Güncelleme Tarihi:
Günlük yaşamda kendimiz için kullandığımız “her şeyin fazlası zarar” söylemi, internet için de geçerli. Öncelikle, internetin dünyaya açık bir pencere olduğunu ve her tür duygu, düşünce, görsel ve işitsel medyayla birlikte; çeşitli sosyal iletişim araçları ve tüm bunları kullanan gerçek kişileri de barındırdığını unutmamamızda yarar var. Çocukların bu ortamlarda geçirecekleri zamanın miktarı kadar, niteliği de önemli. Bu nedenle, veliler çocukların bilgisayar kullanım süreleri ve nerelerde, kimlerle etkileşimde bulunduklarını göz önünde bulundurmalı. İlk aşamalarda, örneğin, bilgisayar ekranının sizin de bulunduğunuz ortamda ve görebileceğiniz açıda durması, uygulamalardaki ses veya görüntüleri zaman zaman –sizin de ilginizi çektiğini hissettirerek- kulaklık kullanma yerine birlikte dinlemek ve izlemek yararlı olabilir. Ancak çoğu zaman birlikte olmak mümkün olmayabilir. Dolayısıyla, ilerleyen süreçlerde, güvenli internet kullanımı sağlayan bilgisayar yazılımlarından ve servislerinden yararlanılmalı. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’nın oluşturduğu güvenli internet hizmeti dokümanları kaynak teşkil edebilir.
Fiziksel sağlığını da korumayı unutmayın
İnternet ortamında harcanan zamanın büyük bir kısmı masa başında ya da oturarak geçiyor. Fiziksel egzersizler yerine salt pasif durumda bulunmanın ciddi sağlık sorunlarının da işaretçisi olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, çocukları, en az bilgisayar başında geçirilen saat kadar hareket gerektiren etkinliklere yönlendirilmeli. 15-20 dakikalık aralıklarda ayağa kalkmak, yürümek gibi kısa hareketler teşvik edilmeli. Bunlar bizim için de gerekli aktiviteler.
Sık sık bilgi kaynağının önemli olduğunu hatırlatın
Gelişim çağındaki çocuklar için dışarıdan duyumlar ve okumalar, belli bir kıyaslama ve/veya doğrulama sürecinden geçerken, yetişkinlerdeki gibi olmadığından, onlar için birçok duyum anlık doğru bilgi olarak değerlendirilebilir. Bu, internet üzerinden erişilen bilgiler için de geçerli. Oldukça profesyonel ve gerçekçi gibi görülse de yanlış yönlendirmelerin olduğu birçok internet sayfası da maalesef erişime açık. Çocuklara, internetten edindikleri bilgiler kadar bunların kaynağının da önemli olduğu düzenli olarak tekrar edilmeli.
Yasaklar yerine, zaman yönetimi becerilerini geliştirin
İnternet kullanımıyla ilgili bazı yanlışlar, yetişkinler tarafından bazen aşırı hassasiyet gösterilen konular arasında olabiliyor. Bunlardan biri, oyunların çocuklarda sosyal davranışları etkileyebileceği ve özellikle de olumsuz anlamda zarar verebileceği kanısı. Televizyonun eğitim ortamlarında kullanımıyla başlayan süreç boyunca bu konu akademisyenlerin de ilgi odakları arasındadır. Gerek televizyon, gerekse bilgisayar oyunlarının olumsuz davranış inşa etmede herhangi başat bir rolü olduğu bilgisi, akademik olarak görüş birliği oluşturulmuş bir konu değil. Kullanma veya kullandırmama seçenekleri yerine, çocuklarımıza zaman yönetimi becerilerini kazandırmaya çalışmamız daha ön plana çıkartılmalı. Bazen, çocuklar bilgisayar başında zamanın nasıl geçtiğini anlayamayabilir. Bu durumda, ebeveynlerin olaya dahil olması ve zaman yönetiminde kontrolü sağlaması gerekebilir.
Sonuçları onlar için bilinir hale getirin
Bir diğer husus ise bilgisayar başında geçirilen başıboş zamanlarla ilgili. Siberaylaklık olarak nitelendirdiğimiz bu durum, sanal ortamda rasgele gezinim, müzik dinleme, video oyunları oynamak, gibi davranış örüntüleri sergiler. Bu eylemler, çoğunlukla zaman ya da işgücü kaybı olarak görülür; sonuç olarak, gerçekleşmesi beklenen görevlerin ya da öğrenilmesi istenilen konuların niteliğinden ödün verilmesi, ertelenmesi ya da zamanında yerine getirilememesi olarak adlandırılır. Bu tür davranışlar, odaklanma sorunu, erteleme, zamanı gereksiz şekilde kullanma ve öğrenme niteliğinden ödün verme olarak görülebilir. Okul çağı çocukları her zaman, kendileri için sıradan görülen bazı eylemlerin siberaylaklık davranışı olduğunu ve bu tür davranışların ne tür sonuçlar üretebileceğini öngöremeyebilir. Bu tür belirsizlikleri ebeveynler onlar için bilinir hale getirebilir ve bu süreçte karşılıklı işbirlikleri geliştirebilirler. Örneğin, aileler, çalışma saatlerinde çocuklarının gereksinimlerine göre mola vermelerini sağlayabilir ve bu molalarda da onları bilgisayardan belli bir süre uzaklaştırabilir. Aileler gibi, öğretmenler de, öğrencilerin derse odaklanma düzeylerine göre bilgisayar kullanma sürelerini ve amaca yönelik gerçekleştirilecek etkinlikleri siberaylaklık davranışlarını da göz önünde bulundurarak düzenleyebilir. Örneğin, 40 dakikalık bir etkinlik, beşer ya da 10’ar dakikalık alt etkinliklere bölünebilir ve bunlar arasında sosyal medya ya da eposta gibi uygulamaların kullanımı, etkinliklere entegre edilebilir.
Siberaylaklık davranışlarının doğrudan ve çocuktan habersiz şekilde tespit edilmesi ve bunun sonuncunda da çocukların cezalandırılması ise kaygı düzeyinin yükselmesi, depresyon ve çaba göstermede isteksizlik gibi öngörülemeyen ve istenilmeyen daha ciddi sonuçlar üretebilir. Bu nedenle, gerek okullar gerekse de aileler bu konuda oldukça hassas davranmalı.