bir algıya sahip olmalı. Gerçekçi bir algıya sahip olmayan ebeveyn çocuğunu olduğundan daha yetersiz görüyor ve başarısız bulabiliyor ya da daha abartılı biçimde yüceltiyor ve her davranışını aşırı biçimde onaylıyor.
8- Özellikle okul öncesi ve ilkokul yıllarında çocuklara kurallara uymayı, sırasını beklemeyi ve başkalarının haklarını gözetmeyi öğretmek toplumsal yaşam ve sosyal uyum açısından önemli. Günümüzde sınırlarını bilmeyen ancak sürekli haklarını arayan aşırı talepkâr bireylerin varlığı dikkat çekiyor. Aşırı baskıcı, kontrolcü, katı otoriter tutumlar kadar çocuğuna kural koymayan, koydukları kuralları uygulamayan, sınırlarını göstermeyen, ilgisiz ve reddedici olan tutumlar da sağlıksız. İç disiplin kazandırma ve vicdan gelişiminde anne-babaların çizdikleri sınırlar içinde çocuklarını özgür bırakması istenilen sosyal davranışları kazandırmada etkili bir yol.
KENDİNİZİ VE ONU OYUNDAN MAHRUM ETMEYİN
9- Ebeveynin çocuğunun gelişimine katkı sağlayacağı en önemli yollardan birisi de, hiç şüphesiz ki etkili öğrenme ortamı oluşturması. Keşfetmek, ilgi ve istekle entelektüel merak duygusu uyandırmak, bilgiyi anlamlı ve değerli bulduğunu gösteren ve öğrenmeye ilişkin tutumlar geliştirmesine izin veren deneyimlere fırsat vermek, girişimde bulunmasını desteklemek, yaşına ve gelişimine uygun sorumluluk kazandırmakla gerçekleşebiliyor.
10- Birlikte olmak; ailecek alış-veriş merkezi gezmek, televizyon izlemek, bilgisayar başında zaman geçirmek değil. Ebeveynin çocuğuyla zaman geçirmesinin ve etkili bir öğrenme çevresi oluşturmasının en iyi yollarından birisi de ‘oyun’. Bazı ebeveynler çocuklarıyla nasıl oyun oynayacaklarını bilmediklerini söylüyor. Bazıları da çocukların oyun arkadaşı bulmalarını ve kendi kendilerini oyalamaları gerektiğini düşünüyor. Oysa açık hava oyunları ya da masa başında oynananlar ebeveyn ve çocuğun birlikte olmasının, iletişim kurmasının, duygusal yakınlaşmalarının ve paylaşımlarının artmasının yollarını açıyor. İşbirliğine dayalı oyunları, takım, masa başı, kurallı veya strateji oyunları gibi farklı malzeme ve etkinlik içerisinde oyunları yetişkinin eşliğinde deneyimleyen çocuklar, dış dünyayı tanımak, anlamak, başladığı işi sonuna kadar sürdürmek, sonuçları değerlendirmek, mücadele etmek, kazanmak ya da kaybetmenin hazzını yaşamak için uğraş vermeyi öğretiyor. O halde anne-babalara önerimiz: Çocuğunuzu ve kendinizi oyun oynamaktan mahrum bırakmayın.